Bangchan
Uyandığımda sadece yanımda takılı olan serumu gördüm. Işıklar gözümü fazlasıyla aldığı için biraz gözümü kıstım. Hafif kafamı kaldırmaya çalıştığımda boynumun fena derece acıdığını fark ettim.
Ufak bir mırıltı ile tekrardan başımı düzelttiğim sırada koluma dokunan el ile irkilip gözlerimi kocaman açtım.
" Chan, iyi misin?"
Yavaş yavaş kafamı yana çevirdiğimde Seung'u gördüm. Yavaşça elimi kavradı. Gözleri dolu dolu gülümsüyordu bana. Konuşmak istediğimde sesim çok kısık çıkmıştı.
"İyiyim.."
Seung'un gözünden bir damla yaş düştüğünde hemen silip gülümsemesini daha da büyüttü. Elimi okşarken gözlerimin içine bakıyordu. Benimle sakin sakin konuşurken konuyu böldüm.
"Özür dilerim..."
Yavaşça kafasını eğmişti. Tekrar kaldırdığında yüzünde o gülümseme yerine solgun bir duruş bıraktı.
" Unuttum bile..."
Cümlesinden sonra yavaşça elimi kaldırıp dudaklarını bastırdı. Sanki öptüğü yer iyileşmiş gibiydi. Onun varlığı bana huzur verirken birden kapı çaldı. İçeriye ise bir polis memuruyla Felix girdi. Polis ifade vermem gerektiğini söylediğinde Felix Seungmin'i alıp odadan çıktı.
3. Kişi ağzından
Chan ifade verene kadar diğerleri Minho'nun bulunduğu odada bekledi. Minho, Chan kadar kötü değildi. Fakat bacağı gerçekten çok kötü yerinden vurulmuş ve bazı aldığı darbeler gerçekten çok ağırdı. Sakin sakin konuşurken gençler ilerde olacaklardan habersizdi...
Polis memurları geriye kalan gençleri ifade vermesi için hastanede bulunan polis odalarında teker teker sorguya çektiler. Gençler ifadelerden sonra düzgünce hayatlarına devam edeceklerine sanıyordu.
(...)
Aradan yaklaşık 3 gün geçmişti. Chan ve Minho hastaneden taburcu olmuş, ve kendi evlerine dağılmışlardı. Minho ve Han, Minho'nun evine, Chan ve Seung ise Seungmin'in evine gitmişlerdi. Diğer gençler ise ihtiyaç oldukça geleceklerdi.
Minho yavaşça kolunun altında ona destek olarak tutan Han ile birlikte eve girdi. Han yavaşça onu salona ilerletti ve koltuğa yatırdı. Derin bir nefes vererek uzandığı koltuğa oturdu.
" İyi misin? Canın yanıyor mu?"
Minho cevap vermeyip ufakça gülümseyerek Han'a bakıyordu. Han anlam veremedi, onun gülümsemesine karşılık o da gülümsedi. Minho yavaşça elini kaldırıp Han'ın yanağına koydu. Baş parmağını yavaş yavaş dudağına sürtüyordu. Han ilk önce haraket etmeden öylece Minho'ya baktı. Sonrasında yanağındaki eli tuttu ve bırakmadan aşağıya indirdi.
" İyi misin diyorum da bence değilsin. "
" Hmhm değilim, canım yanıyor."
" Bacağın acıyor dimi?"
" Hayır."
" Ne demek hayır? Neren acıyor?"
Minho hafifçe sırıttı. Diğer boşta kalan eliyle dudaklarını gösterdi.
" Buram acıyor. Doktor söyledi. Eğer Han Jisung beni öpmezse bu acıdan ölebilirmişim. "
Han ilk başta şaşırıp Minho'ya baktı. Bunları söylerken o kadar masum gözüküyordu ki gülmekten kendini alamadı. Jisung güldüğünde Minho dudaklarını büzdü. Yavaşça gülmesini dindirdi.
Tuttuğu eli baş parmağıyla okşarken Minho'nun gözlerinin içine baktı. Yavaşça Samimi bir gülümseme sunup Minho'nun yüzüne yaklaştı. Dudağına ufak bir öpücük bıraktı. Tam geri çekileceği sırada Minho Han'ın ensesinden tutup iyice kendine çekti ve öpücüğü derinleştirdi.
Han bundan şikayetçi olmadı. Ikiside birbirine karşılık veriyordu. En sonunda Han nefessiz kalınca yavaşça ayrıldı. Minho gözlerini kapatıp yüzüne ufak bir sırıtış ekledi. Bu halini Han hayranlıkla izliyordu. Bi adam nasıl bu haldeyken bu kadar karizma olabiliyordu hala aklı almıyordu.
Minho yavaşça gözlerini açıp ona bakan Han'a baktı. Dudaklarını aralayıp o kısa ama anlamı büyük olan o sözleri söyledi.
" Seni seviyorum..."
Selam. Şimdi baştan söyle bisi söyliyim. Bundan sonraki bölümler fazla kötü olacak. Kötüden kastım hiç ummadığınız şeyler olacak. Kendinizi hazırlayın. Hatalarim varsa özür dilerim. Keyifli okumalar ❤️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorbam [Chanmin]
Fanfiction{DÜZENLENİYOR} "Oyuncağımın izinsiz alınmasından hoşlanmam."