Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. (S.Freud)
Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama ben hala aynada saçımın örülmüş kısmına bakıyordum. Yutkundum. Kendime gelmeliydim. Gözlerimi aynadan çektim. Yüzüme bir kaç kez daha su çarpıp havluyla kuruttum. Banyodan çıkıp odama geldim.
Gözlerim ilk olarak pencereyi buldu. Kapalıydı. Nefesimi bırakıp yatağıma oturdum. Yastığımı kucağıma alıp sarıldım. Düşünüp duruyordum ama emindim. Saçımı ben örmedim. Pencereyi de kapatmıştım. Tamam pencere bozuk diyelim peki ya saçımı nasıl açıklayacaktım?
Korkuyordum. Odama kadar girebilen biri beni fazlasıyla ürkütüyordu. Zihnimde piknik alanında birinin beni takip ettiğini düşündüğüm an canlandı. Kafamı yastığıma bastırdım. İşin içinden çıkmıyordum. Kim? Nasıl? Neden? Yüzlerce soru ama tek bir duygu çökmüştü üstüme.
Bütün gece uyuyamayacağımı biliyordum. Biri benimle uğraşıyordu. Daha kötü ihtimal de var. Ya manyağın biri bana taktıysa?
Sakin olmalıyım. Belki de benimle ilgisi yok. Belki hırsızdı. Evet sakin ol Fidan. Etrafa bakındım alınmış bir şey yok gibiydi telefonum bile komidinin üzerinde duruyordu. Zaten hırsız neden saçımı örsün?
Belki de annem odaya geldi. O ördü saçımı. Pencere de bozuk o yüzden açılıyor. Annem ben uyurken neden saçımı örsün? Hayır başkasının örmesinden daha mantıklı.
Kafamı kaldırıp saate baktım. Saat 01.20 'di. Etrafa tekrar bakındım. Annem olabilir mi saçımı ören? Sabah sormalıyım. Ya değilse?
Etrafa bakınmaya son verdim. Yerimden kalkıp odanın içinde yürümeye başladım. Çıldıracağım. Ne yapacağım ben? Yürümeye devam ederken gördüğüm şeyle durdum defalarca Yutkundum. Ağlamak istiyordum. Az önce etrafa bakınıriken görmediğim bir şeyi görmüştüm.
Bir terazi vardı. Terazinin sağdaki kefesinde ise bir gül. Terazi küçüktü ve gül olan kefe aşağıya doğru eğilmişti. Gülün sapına siyah bir ip bağlanıp kurdele şekli oluşturulmuştu.
Bu terazinin odamda ne işi var? Pencereyi, örülmüş saçımı bile bir şekilde açıklasak bu neydi? Yere çöküp ellerimle yüzümü kapattım.
Gözlerimi teraziden çektim. Kollarımı etrafıma dolayıp başımı dizlerime yasladım. Korkuyorum. Kaan'ın bizi öldürmeye kalktığından beri her şeyden daha çok korkuyorum.
Ben ölmek istemiyorum ki. Şimdi değil. Biri tarafından değil.
Gördüğüm rüya bu sefer aklıma düştü. Ne bana ne de sevdiğim birine bir şey olmasın lütfen....
Gözlerim acıyordu. Kafam kazan gibiydi. Uyuyamamış saatlerce sabahı beklemiştim. Saat beş olmuştu. Hızla yatağımdan kalkıp. Kendime kıyafet çıkardım. Üzerimi değiştirdikten sonra evdekileri uyandırmamaya çalışarak Hakan amcalara gittim. Muzaffer ile konuşmalıydım.
Zile art arda bastım. Kapıyı kısık gözlerle Sevim teyze açtı. Yeni uyandığı belliydi. Beni karşısında görünce şaşırdı.
"Kızım bir şey mi oldu?" Kafamı iki yana salladım.
"Hayır Muzafferi görmeye geldim." dedim.
"Bu saatte mi?" Gözümü kapatıp açtım. Kendi içinde sorgulasa bile bana daha fazla bir şey sormadı."Peki. Sen geç içeri. Muzaffer uyuyordu ama önemli bir şey söyleyeceksin sanırım. Ben uyandırırım onu." dedi.
Teşekkür ederek içeri geçtim. Sevim teyze Muzafferin odasına gitti."Sevim telefonum nerede?" Hakan amca sevim teyzeye seslenerek salona girdi. Beni görünce duraksadı.
"Fidan kızım?"Kafamdaki bazı soru işaretleri gitmeden Muzaffer dışında kimseye bir şey söylemek istemiyorum. Belki biri aptalca şaka yapıyordu. Sanmıyordum ama yinede şu an için kimseye bir şey demeyecektim.
![](https://img.wattpad.com/cover/348194886-288-k443873.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toprak kokusu 🌱
Teen Fiction***Şiddet içerir*** Yaşlarla dolmuş gözlerime baktı "Gökyüzümü bulutlar kaplamış , kaplamasın" dedi . Kafamı göğe kaldırıp baktım bir tek bulut yoktu "Hani nerede ? Bulut yok ki" dedim gülümsedi . "Olmasın zaten, gökyüzüme bulut değmesin ". Ne dem...