17.BÖLÜM

37 6 5
                                    

KAZADAN BİRKAÇ SAAT ÖNCE HANDE'NİN AĞIZINDAN...

     Maili yazarken kapımın tıklatılmasıyla kafamı sesin geldiği yöne doğru kaldırdığımda Meriç'in bana baktığını görmemle konuşmaya başladım.

"Efendim?"

"Beraber dışarıya çıkalım mı diyecektim."

"Çıkalım da şuan olmaz."

"Neden ki?"

"Mail gönderiyordum yarım saat bir saate çıkabiliriz."

"Tamam, o zaman ben seni rahatsız etmeyeyim bir eve geçeyim sen hazır olduğunda beni ararsın."

"Tamam." Demiştim ikinci a harfini uzatarak. Yanıma gelerek yanağıma öpücük kondurmuş ve ardından "Görüşürüz güzelim." Diyerek ilk önce odadan daha sonrada evden çıkmıştı.

     Kafamı yatağın başlığına yaslayıp ne yazacağımı unuttuğum maili düşünmeye başladım, fakat bir türlü aklıma gelmemesiyle kafamın içinde saçma sapam şarkılar düşünmeye başladığım an garip bir şekilde aklıma gelen mailin devamıyla ağzımdan bir "HAH." Çıkmış ve şimşek hızıyla kafamı yasladığım başlıktan kaldırıp parmaklarımı klavyenin üstünde gezdirmeye başladım.

*****

     Kaç dakika veya saattir yazdığımı bilmiyordum fakat sonunda maili göndermemle beraber parmaklarımı teker teker kütletmeye başlamıştım.

     En sonunda boynumu da kütleterek telefonumu elime alırken gönderdiğim maile cevap gelmişti ve mailde okuduğum şeyle derin bir nefes aldım çünkü onlardan istediğim şeyi yerine getireceklerine dair bir cevap yazmışlardı.

     Komodindeki telefonuma uzanıp Meriç'i aramaya başladığımda üçüncü çalışta telefonu açmıştı.

"Efendim güzelim."

"Maili gönderdim de bilgisayarı topladığımda çıkalım diyecektim."

"Tamam, yeşilim ben seni aşağıda bekliyorum." bana yeşille ilgili lakaplar takmayı seviyordu ve gerçeği söylemek gerekirse hoşuma gidiyordu.

     Telefonun ekranını kapatıp cebime attıktan sonra seri bir şekilde bilgisayarımı toplamaya başlamıştım. Bilgisayarı ve bilgisayarın dışarıda olan tüm malzemelerini düzenleyip çantasına koymam beş dakika, aşağı inmem neredeyse ortalama altı dakika, toplam on bir dakika sürmüştü. Meriç'in arada bir babasından aldığı arabayı görmemle yönümü oraya doğru çevirmiş, koşar adımlarla ilerlemeye başlamıştım.

     Arabaya kendimi atmamla Meriç "Sonunda gelebildin." Dediğinde ters ters ona bakmaya başladım.

"Sus, gayet hızlı geldim."

"He gülün aynen hızlı geldin bu hız nereden geliyor ya."

"Beş katı altı dakikada merdivenlerden in bakayım ne oluyormuş. Te Allah'ım ya." Meriç arabayı çalıştırdıktan sonra bana dönmüş ve o en nefret ettiğim gülüşünü yapmıştı.

"Meriç hayı-" dememe kalmamış avucunu suratıma attığı gibi mıncırmaya başlamasıyla koluna vurabildiğim kadar hızlı şekilde vurmamla suratımdaki eli durmuştu. Ne ara kapandığını bilmediğim gözlerimi yavaş yavaş açarak Meriç'e baktığımda yüzündeki garip ifadeyle bana baktığını gördüğünde kendimi tutamayıp gülmeye başladığımda kaşları çatılmıştı.

"Sen evde neyle besleniyorsun lan kolum çürüdü."

"Aman be ne olacak büyüyünce geçer."

"Tabi tabi, aynen..."

"Sen onu bunu geçte suyun var mı?" etrafına bakınıp kısaca "Yok." Demesiyle "Öküz." Diye mırıldanmıştım.

     Aklıma gelen şeyle aniden "Anaa benim dışarıda işim vardı, nereye gideceğiz bilmiyorum ama sen her zaman gittiğimiz sahile git ben arkadaşın arabasıyla gelirim." Deyip cevap vermesini beklemeden arabadan indim.

     Çıkışa doğru ilerlerken Meriç'in arabasının yanımda durduğunu fark etmemle oraya doğru dönüp cama doğru biraz eğildiğimde kafasını camdan çıkaran Meriç "Dikkat et, Allah'a emanet ol." Demişti.

     Hafif gülümseyip kafamı olur anlamında salladıktan sonra araba ani bir hızla basıp gitmişti, bende kapıdaki abiye "Hayırlı işler abi." Diyerek bahçeden çıkmıştım.

     Meriç çoktan gittiği için yan taraftaki park halindeki araca rahatça bindiğimde araç hareket etmeye başlamıştı.

     Hayatımda hiç bu kadar kendinden emin hareket etmemiştim, ayrıca Meriç'in neden dediklerimi sorgulamayıp sadece Allah'a emanet ol demesini de anlayamamıştım.

"Hazır mısın?"

"Evet."

     Çok sevdiğim ailem, bekleyin size kavuşmama az kaldı.

YAZARIN ANLATIMIYLA...

     Hande başına gelecek her şeye hazır bir şekilde binmişti o arabaya belki pişman olacaktı fakat bu çok düşük bir ihtimaldi çünkü bu yolun sonunda o çok sevdiği ailesi vardı.

     Hande gittiği yerde belki mutlu olacak belki acı çekecek belki de zorlanacaktı ama başaracaktı. Şuan kendini yalnız hissetmesinin sebebi kimseye tek bir mesaj bile gönderip veda edemeyeceği olmasıydı. İşte o an aklına anonim geldi ve cebinden telefonu çıkartarak mesaj yazmaya başladı.

00.14

: Kaç iskele gördüm

: Gemilerle geri döndüm

: Bir sonrakine ömrüm

: Yetmez belki de ölürüm

     Çoktan bulmuştu aslında anonimin kim olduğunu ya da asıl yazma sebebini. Hatta kısaca konuşmak gerekirse çok fazla yardımcı olmuştu Hande'ye. Anonimin hayatındaki yerini çok sorgulamıştı ancak sonuç hep aynı yere çıkmıştı. Aklından geçen şeyin gerçek olma ihtimali her seferinde onu korkutuyor ve bu ihtimale sıfır veriyordu.

     Ve işte o an derin bir nefes aldı Hande, yanındaki adam sordu tekrar.

"Hazır mısın?"

Cevapladı aynı kararlılıkta "Evet."

     Adam karşıdaki taksiye kafasıyla onay verdikten sonra ikisi aynı anda gaza yüklendi. Sadece saniyeler içinde Hande arabanın içinde bir o yana bir bu yana savrulmuş ardından bilincini yitirmişti. Kaza sonucu çıkan ses dışarıdaki tüm insanları olay yerine çekmişti ve orada Furkan'da oradaydı. Furkan ve bitik bedeni...

     Peki, geride kalanlara ne olacaktı? Zaten kaç kişisi vardı hayatında kaybetmekten korktuğu? Giderken kafasının rahat olmasının tek sebebi buydu Hande'nin

Ve ayrıca Meriç'in...







Biliyorum bölüm hem çok kısa hem de geç geldi oldu fakat eve daha saatler önce girdim ve girdiğim gibi kitaba bölüm yazmaya başladım bir sonraki bölümü yazabildiğim kadar uzun yazacağım merak etmeyin.

Bölümü okuduğunuz için teşekkür ederim oy verir misiniz?




KAYBOLMUŞ RUHLAR(YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin