Tuğkan Ayaz

12 5 5
                                    

Sadece iki gündür onu görmüyorum. İstanbul biraz yağmurlu. Pencereden aşağıya süzülen yağmur taneleri bir süre sonra birleşiyor. Ayça ise bana mesaj atmadı. Gitmeden önce telefonumu vermiştim. Aramadı. Beni unuttu mu ?

Mert bana seslendi.
- Avakado aldım ağabey. Kahvaltı ederiz dedim. Ağabey orada mısın ?
- Ayça'yı düşünüyorum. Beni bırakıp gidince arar sandım.
- Hangi ara siz böyle çok yakın oldunuz ağabey ? Sana başka kız yok mu ? Salla gitsin.
- Benim yolum Karadeniz oğlum. Sikseler beni bırakmam onu kimseye.
- Pamuk gibi adamsın ağabey. Bir sigara yakarsın. Geçer. Bilmiyorum mu seni ?
- İki gündür tek dal atmadım ağzıma. Sigarayı bırakırım. Ayça'yı bırakmam.
- Avakado ve yumurta seni kendine getirir ağabey.
- İstemiyorum. Yulaflı tost yapacağım.
Mert perişan olan beni mutfakta istemiyor. Oldukça haklı.
Telefonuma mesaj geliyor. Akşama halı saha maçına Burak gidecekti. İzlemeye davet etmiştir diye düşünüyorum.
- Tuğkan yazamadım sana. Bizimkiler fırsat vermiyor. Gece olunca uyuyorum erkenden. Seni arama şansım kalmıyor. Bizimkiler öyle arkadaşlarımla konuşmama pek izin vermez. Söz etmemiştim sana.
- Siktir kaçıncı yüzyıldan gidiyoruz ?
- Annem ve babam istemiyor böyle konuşmaları. Odamın kapısı açılsın. Annemin sesi karşı tarafa gitsin istemiyorum. Kapat şu telefonu diye bağırır. Ondan dolayı evde kimse olmayınca ancak yazabilirim.

Mert gülüyor ve öksürüğüne engel olamıyor.
- Yenge seni fena çekmiş ağabey. Kahvaltı et. İki lokma ye bari.
- Ayça beni tok hissettiren kadın.
- Siktir ağabey. Ateş bacayı sarmış.
- Yok benim ev doğalgazlı. Mert onun toksit olmasından dolayı denedim uzak kalmayı. Yapamadım. Zıt benimle. Ama bir o kadar eğlenceli. Sinir olunca resmen seksilik akıyor bedeninden. Gelmedi böylesi hayatıma. Gider ise dağılırım.
Mert hazırladığı tabağı uzatıyor.
- Tuğkan ağabey sen ilişki uzmanı adamsın. Kafana saksı mı düştü ?
- Yok. Doğrudan aşkın altında kaldı kalbim. Amına koyarım. Ben insanım. Erkeğim. Yetişkinim Mert. Sikerim böyle ilişkiye yön vermeyi. İki kişi birbirini bulunca doğru ise aşkları saatler uyur.
Kahvaltı tabağını ben bitirmeden Ayça'dan bir başka mesaj geldi telefonuma.
- Tuğkan senin doğum gününü ben bilmiyorum.
- Aralık ayında cincime. Tekrar İstanbul'a gelirsin. Bana pasta yaparsın.
- Olmaz. Babam ve annem oyundan kazandığım paranın yeterli olduğunu söyleyip iş hayatımı bitirdi. Babamı tanımıyorsun. Özel işlere hep karşıdır. Bana güveniyor ve erkeklere asla.
- Sen bir yolunu bulursun bal dudak.
- Bulmayı isterdim. Akçaabat bizim evimize uzak. Kargo yok mahalle içinde. Sana pasta gönderme şansım öldü.
- Sen benim şansım isen ben geleceğim Trabzon'a.

Cevap vermeyince kalkıyorum Mert ile yürüyüş yapıyorum. Dönünce duşa giriyorum. Eğilip beni banyoda öptüğünü hatırlıyorum. Tam burada sırtımı dayamıştı fayanslara. Kalbinin güçlü attığını göğüslerinden anlamıştım. Durmam lazım ama olmuyor. Hayal beni daha derine çekiyor. Mastürbasyon yapmak istemiyorum. Banyodan çıkıyorum. Sikerim özlemeyi. Tuğkan Ayaz benim adım. Babam adımı boşuna böyle takmadı. Ben başarıya koşarım. Trabzon'a kalkan ilk uçağa bilet alıyorum. Yanıma ise bir küçük valiz. Şapka ve gözlüklerim ile odamdan çıkıyorum. Mert bana sesleniyor.
- Hayırdır, ağabey nereye gidiyorsun ?
- İstikamet Trabzon.
- Gözünü seveyim. Kızı zor durumda bırakırsın. Hem ailesi seni istemez.
- Bir çaresini bulurum. İskele ile çıkarım evlerine.
- Ağabey. Biraz iyi salla. Apartmanın üst katına iskele nasıl uzanacak ?
- İtfaiyeyi ararım. Sevdiğim kıza uzatır onlar beni.
- Sana kahve yapacağım. Sakinleş biraz.

Mert'in kahve teklifini duymazdan geliyorum. Uçağa binmeden önce Ayça'ya yazıyorum.
- Sana geliyorum.
- Tuğkan evimizi nasıl bulacaksın ? Şehir merkezine uzak.
- Beni istemiyor musun ?
- Ponçik yanaklım istiyorum ama mahalle içinde herkes birbirini tanır.
Uçaktan iniyorum. Öğle ezanı okunuyor. Ayça ben uçakta olduğum süre içinde evinin şeklini ve tüm ara yolları bana harita üzerinden gönderdi.
- Tuğkan buluşma yerimiz market olsun. Çalışanlar ailemi tanıyor. Ondan dolayı senin üniversiteden arkadaşım olduğunu söylerim.
- Evet. Öyle yaparız.
Ayça'nın tarif ettiğini yapıyorum. Havaalanından çıkıyorum. Köprü ve yolu görüyorum. Dolmuş geliyor ve biniyorum. Meydan'da iniyorum. Ayça'nın tarif ettiği şekilde Moloz'a doğru yürüyorum.
Dolmuş durağını buluyorum. Ayça'nın söylediği şekilde yolculuğa devam ediyorum.
Yol boyunca yolcular birden fazla cami dediği için benim ineceğim caminin hangisi olduğunu Ayça'ya soruyorum. Caminin tam adını yazıyor bana.
- Geldim.
- Tamam, evden çıkıyorum.
Marketin önünde bekliyorum. Mesajdan sonra bir dakika geçmeden Ayça'yı görüyorum.
- Tuğkan.
Kolunda mavi bez bir çanta var. Mor takım giyiniyor. Spor ayakkabısı siyah. Saçları açık. Yüzünde sadece dudağında nemlendirici ile beni karşılaşıyor.
- Sarılmayacak mıyız ?
- Aileme gören söyler.
- Saçma.
- Şimdi tartışmak istemiyorum. Aç oldun mu ?
- Sana aç bu adam.
Gülümseyip marketin giriş kapısına ilerliyor.
- Anneme arkadaşımın geldiğini söyleyeceğim.
- Ama az önce başka şey söyledin.
Ekmek dolabını açıyor.
- Biz tesadüf eseri markette burun buruna geldik. Bir baktım Tuğkan. Benim üniversiteden arkadaşım.
- Ama ben Trabzon'da okumadım.
- Kütüphanede karşılaştık.

Alışveriş yapıyoruz. Cidden söylediği gibi. Kasiyer kız benim hakkımda bin tane soru sordu.
- Üniversiteden arkadaşım Tuğkan. Trabzon'a geldi ve birlikte kahvaltı edeceğiz.
Kasada bulunan kız soruyu bırakıp bizi süzüp devam ediyor.
- Seni hiç birisi ile görmedim.
Ayça'ya sarılmamak için fren yapıyorum resmen.
- Tuğkan zaten birisi değil. Değer verdiğim erkek arkadaş listemde yer alıyor. Öyle değil mi ponçik yanaklım ?
Teyit edemedim. Ayça bana bal mumu heykeli gibi bakmakla meşgul oluyordu. Marketten çıkınca evine doğru gidemedik.
- Baba.
Babasına el sallayıp beni bıraktı. Babasına uzaktım. Adamın elinde bir kova vardı. Büyük ihtimalle balık tutmuştu. Ayça'yı gülümseyip dinledi.
Ayça umarım benden söz etmiştir. Babası samimi şekilde gülümsedi.
- Hoşgeldin oğlum.
Elimi uzattım ama tokalaşmak istemedi.
- Denizden geliyorum. Ellerim kirli.
- Hiç sorun değil.
Kızına bakış attı. Ayça ise saydam duruyordu. Babası, elini kızına bakmadan bana uzatmadı. Oysa elleri çok kirli gelmedi bana.
- Balık yemeden seni İstanbul'a göndermek istemem. Uzak yoldan geldin. Kalacak yerin var mı? Yoksa bizim misafirimiz ol. Başımın üstünde yerin var.
Ayça ise babasına gülümsedi.
- Şaka yapıyorsun değil mi babacığım ?
Babacığım dediği saniye sahte bir gülümseme gördüm.
- Annem, misafir sevmez.
- Anneni bırak. O kimseyi sevmez.
Ayça kahkaha attıktan sonra bana döndü.
- Tuğkan'ın kolunu görmedin bana. Dövmeleri var.
- Düğmelerin mi var ?
Ayça katıla katıla gülüyordu.
- Babam dövme kelimesini düğme olarak söyler.
- Kızım ise dalga geçmeye bayılır oğlum. İşi gücü gülmek.
Hazır babasını buldu isem konuya giriş yapacaktım.
- Amca, kızınıza iş buldum. Çalışmasına karşı mısın ?
- Değilim. Sadece o çok güzel. Gözümün nuru. Çalışamaz. İncinir. Hem kas ağrıları tutar omzunu. Beli ağrıyor. Karnı her ay sancı çeker. Olmaz. Kızıma ben bakıyorum.
Tartışmaya devam etmedim. Babası bir poşet balık verdi bize. Ayça'nın evine kadar bin kişi pencereden cidden bakıyordu bize.
- Tuğkan söyledim sana. Radar bölgesine giriş yaptık.
Evlerinin merdivenleri yapılmış değildi. Kilim serilmişti. Annesi kapıyı açtığında gülümsedi.
- Ayça.
Ses tonu yanında bulunan kim anlamına geliyordu.
- Markette Tuğkan ile karşılaşacaktım anne. Kahvaltı etmediğini söyledi bana. Ondan dolayı bize çağırdım. Ne iyi ettim değil mi ?
Ayça'nın gamzelerini gördüm. Annesi ile eğleniyordu.
- Hoşgeldin oğlum. Ayça seni çağırdığına göre kahvaltı hazırlayacak.
Ben ayakkabımı çözerken Ayça elimdekileri aldı.
- Babam, gece bizimle kalmasının sakıncası olmadığını söyledi anne.
- Otel var ileride. Orada kalabilir. Şimdi bizim evde kalınca söz olur.
Ayça, yüz şeklini değiştirdi.
- Söz olur tabiki. Tuğkan sen çiçek ve çikolatayı al gel bize. Söz olsun. Mahallede oğluna istemeyen kalması. Seninle tam olur.
Annesi bana baktı.
- Dalga geçiyor seninle oğlum. Binden fazla görücü istedi kızımı .Almadı birini. Seni mi alacak ? İnanma sözlerine.
Annesinin konuşma şeklini beğendim.
Kızından yakındığı iyi oldu. Nasılsa bana vermeye dünden razı olurdu.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin