16.BÖLÜM

29 11 0
                                    


     İnsan hayatında bir kere hata yapar ve ondan ders çıkartırdı fakat benim hayatımda birden fazla hata vardı. Her hatamdan ne kadar ders çıkartsam da her gün yenileri ekleniyordu. Peki, bu hatalarım tahminen ne zaman biterdi? Veyahut acılarım bir gün son bulacak mıydı? Ben hayatımın hangi döneminde rahat nefesler alıp içten bir şekilde gülecektim?

     Ben ne zaman annem ve babama kavuşacaktım?

     Sahi benim babam yaşıyor muydu? Annemin yaşadığına dair elimde onlarca kanıt vardı ama babamın sadece bir tane. Derdimin tasamın olmadığı hiçbir şey düşünmediğim o zamanları çok özlemiştim fakat şöyle bir sorun vardı, benim derdimin tasamın olmadığı hiçbir şey düşünmediğim bir zamanım asla olmamıştı. Ben sürekli iki adım ötesini düşünmek zorundaydım, yaşamak için sürekli yeni şeyler öğrenmem, mutlu olmak için sürekli düşünmem, daha sağlam ayağa kalkabilmek için sürünmem gerekiyordu. Peki, ben ayağa kalkabilecek miydim? Her şeye rağmen o dimdik ayakta duran kadınlarımız gibi olabilecek miydim?

     O zaman size şöyle bir soru sorayım. Gitmek isteyen birini zorla hayatınızda tutabilir misiniz? Tutamazsınız değil mi o kişi elbet hayatınızdan su misali akıp gider. Ne akmak isteyen gözyaşını durdurabilirdiniz ne de gitmek isteyen birini. İşte benimde hayatımdan öylece gittiler, çok istedim kalsınlar, gitmesinler benden ama gittiler şuan yanımda ne eski dostlarım vardı ne de eskiden yaralarımı sardığı gibi, daha fazla canım yansın ama daha hızlı acısı geçsin diye tuz basan o sevdiğim kişi. Benim hayatımda şuan sadece Meriç'e yer vardı, o da iyi ki vardı.

     Gözlerimi usul usul açtığımda kolumda fark ettiğim ince sızıyla gözlerim oraya doğru yöneldiğinde fark ettim ki koluma serum takılmıştı. tek hamlede onu söküp çıkarttım.

"Güzelim?" kulaklarıma dolan sesle beraber başımı sesin geldiği tarafa doğru çevirdiğimde Meriç kapı pervazından bana doğru bakıyordu.

"Efendim." dememle beraber kapıyı kendi sığacağı şekilde açıp bana doğru yavaş ve çekingen adımlarla gelip yatağımın kenarına oturduğu an elini saçlarımın üstüne koydu ve okşamaya başladığında benimde gözlerim tekrar kapanmaya başlamıştı. Kapalı olan gözlerimle Meriç'e doğru kayıp dizine kafamı yasladığımda Meriç saçlarımı okşamaya devam ediyordu.

"Daha iyi misin?" demesiyle yattığım yerden evet anlamında kafamı sallamıştım.

"Sen saçımı okşayacaksın ve ben iyi olmayacağım? Hey yavrum hey." mutlu gibi görünmek çok zordu hele ki böyle bir boşluktaysan.

     Alnıma doğru eğilip öpücük bıraktığında kendimi en güvende hissettiğim yerin Meriç'in yanı olduğuna bir kez daha kanaat getirmiştim.

"Ben kahvaltıyı hazırlayayım sende biraz daha yat istersen olur mu?"

"Olur olur."

"Yeriz yeriz."

"Meriç."

"Efendim."

"Milattan önceye kalma esprilerini kendine sakla lütfen."

"Yok olmaz."

"Olur, Meriç olur sus."

"Yok olmaz."

"Erkek sus ve kahvaltıyı hazırla."

"Üle olsun güzelluk."

     Yüzümdeki gülümsemeyle beraber dizinden kalktıktan sonra Meriç'te ayağa kalktığında "Bilgisayarımı verir misin?" demiştim.

"Nerede?" derken gözlerini etrafta dolaştırıyordu.

     Elimle çantaların olduğu yerden bilgisayar çantasını gösterip "Şu çanta." dediğimde Meriç'te oraya doğru ilerlemeye başlamıştı.

KAYBOLMUŞ RUHLAR(YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin