14.BÖLÜM

41 16 12
                                    

Gözlerimi araladığımda daha hava aydınlanmamıştı bile ve ben kan ter içinde kalmış bir vaziyette mide bulantısıyla kıvranıyordum. Akşam yediğim yemekten olsa gerek diyeceğim ama midem dün sabahtan beri bulanıyordu. Hastaneden geldikten sonra mideme inen tek şey su olmuştu ve sabah kalktığımda da herkes bir garipti Furkan da ben girdikten sonra şaşırmış gibi yapmıştı. Kafama dank eden şeyle beraber zar zorda olsa telefonumu elime alıp mutfaktaki gizli kameraya açtım. Şuan mutfakta yengem vardı, telefonla gizli gizli konuştuğu o kadar belli oluyordu ki şuan bunu umursamadım ama daha sonra izleyeceğimi kafamın bir yerlerine not ederek hastaneye gitmek için çıktığım saatten itibaren izlemeye başladım. Ağrıdan deli gibi kıvranıyordum fakat bunu izlemem lazımdı, yarım saat sonra mutfağa yengemin girmesiyle midemde hissettiğim acıyla beraber kaşlarımı çattım.

Hap mı? Suyun içine hap mı attı o bana mı öyle?

"Siktir!" zehirlenmiştim. Üzerimden örtüyü fırlatmamla beraber Meriç'in evde olmadığını anladığımda seslenme gereği duymadan anahtarımı alıp kapıyı kilitlediğim gibi hızla merdivenlere yönelip koşmaya başladım, bu zehri vücudumdan bir şekilde atmam lazımdı ve ben ter yoluyla olanı seçmiştim.

On beş hadi bilemedin yirmi dakikadır koşuyordum ne zamandır elimde olduğunu bilmediğim telefonum çalınca varlığı fark edip durdum. Ekranda yazana baktığımda arayanın Meriç olduğunu gördüğümde aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma dayadığımda bir yandan da koşmaya devam ettim.

"Neredesin kızım sen?" endişeli sesini durmamla gülümsedim. Beni önemseyen birilerinin olması güzeldi, güzel hissettiriyordu.

"Zehirlenmişim anasını satayım, koşudayım terlemem lazım."

"Ne zehirlenmesi ya dünkü yediğimiz mi dokundu acaba? harbi biz ne yemiştik lan."

"Dünkü yediğimizden değil ayrıca biz harbi ne yedik?"

"Ya boş ver ne yediğimizi neyden zehirlenmişsin?"

"Su."

"Ne."

"Valla."

"Nasıl?"

"Hap."

"Ne hapı."

"Bilmem."

"KISA CEVAP VERMEYİ BIRAKICAK MISIN?"

"Hayır."

"HANDE!"

"LAN KOŞARKEN NASIL KONUŞAYIM NEFESİM YETMİYOR."

"Haa."

"Haa. Kaç saate gelirsin?"

"İki üç saat."

"YA BEN AÇIM AMAAA."

"YE O ZAMAN ALLAH ALLAH YAA BEN NE YAPABİLİRİM. Zehirlendim diyorum çocuğun dediğine bak."

"Ha sen zehirlenmiştin demi doğru ben onu unuttum."

"Allah'ım sabır ver."

"Neyse yiyorum ben."

"Ye Meriç ye de sus Allah rızası için."

Arkadan bir ses gelmesiyle telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım. "Görüşürüz canım kardeşim."

"Meriç o ses neydi."

"Ya sen onu duydun mu çizgi film izleyecektim rezil oldum." gür bir kahkaha atıp konuşmaya başladım.

"Hangi çizgi film o?" keyifli sesime karşı oflayıp "Canım kardeşim." bu sefer gerçekten büyük bir kahkaha attım.

KAYBOLMUŞ RUHLAR(YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin