(Bu bölümü Ebru karakterini yazmama ilham olan sincap suratlı Ebru'ya ithaf ediyorum #çünkünedenolmasın)Başımı yasladığım omuzdan kaldırıp limonatamdan bir yudum aldım Ali Muzaffer çatmış olduğu kaşlarıyla ciddi bir ifadeyle televizyona bakıyordu.
"Yeter artık bu Gargamel ne istiyor zavallı Şirinlerden ? Gitsin başka bir şey yesin " Öfkeyle söylediği sözlere istemsizce güldüm kaşlarını sanki daha fazla çatabilirmiş gibi bir az daha sert bakışlarla bana baktı
" Niye gülüyorsun ?Haksız mıyım sanki "
Başımı tekrar omuzuna yasladım ve"Haklısın Muzo'm " dedim.
Muzaffer bir süre sonra tekrar söylenmeye başladı.
"Bu Uykucu Şirin her yerde uyumak zorunda mı ? Orman tehlikeli niye orada yatıyorsun git evinde yat"
Küçük bir çocuk gibi söylenmeye devam ederken duyduğum sesle pencereye baktım yağmur yağıyordu. Hızla yerimden kalkıp pencerenin önüne geçtim yüzümdeki büyük tebessüm ile pencereyi açıp derin bir nefes aldım ve yağan yağmuru izlemeye başladım....
Aldığım derin nefesle ciğerlerime dolan toprak kokusuyla gülümsedim. Yağmur yarım saat önce durmuştu bunu fırsat bilip kendimi parka attım . Islak salıncağa önce tereddütle baktım ardından umursamayarak oturdum ve yavaşça sallanmaya başladım. Petrikor yağmur sonrası ortaya çıkan toprak kokusu . Ne zaman yağmur yağsa içim sevinçle doluyor bu koku bana huzur veriyordu. Parkta geçirdiğim 2 saatin ardından eve gidip güzel bir duş aldım Ebruyla buluşacaktık.
🌱
Önümdeki çikolatalı pastamdan koca parçalar olarak yiyordum
Tatlı yemek kadar güzel bir şey var mıydı?
Çikolatalı pasta ile aşk yaşıyordumEbru'nun sesiyle ona döndüm
"kalk gitmemiz lazım o burada"
ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra "Kimden bahsediyorsun? kim burada? Pastam bitmeden beni kimse şuradan şuraya kaldıramaz" dedim .
"O işte geçen karakolda öptüğüm polis karşı masada"
Ona hin bir gülümseme ile baktım
" Ben hâlâ neden gitmemiz gerektiğini anlamış değilim neden gidelim yoksa dayanamayıp bir kere daha öpmekten mi korkuyorsun?"
deyip ona öpücük attım. Pastamdan koca bir parça daha ağzıma attım. Ebru bana öldürücü bakışlar atarak elindeki çatalı fırlattı çataldan kurtulmak için aniden ayağa kalkınca kolumun masaya çarptım attığım küçük çığlıkla ağzımdaki pasta parçaları etrafa saçıldı. Duyduğum gülme sesleri ile birlikte karşı masada oturan Şahin ile göz göze geldim yanında karakolda gördüğüm birkaç polise ve daha önce hiç görmediğim iki adama vardı. Şahin oturduğu yerden kalkıp bana doğru gelmeye başladı masaya eğilip bir peçete aldı ve yüzümdeki pasta parçalarını sildi yaşadığım olayın bilincine yeni varıp çabucak hâlâ açık olan ağzımı kapattım utançtan kıpkırmızı olduğuma eminim.
"İyi misin? " diyen şahine kafamı sallayarak cevap verdim . O sırada Şahin'in arkadaşları da yanımıza gelmişti, hepsi yüzünde koca bir sırıtış vardı.Şahin onlara çatmış olduğu kasları ile bakınca hepsi yüzündeki gülümsemeyi sildi .Kimseyle göz göze gelmek istemediğim için kafamı Ebruya doğru çevirdim ama Ebru yoktu.Uzun boylu ela gözleri olan adam _Ebru'nun öptüğü polis _
Elleri ile belirli bir ritim tutarak masaya vurmaya başladı ve otuz iki diş sırıtarak
"Masanın altında değil sandalyenin üzerinde oturmanız gerekiyor " dedi.
Masanın altından çıkan Ebru"Küpemi düşürmüştüm neyse ki buldum" dedi rahatça gülümseyerek.
Bu kız az önce gergin değil miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak kokusu 🌱
Teen Fiction***Şiddet içerir*** Yaşlarla dolmuş gözlerime baktı "Gökyüzümü bulutlar kaplamış , kaplamasın" dedi . Kafamı göğe kaldırıp baktım bir tek bulut yoktu "Hani nerede ? Bulut yok ki" dedim gülümsedi . "Olmasın zaten, gökyüzüme bulut değmesin ". Ne dem...