Ebru giden Şahin ve Fidanın arkasından baktı. Kafasını yana çevirmiyordu çünkü sırıtarak ona bakan Süleyman'ı görüp daha fazla utanmak istemiyordu. Fidan sağ olsun en berbat halindeyken çektiği fotoğrafı ekran fotoğrafı ayarlamıştı.
Dağınık saçlar, üzerinde pijama, ağzı burnu çikolata içinde ve tek gözü kapalı bir halde. 'Ah rezillik.' diye düşündü Ebru.
"Konuşalım." Duyduğu sesle Sinaya döndü.
"Hı?"
"Sinayla konuşucağım dedin ya. Konuşalım tabii."
Fidan ve Şahin birlikte gitsinler diye demişti ama konuşmaları gerekiyordu gerçekten. Hem Süleymanın bakışlarından da kurtulurdu.
"Tamam şurada konuşsak olur mu?" Ebru Kaan konusunda kimsenin bir şey duymasını istemiyordu. Olayların çok azını biliyordu mahalleli. Ebrunun gösterdiği yöne ilerlemeye başladılar.
"Ben son durumu merak ettim. Davaya da az kaldı."
Beş gün vardı.
"Bahsetmiştim zaten Kaanın evinin etrafındaki kameralarda da bir şey çıkmadı. Hiç bir kamerada yüzü görünmemiş biliyorsun. Çevre kameralarında da Kaanın yüzünün göründüğü bir açı yok."
Derin bir nefes alıp devam etti. "Ama bir pastane var. Olay yerinden yaklaşık on beş metre uzakta. Olayın olduğu saatlerde açıkmış. Sahibiyle konuştum dün sabah. Seslerinizi duyunca bakmış. Dışarı çıkmamış korktuğu için ama kapısı cam sizi görebilmiş. Tabii Kaan'ı da. Şahitlik etmesini istedim kabul etmişti. Daha sonra akşam arayıp 'Şahitlik edemeyeceğim yapan kişinin yüzünü tam göremedim. Emin değilim. ' dedi. Büyük ihtimalle Kaan'ın zengin biri olduğunu bir şekilde öğrendi. Korktu. Ama ben peşini bırakmıyacağım. Mutlaka ikna edeceğim. " dedi.
Ebru ya ikna olmazsa diye düşünüyordu. Son koz olarak bıraktığı şeyi yapacaktı Gökhanı arayacaktı. Biraz daha mı bekleseydi acaba? Karar verememişti. Aklını toplamaya ihtiyacı vardı.
" Yeni bir şey olursa haber verirsin. " diyerek kalktı. Sina da onu onaylayıp kalktı. Piknik alanına doğru ilerlemeye başladı.
Ebru ise sesiz bir yerde düşünmek istiyordu. Biraz daha uzaklaştı. Ağaçların yoğun olduğu tarafa doğru yürüdü.
Biraz ilerledi. Açılan bağcığına basıp dizlerinin üstüne sertçe düştü. Ellerine taşların battığını hissetti. Canı yanmıştı. Tam kalkmaya yeltenecekti ki telefonu çaldı. Canı acıyarak oturur pozisyona geçip ekrana baktı.
Gördüğü isimle elleri hafiften titredi. Kaan arıyordu. Reddedecekti ama sonra ne söyleyeceğini merak etti. Aslında o umrunda değildi. Sadece ne yüzle aradığını merak ediyordu. Ne diyecekti ki 'Ebru ben senin kafanı kırdım ama kusura bakma' mı?
Aramayı cevaplayıp telefonu kulağına dayadı. "Ebru?" Duyduğu ses gözlerini doldurdu. Ne kadar o umrumda değil dese bile eskiden onun gibi birini sevmiş olması canını yakıyordu. Kendini geçse bile ya Fidana bir şey olsaydı. Hiç bir şey demeden onun söyleyeceklerini bekledi. Kaan Ebrunun konuşmayacağını anlayarak devam etti.
"Biliyorum ne yüzle arıyor? Diyorsun. Bunun özrü de olmaz. Yine de beni dinle. O gün yanlış bir şey yaptım. Kıskanmıştım çünkü. Benden başka birini sevebileceğine inanmadı. Seni kaybetmek istemiyorum. Hiç bir neden yokken ayrıldın benden. Yeterince belki seninle ilgilenemediğim için . Vaktim olmuyordu. Biliyorum yinede seni ihmal etmemeliydim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak kokusu 🌱
Teen Fiction***Şiddet içerir*** Yaşlarla dolmuş gözlerime baktı "Gökyüzümü bulutlar kaplamış , kaplamasın" dedi . Kafamı göğe kaldırıp baktım bir tek bulut yoktu "Hani nerede ? Bulut yok ki" dedim gülümsedi . "Olmasın zaten, gökyüzüme bulut değmesin ". Ne dem...
