Bazen doğru insanı uzun süre bekleriz. Bu yolculukta önümüze yanlış adresler çıkabilir. Evimize değil kalbimize davet ettiğimiz insanlara gönlümüzden düşen notları yazarız. Yazılar daha solmadan bakarız onun haritasında yeni konum belli olmuştur. Biz hala bitiş çizgisini üstelik öğrenmiş değiliz. Bittiğini söylemeyen her karakter kendine iğne batırır. Kayıplar ondan dolayı mağazada aradığımız ürünü bulamayıp almadan eve döndüğümüz günlere benzer. Kalbimiz, cepte kalmıştır. Ürün bize göre değildir.
Tuğkan, kuyrukta biraz göz göze geldiğim adam değildi. Büyük şeyler yapacağına inanıyordum. Her zaman hatırlanması gereken anılarımız oluşacak. Annemin sürekli onun dövmeleri üzerinden konuşup sık sık bana kader vereceğine eminim. Anneme, bin kez insanları yargılama dedim. Tamam dedi ve yargılamayı sürdürdü. Bunun ötesine asla geçmedi. Dedikodu oluyor yeter dedim. Cümlesini sürdürmek istedi. Lütfen kapat konuyu dedim. Kapatıyorum ama diye aynen başa sardı. Kalbimin onun için önemi yoktu. Bazen komik bir şakanın annem olduğunu düşünüyorum.
Hayatımız sadece bir bizden oluşmuş olsaydı eğer kumsalın kenarında küçük ev isterdim. Kapımın önünde oynayan çocuklar ve hayvanlarla günü bitirmek isterdim. Akşamında okumam için bir kitap veya izlenecek film. Mutfakta bir başıma yaptıklarımı yemek istemezdim. İnsanlara ikram etmeye çıkardım. Ama şimdi yemeği Tuğkan için yapabilirim. Bizi anlatan bir kitabın yazarı olup yıldızların altında ona sarılmaya ihtiyaç duyabilirim. Terliklerimizi çıkartıp kumda koşabiliriz.
Kumun üstünde bulunan taşların arasından düz olanları seçeriz. Kulübenin önünü düz taşlarla yol yaparız. Kedi, köpek, keçi ve kuzumuz olabilir. Hayvanlarım ölünce Tuğkan beni teselli eder. Sanırım ölümü hiç sevmeyeceğim.
Hayvanlarım ölmesin hep istiyorum kurduğum hayallerde.
Çocuklarımıza gelince kızımızın elini tutarım. Onun saçlarını tarayıp giydirmek isterim sürekli elbise.
Oğlumuz, babasının omzuna çıkar. Kızımızı, omzuma atmaktan mahrum bırakmam. Çocukları başımın üstünde gezirmek hoşuma gider.Sevginin her iki tarafı vardır. Tuğkan'ın günlüğünü okumak isterdim. Onun yerine annemin oy, of, konuş az kelimelerini dinliyorum. Görüyor yeşil çay limonlu içiyorum. Boğazım hafif ağrıyor. Yutkunma zorluğu yaşıyorum. Ağzım dolu. Nasıl cümle kuracağım ? Anlaşılmamak sobaya benzer. Az odun at. Oda soğuk. Kömür at. Çok sıcak. Ortasını yakalamak için ne çok ne az atacaksın. Eğer hiç atmaz isen soğukta donarsın.
Annem horlamaya geçti. Tuğkan'ın acaba horlama özelliği var mı ? Ondan önce hep uykuya daldım. Sormalı mıyım ona ? Hayır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Fidanı 🙋
RomanceBabasının verdiği limon fidanlarını Ayça yanlış adama teslim eder. Adam bozuntuya durumu vurmaz. Ayça yanlış bir adreste doğru adamı bulur.