Yorum yapmayı unutmayın lütfen...🪷
Hayatımın en güzel sabahına kalktım desem asla yalan olmaz. Miraç yanıma kendi isteğiyle yatmıştı ve ben mutluluktan havalarda uçuyordum. Onu evde uyurken bırakıp çıkmak sanırım hayat biçimimdi. O bu hafta dörtte gidecek, gece ikide gelecekti. Bu vardiya da yeni çıktı.
Saat ondu, sabah annem ve babam bir olup beni kahvaltıya çağırmıştı ama gitmedim. Hemen gideyim de siz aynı hataları yine yapın di mi? Yemezler.
Annem de gitmiş babamın evinde kalıyormuş. Başka türlü hesap soracağı yoktu, iyi oldu.
"Memur Hanım" diyen sesle yana dönerek attığım adımları durdurdum.
"Buyurun." Kız mağazadan çıkmıştı, elinde tuttuğu montlu, bereli küçücük bir çocukla.
"Bu çocuğun kimsesi yok galiba. Ya da kayboldu. İki saattir burada ve gelip alan olmadı."
Hadi buyur. Şu çocukların nedir bu insanlardan çektiği. Küçük adamın önüne çöktüm. İki en olmadı iki buçuk yaşında, fazlası vardır ama eksiği asla.
"Öyle mi? Siz gördünüz mü kimle geldiğini? "
" Ben mağazayı açarken gördüm. Yalnız başınaydı. Etrafa bakındım, sonra da üşümesin diye içeri aldım ama patron polise ver dedi."
Çocuğun montunun ceplerini aradım, sonra pantolonunun. Ardından bileklerine baktım ve isimi yazan künyesini buldum.
" Babam! "dedi çocuk etrafa bakarak. Babasını görmek istedi ama ben çocuğunu almaya gelen kimseyi görmüyordum.
"Aytaç Balın" dedim ismini söyleyerek. "Kim bu Balın, tanır mısınız?"
"Ben bilmem ama daha eski esnaflar bilir."
"Tamam sağ ol. Çocuk bende." Telefonumu alıp Ferhat'ı aradım. Çocuğu kucağıma aldım aynı zamanda. Etrafa bakıyordum güvenlik kamerası görme umuduyla.
"Abla!"
"Ferhat ben gelemiyorum, sen işini hallet yanıma gel acil. Sazcı dükkanına giriyorum."
"Tamam."
Telefonu kapatıp cebime attıktan sonra biraz ileri gidip saz dükkanına girdim.
"Abi kamera çalışıyor mu?"
"Çalışıyor."
"Hay yaşa. Bana sabahın kayıtlarını açar mısın?"
Çocuğu koltuğa oturttup. O oynayacak bir şeyler görünce indi. Adam bana kaydı açıp çocuğun başına gitti. Bende çocuğun buraya nasıl geldiğini araştırmaya başladım.
Babamı aradım bir yandan. Kaydı hızlandırdığımda pür dikkat ekrana bakıyordum.
"Nilüfer!"
"Bir şey soracağım."
"Sor canım."
"Balın soyadlı kimseyi tanıyor musun?"
"Benim bildiğim tek balın Sinan Balın, o da ortağı olduğum şirketin patronu."
"Aa, peki onun çocuğu var mı?"
"Evet, neden sordun?"
"İki, iki buçuk yaşında erkek ve adı Aytaç mı?"
"Evet kızım, ne oluyor?"
"Baba çocuğu biri caddede unutmuş ya da -" dedim bir ayrıntı yakalayarak. "Bırakıp gitmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUL BENİ
ChickLitSeneler evvel iftiraya uğrayan Gülnihal ailesiyle birlikte memleketini terk etti. Yirmi dört sene sonra kızı Nilüfer'in tayini oraya çıktı ve Nilüfer karanlık geçmişin içine girdi. O zamanlar askerde olan babasının şimdilerde derbeder olduğunu öğren...