15.BÖLÜM

43 14 12
                                    

Arkadaşlar şöyle kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Bölümlerin sırasını ne kadar düzeltsem de tekrar karışıyor ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, hem bilgisayardan hem de telefondan düzeltiyorum fakat dediğim gibi tekrar karışıyor. Bu sorunu nasıl düzelte bilirim bir bilginiz var mı?

Bildiğiniz üzere benim bölüm atma günüm normalde cumartesi fakat iki haftadır pazar günü atıyorum bunu da kısaca açıklamak istiyorum. Geçen hafta bölümün geç gelme sebebi evde ustaların olmasıydı ki bunun açıklamasını geçen bölümde yaptım. Bu hafta bölümün geç gelme sebebi ise elimde hazır bölüm kalmamasıydı, iki hafadır ful sınav haftası olduğu için bölümü yazamamıştım o yüzden bölümü dün yazdım bugün ise bölümü atıyorum. Bu hafta tatil olduğu için olabildiğince bölüm yazmaya çalışacağım, tekrardan kusura bakmayın.

İyi okumalar dilerim, umarım bölümü beğenirsiniz.







Arkama bir kez dahi bakmadan hızlı adımlarla buradan uzaklaşırken seri adımlarım koşar adıma dönüşmüştü.

Onca sene sonra nereden çıkıp, neden gelmişti? Neden bunu bana yapıyordu? Beni gözyaşlarım bitene kadar ağlatıp şimdi ne hakla neden karşıma çıkıyordu. Bana senelerce sadece acı vermişti, ben mutluluğu bilmezdim, bana mutluluğu hiç öğretmemişlerdi. Benim mutluluğum babamın sırtına yaslanıp, annemin omzuna başımı dayamaktı. Can bana acı çekmeyi öğretmişti, ben onda yaşamak istedikçe o bana ölmeyi bahşetmişti.

Nefes nefese kalmış bir biçimde gözlerimin iliştiği ara sokak duvarına sırtımı yaslayarak nefesimi düzene sokmaya çalıştım ama nafileydi az önceki olanları düşündükçe nefesim tekrar daralıyordu.

Nefeslenmek için sırtımı yasladığım duvarda on beşinci dakika elli yedinci saniyesindeydim. Meriç'i aramayı sonunda akıl ederek telefonumu titreyen ellerimle beraber zorla da olsa bir şekilde ilk önce açıp daha sonra da son aramalardan ismini bulup üstüne tıkladım.

Kendi kendime "Hadi olum neredesin yaa." diye söylenirken telefon sonunda açıldı.

"Efendim güzelim."

"Meriç..."

"Hande ne oldu? Sesin niye öyle geliyor?"

"Meriç onu gördüm."

"O kim?"

"O işte olum kaç tane var ondan."

"CAN MI!?" şaşkınlıktan bir anda sesini yükseltmişti.

"Ev-" derken sözüm kesilmişti.

"Deniz?" hayır hayır hayır...

Senelerce neden kaçtığımı bilmediğim o ses şimdi arkamdaydı. Ve ben korkuyordum, ben neden korkuyordum ki? Karşısında bacaklarımın titrediği tek insandı o ve ben asla titremesini istemiyordum.

"Hasiktir Can'ın sesi miydi o ses?"

"Meriç ben seni arayacağım az sonra." Aramayı kapatıp direk mesaj uygulamasına girdikten sonra saniyeler içinde yaptığım tek iş Meriç'e konum atmak oldu.

"Deniz, sen misin?" ne kadar bacaklarımın titrediğini hissetsem de yüzümdeki donuk ifadeden ödün vermedim.

"Adım Deniz değil."

"Pardon bir arkadaşa benzettim sanırım çok benziyorsunuz da." dudaklarımda yandan bir gülümseme peydah oldu.

"Hayır, benzetmediniz ben o kişinin ta kendisiyim ama artık adım Deniz değil."

"Nasıl yani?" ne kadar süre geçerse geçsin bu çocuk her zaman maldı.

Gözlerimi devirdikten sonra tam ağzımı açacaktım ki arkadan Meriç'in motorunun sesi geldi. Ardından da Meriç'in sesi...

KAYBOLMUŞ RUHLAR(YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin