Tuğkan Ayaz

19 7 3
                                    

Dikkat çeken güzelliğiyle kapıdan çıkıp gitmesine Ayça'nın izin verdim. Yaşadığımız siteye ancak biz taksi çağırır isek gelirdi. Düşündüğü gibi taksi geçmeyecekti.
Baktığı yolda boşuna sarı taksinin yolunu gözetliyordu. Evin kapısını kapattım. Mutfaktan onu izliyordum. Çantasından kulaklık çıkarmış ve telefonundan büyük ihtimalle şarkı dinliyordu.
Sitenin içinde akşam koşusuna gidenler oluyordu bazen. Üç kişilik bir erkek grubu önünden geçti. Ayça onları izliyordu. Kulaklığı çıkardı. Büyük ihtimalle taksi gelmiyor mu yoldan diye soracaktı. En azından ben öyle düşünmüştüm. Ama pek öyle durmuyordu.

- Maşallah mı dediniz bana ? İmam sabaha selanızı okur sizin. İnsan gibi koşun. Yoksa çelme takan çok olur.
İyi ki evden fırlayıp kapıyı açtım. Yüksek sesle konuşmasını geçtim. Üç erkeğin üstüne Ayça yürüyordu. Kafası kırıktı harbiden.
- Sikerim belanızı ne oluyor burada ?
Erkeklerden biri öne çıkmıştı. Diğer ikisi sakince bekliyordu.
- Maşallah bu ne güzellik dedim ağabey dedim sadece. Sanki yedim onu.
Ayça benim gelmiş olmama hiç aldırış etmeden çocuğun tam burnunun dibine gitti.
- Erkek kardeşimden daha küçüksün sarı horoz. Olsan olsan 24 yaşındasın. Ağzını açma. Horozlanmak istiyor isen ben kümeste tavuk değilim. Düzgünce yolda yürümeyi bil.
- Bilmez isem ne olur ?
- İki erkek arkadaşının yanında seni döverim.
Kavgaya son noktayı laflarla koymak istemedim. Ayça'yı yakalayıp ayaklarını yerden kestim. Resmen onu sırtıma atmıştım.
- Benim deli sevgilime doktor yedi gün 24 saat temas bağımlılığı reçetesi yazdı. Yanımda hep kedi. Sokakta dişi aslan beyler. Siktirip giderseniz akşam akşam acile sizi sevgilim göndermez. Hadi aşkım evimize gideceğiz.
Ayça çok sessizce konuştu.
- Tuğkan kulağını ısırıp öfke ile kanatmamı istemiyor isen beni bırakırsın.
- Yapamazsın. Sen çok iyi kalplisin. Hem İstanbul burası. Trabzon'da seni erkekler çok şımarık yaptı. Özgüvenin mermiden hızlı. Az dur cincime.

Ayça yüzünden bahçeden eve fare girecekti. Evden içeriye girince onu kucağımda bıraktım. Böyle olmayacaktı. Kapıyı kilitledim. Belayı çekmeyi seviyordu. Omzuma dokundu. Yüzümü dönünce sırtımı duvara dayadı.
- Madem temas bağımlısı olduğumu söyledi doktor. Seni öpeceğim Tuğkan.
Nasıl olacak acaba ? Her ilacın yan etkisi vardır. Seninki ise bıyık ve sakal. Asla öpmem seni. Tıraş olmayan erkeğin sakalları yanağıma batar. Sivilceler çıkar. Çünkü; bayram dışında kimseyi ne öperim ne kişi öpebilir beni.
Kahretsin. Yeşil gözlerini ve sevimli yüzünü bana yaklaştırdı. Benden kaçmak istemiyor. Koyu yeşil gözleri parlıyor. Hafifçe gülümsüyor. Dudağının kenarında gamzeleri var. Ve onun rujunun bir kısmı içtiği kahveden dolayı gitmiş. Ruju kırmızıydı. Ama dudakları hafifçe pembe. Rujunun tamamı dudaklarım ile silmek istiyorum. Kırmızı şerit çekti. Sakal ve bıyık sevmiyor. Onunla ortak paydamız olmayacak. İlişkiler ortak zemine oturmalı. Bebeğimiz olsa çocuğumu bana sakallı öptürmez. Yol yakın ve ben onun kontrolüne girecek değilim.
Tuğkan Ayaz, gecelerin adamı.
- Dans pistinde Münevver sana çok yaklaştığında hiç böyle yanağın gülmüyordu Tuğkan.
Gülüyor muyum ben şuan. Yutkundum. Siktir et rezil ediyorum Ayça karşısında kendimi. O kadar ilişki tavsiyesi veririm siktir belamı buldum. Belanın rengi koyu yeşil. Kod adı 61 ve babamı düşünüyorum. Anneme aşık olduğunda böyle kalbi benim kadar güçlü çarpıyor muydu ?
Sırtını dönüp oturma grubuna yürüyor. Çantasını bırakıyor. Etki alanımı terk ediyor. Ama bu onu istediğim gerçeğini pek değiştirmiyor.

- Tuğkan. Kapı bekçiliği yapmayı bıraktı isen gelir misin ? Hem kaçmak istiyor olsaydım oturma odasının balkon kapısını açarım.
Yeşil gözleri taramalı tüfek. Kaçmak istiyor olsa beni aşar. Öpücükle ikna eder ve gider. Balkonun kilidi var mıydı ? Beynim duruyor. Panik atak var Ayça'da. Veya cidden çok ilgili.
- Tuğkan iyi misin ? Fazla mı yaklaştım sana ?
Büyük adımlarla tekrar yanıma geliyor. Elini sallıyor.
- Yoksa tansiyonun mu düştü ?
- Yok. Azgınlık seviyem arşa çıktı.
- Ergen misin ? Hemen azdın.
- Amına koyarım senin. Geldin. Tahrik ettin. Şimdi suçlu ben miyim ?

Ayça gülümsüyor. İki elini kapıya koyup eğilip gözlerimi inceliyor.
- Renkli gözlü insanların gözlerinin içinde ben olur. Aynı benler yeşil gözlerimde mevcut. Benin, benim olsun mu ?
Kafamı sallamadım ve dudağım oynamadı.
- Gözlerini kapatır mısın ?
- Niye ?
- Oyunbozanlık etme Tuğkan. Kapat işte.
Kapatıyorum. Parmakları kaşlarıma dokunuyor hafifçe.
- Gergin hissetmeye başlayınca kaşlarıma masaj yaparım. Senin şuan hissettiğin şeyler birazdan bitecek.
Parmakları kaşlarımı baştan sona doğru defalarca okşuyor. Böyle devam eder ise minik ellerinin, küçük parmaklarını dişlerim ısırır. Parmaklarını çekiyor.
- Şimdi gözlerini açmadan hayal kurmanı istiyorum.
- Siktirip yerime geçmek istiyorum. Meditasyon yapmayacağım.
Sağ eli kalbimi buluyor.
- Kalbini sağlam tut. Haddinden fazla kalp çarpıntısı sana zarar Tuğkan. Ve onu biraz daha yolundan alacağım.

Kalbimi nasıl yolundan çıkarır diye düşündüm. Hissettiğim dudakları kapalı olan göz kapaklarımı öpüyordu. Kalbim farklı deneyim sonucunda cidden daha güçlü atıyordu.
- Şimdi aç gözlerini. Daha iyisin değil mi ? Kapının önünde seni üzdüm. Kusura bakma. Özür dilerim. Bir erkeği öfkelendirmek hoşuma gitmez.
- Üç erkeği çıldırt ardından böyle cümle kur.
- Onları tanımıyorum. Tahrik var hem olayın içinde. Hakim beni haklı bulur. Savunmasız taksi bekleyen akşam saatlerinde bir kıza, erkek olduğuna güvenip bazıları laf attı ise sonuçları için ağlamayacak.
- Çükütay olsaydı duruma ne söylerdi biliyor musun ?
- Siktir et onları. Anı yaşa.
Ayça düşündü bir iki saniye. Duru güzelliği beni süzdü.
- Çükütay bence tam olarak benim gibi düşünürdü.
Ayça'nın dişleri dudağımı hafifçe değdi. Beni öpeceğini düşünmüştüm ama yapmadı.
- Isırdım seni.
Gülüyordu ve parmağı dudağımı seviyordu.
- Çükütay ısırmayı sever miydi ?
- Göreceksin.
Onu kendime çektim ve kapıya dayadım.
- Olmak istediğin yerde misin ?
- Kapıya beni dayamak fantezi mi ? Bence pek sayılmaz. Kabaca davranmayan ellerine kırgın değilim. Çükütay zaten biliyor. Çılgınlar gibi öpüşmek istiyor gözlerin. Tüm veriler durumu destekliyor.
Doğada dişilerin istedikleri hep olur. Onu öpmeme izin verecek miydi ?
- Tıraş olur isen seni öperim. Tıraş olmaz isen beni öpemezsin.
- Mert gelecek.
- Zeki erkeklerin hep yedek planı olur. Gece boyunca meşgul olduğunu yazabilirsin. Gülücük ve göz kırpan emoji ile devam edersin.
- Çok bilmiş olma.
- Belini kuvvet ağabey yazar.
Kahkaha atınca cidden onu öpme istediğim geçmişti. Gülüyorduk. Kollarımın arasından çıkıp gözlerini ovuşturarak topuklu ayakkabıları çıkardı. Çantasından telefonunu aldığında kimi aradığını merak ettim.
- Alo anne. Ben şimdi uyuyacağım. Aklın bende kalmasın. Seni seviyorum.
Annesinin ne söylediğini bilmiyorum. Ama Ayça'nın cevabını duydum.
- Hayır. Burak arkadaşı Lena ile birlikte. Anne, çocuk değilim. Zaten yarın Trabzon'a döneceğim. Geldiğim zaman konuşuruz. Anladım anne.
Telefon görüşmesi bitince bana baktı.
- Saçıma sprey sıktım. Banyoyu kullanma şansım var mı ? Bu saçlarla uyumam mümkün değil.
Elbise ile uyuması sanki çok mu mümkündü ?
- İster isen sen duş al. Ben sana kıyafet bulurum.
- Başkasının giysilerini giyinmem.
- Mikroplu değilim Ayça.
- Tuğkan çok alıngansın. İnsanlar seni el üstünde tutmuş. Eleştirilere böyle cevaplar veremezsin.
- Sen kendine bakıyor musun ? Benden betersin. Geldin ve evime çöktün.
Ayça'nın gözleri doldu. Boğazına dizdim mutlu gülüşünü. Elleri gözlerinden akan yaşları sildi.
- Defol git. Duydun mu ? Sadece kalbini değil kafanı cidden kıracağım. Sana tekme atmak istemiyorum. Saçımda kalsın böyle.
Sesi titriyordu.
- Ben biraz salaklık etmiş olabilirim.
Cevap vermedi. Onun yerine kulaklığı taktı ve yattı. Son ses kulaklıktan müzik geliyordu. Ama Ayça çoktan uyumuştu. Başını elimin arasına aldım. Odamdan yastık getirdim. Hiç uyanmadı. Radyoyu kapattım. Çantasını içine telefonunu koydum. O sırada kapı çalındı. Ayça gözlerini açtı.
- Bebek değilim ben. Mert geldi. Kapıyı açmalısın.
Hiç bebek değil. Üç yaş sendromu yaşattı bana. Huysuz bebeğin hala kirpikleri nemliydi.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin