1.BÖLÜM

5.6K 109 26
                                    

Zaten yeterince üşengeç bi insan olduğum yetmiyormuş gibi 16 yıl okuyup öğretmen olmuştum, hayalimdeki mesleğe kavuşmuştum ama sabah erken kalkma işi biraz zordu.

Ve şuanda valiz hazırlıklarına başlamıştım çünkü çalışmak için Hakkari'ye gidecektim.

Ablamın "Şunu koymayı unutmuşsun Helin" demesiyle kafamı telefondan kaldırıp ablama baktım ve "Ha ?" dedim. Kibarlığımı sorgulamayın.
Ablamın bana attığı mal mısın? bakışları yetmemiş olucak ki elindeki tişörtüde kafama attı ama ben harika reflekslerimle kafama gelmekte olan tişörtü tutup "Ne yapıyorsun be arkadaşımızla da konuşamıyoruz!" diye ablama çemkirdikten sonra tişörtü yarım yamalak katlayıp valize deptim.

Kapıdan içeri "ENERCİİİ" diye nerden geldiği bilinmeyen enerjisiyle dalan kardeşime yani Araz'a baktım.
Araz "Ee prenses aylık kaç bin atıyon hesaba ?" diye sordu. Evet, evet ciddi ciddi sordu . Ben ise yüzüme yalancı bir gülüş yerleştirip "Sıfır" dedim harfleri uzatarak. Araz'ın gülüşü hemen soldu ve kınayıcı bakışlarını atarak "Aşk olsun be" dedi. Pek umursamadan valizime dönüp eksik varmı diye kontrol ettim.

Annem içeri elinde kavanozlar ve poşetlerle girip "Bunları da koy aç kalmayın orda" dedi. Düşünceli kadın.
İlk başlarda gitmeme çok uzak olduğu için karşı olsada oda kabullenmişti.

"Anne valizler doldu nereye koyucam?" diye sorduğumda annemin yüzündeki yok artık ifadesine hafifçe gülümsedim ve annem " Kız 2 büyük boy valize ne koydun?" diye sordu hayretle.

Valla bende bilmiyorum aney çok hızlı doldu valizler.

Giyinmeyi çok sevdiğim için birsürü kıyafet, ayakkabı, çanta, takı gibi şeyler vardı.

Köşede duran küçük boy valizi göstererek "Şuna koyalım" dedim. Annem onları yerleştirirken ablamdan gelen o acı sözleri duydum ve bu sözleri duymak benim için tam bi yıkımdı... "Bu benim değil mi?"diye sordu ablam.

Ya sen niye benim eşyalarıma bakıyorsun ben çaktırmadan götürücektim işte!

Ablamın bu sözlerinden sonra benim bile zor duyduğum bir sesle lanet olsun dedim ama ablam ısrarcıydı "Helin?" diyerek sorar gözlerle bana bakarken ben tüm masumluğum ve tatlışlığımla ablama bakıp "Efendim canım benim" dedim ama bu iltifatlarım pek işe yaramamış olucak ki ablam "Gerizekalı" diyerek ondan çalmaya niyetlendiğim sweti alıp odadan çıktı. Ben ise arkasından "Koy elini vicdanına hak ettiysem eyvallah" diye bağırmıştım ama ablam "Hı hı aynen" diyerek çoktan odasına gitmişti bile. Yatakta oturmuş bizim kavgamızı sırıtarak izleyen canım kardeşime bakıp "Sen neye gülüyon hayırdır?" dedim mahalledeki o dayılar gibi. Kardeşimde benle aynı fikirde olucak ki bu tavrıma ve sözlerime kahkaha atarak güldü. Bi gün ölümü benim elimden olucaktı galiba.

Bu iki belayıda boşverip ayağa kalktım ve mutfağa yani annemin yanına gittim. Annem valize yiyecekleri yerleştirmiş hamur yoğuruyordu "Ne yapıyosun anne?" Diye sormamla annem arkasına baktı ve beni görünce "Yolda yersin kızım" dedi. Saçmalama anneee. Mutfaktan "Saool" diyerek çıktım ve aklıma takılan birbirinden anlamlı (!) şarkıları söyleyerek salona doğru yürüdüm ve babamın yanına oturdum. Babam maç izliyodu. Maç izlemeyi severdim ama Galatasaray maçları benim için tüm maçlardan önemliydi.

Galatasaray maçı olmasa da babamla geçirdiğim son saatlerimi iyi geçirmek istiyodum.

Maç bitti ve kazanmıştık yani bizim doğduğumuz aynı şekilde yaşadığımız şehirin ve diğer bir şehirin maçıydı, babam bana dönüp "Gidiyorsun ha?" dedi. Oda üzülüyodu gitmeme, yada ben fazla egoist bir insan olduğum için öyle düşünüyor olabilirdim. "Evet, kurtuluyorsun benden" dedim gayet neşeli bi sesle, babam ise gülmüştü.

Babamla biraz sohbet sonrası tekrar odama gittim ve telefonumu elime aldım. En yakın arkadaşım Doğa'nın mesajlarını gördüm. Doğa ile ortaokuldan beri arkadaştık. Doğa benden önce iş bulup Hakkari'ye gitmişti yani aldatmam deyip aldatmıştı.

Hakkari'ye gittiğimde de Doğa ile beraber kalıcaktık. Doğa  odamın fotoğrafını atmış ve bekliyorumm yazmıştı böyle iyi bi insanla arkadaş olmak mükemmel birşeydi. Ben ev bulurum dediğimde saçmalama benim evimde kalıcaksın tabiki  demişti bende tabiki kardeşten öte ardaşımın yanına gitmeyi kabul etmiştim. Bende bu mesajına ben Helin, geliyorum yazmıştım. Bide Doğa'nın Emre adında bi sevgilisi vardı, askerdi ve üsteğemen'di.

Bu akşam bize teyzelerim ve kuzenlerim gelecekti. Bana veda edeceklerdi, romantikler. Annemin "Helin gel yardım et " demesi ile mutluluğum sömürülmüştü. Neden yani nedennn?! "Ablam yardım etsin ya"dedim. Ablam tıp okuyodu ve son senesiydi o yüzden ders çalışıyodu. Annemde "Hazal ders çalışıyor" dediğinde mecburiyetten kaltım ve mutfağa doğru yürümeye başladım. Eğitime saygımız sonsuzdu.

*Birbuçuk saat sonra*

"Anne valla yeter ben gidiyim lütfen" diye anneme zırlayarak gitmeye çalışıyorum. En sonunda başardım. "Ay git Helin, git yürü" diyen anneme büyük bi mutlulukla baktım. Bingo, artık yatağa gidebilirdim. Mutfak kapısından mutlulukla çıkıp odama gittim, yatağa yatıp sosyal medyada dolaşmaya başladım yarın sabah 08.00' de uçağım kalkıcaktı.

*birkaç saat sonra*

Teyzelerim ve kuzenlerim gelmiş çay, kahve içip sohbet etmiştik gerçekten son günüm dolu dolu ve eğlenceli geçiyodu burayı özleyeceğimden emindim. Doğduğumdan beri burda büyümüştüm sonuçta. Teyzemgilin gitmesi ile kendimi yatağa atmış ve direk uyumuştum, aşırı uykum vardı ve birkaç saat sonra hayatım yeni bir yerden tekrar başlıycaktı.

Sabah alarmın sesiyle uyandım ama tabiki ilk alarm değil, dördüncü alarmla uyanmıştım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve hazırlanmaya başladım. Rahat şeyler giyecektim altıma siyah bir eşofman üzerime ise oversize siyah, üzerinde renkli baskılar olan bi tişört giymiştim, beyaz ayakkabı ile kombinim tamamdı. Aynaya bakıp çok güzelim be demeyi ihmal etmiyerek odamdan çıktım ve kahvaltımı edip evden çıktım. Annemgil havaalanına beni bırakıcaklardı, hemde vedalaşmış olucaktık.

Uçağın yanında annemle sarılmıştık ama annem göz yaşlarına pek hakim olamadığı için gözleri dolmuştu ve ara sıra yaşlar akıyodu, annemden ayrılıp babama, babamdan ayrılıp ablama en son ise kardeşime sarılmıştım. Hepsiyle vedalaştıktan sonda uçağa binip kulaklığımı çıkardım, müzik olmadan yaşayamayan insanlardandım.

Müziğimi açıp ve telefonumu kucağıma bıraktım ve bulutları izlemeye başladım.

Uçak iniş yaptığında aşağı indim. Beni ileride bekleyen arkadaşımı gördüm, çok özlemiştim. Bana doğru koştuğunu görünce yüzümde oluşan tebessüm ile bende ona doğru koşamaya başladım. Ortada buluştuğumuzda sıkı sıkı birbirimize sarılmış ve hasret gidermeye çalışmıştık.

Ayrıldığımızda ise yavaştan dolmaya başlayan gözlerimi silip gülmeye başladım, yani başladık "Özlettin kız kendini " diyen arladaşıma gülümsedim ve yanımıza gelen Emre'yi gördüm, Emre "Hoşgeldin" dedi. Emre'ye "Hoşbuldum" dedikten sonra arabaya doğru yürümeye başladık. Arabaya geldiğimizde sağ koltukta bi adam görmüştüm. Arabaya bindiğinizde yüzüne daha net bakabilmiştim ama yinede çok gözükmüyodu, arka koltuktaydım yani. Ama adamın asker olduğunu düşünüyodum. Emre'nin arkadaşı olmalıydı, Emre'de askerdi sonuçta. Bunlardan adamın nasıl asker olduğunu çıkarttın demeyin vallaha bende bilmiyorum ama 6. hissi kuvvetli bir insan olduğum için buda doğru çıkmıştı. Emre arabayı çalıştırmadan önce" Bu benim en yakın arkadaşım, aynı zamanda komutanım Pusat " diyerek tanıştırmıştı. Demek komutanıydı acaba rütbesi neydi? Bu sorunun cevabını merak etsemde tabiki soramadım, hemde bananeydi yani.

Pusat ile dikiz aynasından 3 saniye  göz göze geldik. Gözlerini ilk kaçıran bendim. Gözlerimi Pusat yerine cama çevirdim. Gökyüzünü izlemeyi severdim.

Eve gidene kadar kısa sohbetler haricinde pek konuşmamıştık. Evin önüne geldiğimizde ise arabadan inip Emre'ye teşekkür ettikten sonra apartman kapısının önüne geldik. Doğa çantasından anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. İkimizde asansöre yöneldiğimizde oldukça heyecanlıydım.

YEŞİL'İMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin