Tuğkan Ayaz

19 5 4
                                    

Bir pislik olduğumu söylemeden önce kaşları çatık şekilde yeşil gözleriyle benim arkamdan yürüyordu. Mert'in babası hastaneden çıkmadan aramıştı. Ankara'ya gitmesi gerekiyordu. Burak ise Lena'ya kahvaltı sözü verdiğini söyledi. Otobüse binmesi için ben Ayça'ya arkadaş olacaktım. Hastaneden itibaren bana değil yerlere, duvarlara, göğe bakıyordu.
- Haydut değilim kızım.
Çile bu kız için az tanımlanan kelime. Ufacık ve minicik sinir küpü. Siyah kalın kaşlarını topluyor alnının orta bölümüne. Ölüm için kurşun gerekmez. Ayça hanımefendinin yüzü zaten bomba.
- Kızın olmuyorum. Hanımefendi diye sesleneceksin. Duydun mu Tuğkan Ayaz beyefendi. Pardon efendi görünümlü hıyar.

Tepemi attırdı. Onu kucağıma atıp popusuna iki şaplak atmak istedim.
- Sana cevap vermeyeceğim Ayça. Karadeniz'in suyundandır.
- Seni coğrafi bölgeler ilgilendirmiyor.  Burnun tipik Karadenizliler kadar uzun Tuğkan.
Burnuma kadar dilinin uzanması beni eğlendirdi.
- Ha uşak ha.
Ayça'ya bakıyorum.
- Kaba olduğunu söyleyip özür diler isen uşak seni affeder. Yok böyle olmaz isen uşağım olursun.
Cidden uşağı mı olacaktım ? Pekala onun kazanmasına yardımcı olmayacağım.
- Uşaklar, hizmet ettikleri leydinin banyosunun suyunu hazırlar. Seni yıkarım evimde. Saçını taramaya başlarım. Ayağına masaj yaparım. Çok uşağın olmam konusunda ısrarcı olur isen sana seve seve yardım ederim.

Beni dinleyip kaşlarının çatık ifadesini yumuşacık yüz hatlarına kavuşuyor.
- Pizza hamuru yoğurmayı bilmeyen erkeğin eli, bana ayak masajı yapamaz. Midemi doyurmak için sen çok çalışmalısın Tuğkan. Bende sana verecek tek ayak var. O da kasık bölgesine tekme atar. Uşaklar, leydi tarafından istenmez bazen romanlarda. Nedeni ise işini iyi yapmıyor olması değildir. Aşık olur leydinin sevdiği adama. Bazen sırf bu yüzden uşaklar öldürüp ahıra gömülür. Romanın devamı için illa bir olay olur.
Ayça'nın burnuna dokunuyorum.
- Fındık burun. Senin burnun ile yarışmaya katılıyor olsaydık elenmiş olurduk.
Onun akan gözlerinde şelale olmam lazım ise biraz daha ona iltifat edebilirim.
- Tuğkan. Şimdi fındık sıcak sıcak kavrulmuş olacak. Yanında üzüm kurusu. İkisini karıştırıp kase ile bana uzatır isen senin uşağın olabilirim.
Aklını midesi ile karıştırmayı seviyor. Ya da bana oynuyor.
- Çok önemli bir işim var. Ondan dolayı fındık sana kavurmam söz konusu olmaz.
- Ciğer sote yapabilir misin ?
- Sanmıyorum.
Zihnim ilgisine karşılık sadece onunla yatmanın nasıl hissettireceğini soruyor. Muhtemelen benimle yatmaz. Ya da Trabzon'a gideceğini söyler.
- Sana harika bir teklifim olacak. Biliyorsun Mert ile yaşıyoruz. Bize yemek yapmak istemez misin ? Sana aydan aya istediğin parayı veririm.
- Annem, seni sevmeyecek.
- Neden ? Beni tanımıyor annen.
- Tuğkan hadi ama. Dövmelerin için annem iyi bir aday olmadığını düşünür. Damat olarak seni seçtiğimi söyleyemem. Bakış açısı annemin dövmelere çok farklı.
Dövme için annesinin ne düşündüğü bilmiyorum.
- Siktir et şimdi dövmeyi.
- Siktir çekmiyorum kimseye. Taksiye mi bineceğiz ?
Onunla kaldırım boyunca yürüyorum. Geçen giden her taksiyi durdurmaya çalışıyor. Ben ise elini tutuyorum.
- Taksi durağı var.
- Nerede ? Kötü yola beni düşürmeye çalışıyor gözlerin.
Onun gözleri sanki sağlam pabuç mu ? Resmen benim gözlerimi perişan etmek için doğdu Ayça.
- Annem babamdan üç yaş küçük. Babam kendinden küçük bir kızla evlenme dedi bana.
Niye anlattım şimdi ben babamın bana nasihat ettiği konuyu ? Ayça çekiyor aklımın tüm düşünceleri süpürge misali.
- Ağabey diye sana seslenmem mi gerekiyor ? Tuğkan ağabey.
Kahretsin. Sokağın ortasında onu ağaca yapıştırıp sargı bezli eline dokunuyorum.
- Saçmalamaya artık vaktin yok. Yapar isen böyle seni öperim.
- Ne yaptım ben ?
Sevimli yüzü suçunu biliyor. Niye böyle sorular soruyorsun cincime diye iç çekiyorum.
- Sana maden suyu ısmarlamak istiyorum. İstanbul'da kalır mısın ?
- Olmaz. Ben sahil mahallesinin gülü. Sen şehir çocuğu. İkimiz olmayız yar. Onun yerine kalbimi ayır.
- Şiirlerini sakla bana.
Nefesim hızlanıyor. Fıstık ezmesi tadında dudakları olabilir mi ? Dudağına sokaktan geçenlere rağmen yapışınca onun gözlerini büyüyor. Ben ise gözümü kapatıyorum. Hayır, fıstık ezmesi değil. Sanki bir yoldan dağa koşuyorum. Dağın tepesinden Ayça bakıyor. Güneş doğuyor. Saçlarını savuran rüzgar var. Yüksekten korkmuyor. Ona sarılıyorum.
Nefesinin tamamen beni sardığını anlayınca dudağından ve tuttuğum elinden ayrılıyorum. Bir teyze bağırıyor.
- Terbiyesizler. Edep kalmadı.
Ayça kaşını kaldırıyor ve teyzeye bakıyor.
- Terbiyesiz mi ? Tuğkan bana hayat öpücüğü verdi. Hanımefendi, gördüğünüz şey iki dudağın birleşimi. İnleme var mıydı ? Terbiyesiz sözünüzü geri almaz iseniz şikayetçi olacağım.
Sargılı olan elini gösteriye Ayça.
- Herkesin hikayesi kendine. Canım zaten kesik yüzünden acıyor. Üstüne siz olaya kimyon olmayın. Ne bakıyorsun Tuğkan ? Öpüşmemiz için lokma mı döktürmemiz gerekiyor ?
Teyze tükürüyor bize doğru. Ayça ise son ses bağırıyor.
- Sabah yüzümü ben muslukta yıkamadan acile geldik. Tuğkan görüyor musun ? Ne düşünceli bir teyzemiz var. Ağzında ısıtmalı termal suyunu bizimle paylaştı. Teyzeciğim, iyiliğiniz için Tuğkan'ı arayın. Hadi aşkım. Teyzeye, telefon numaranı söyler misin ?

Teyze ağzının içinde bazı şeyler söylüyor. Araba seslerinden sözlerini duymuyorum. Ayça ise duymuş olmalı.
- Canımı ben Allah'a emanet ederim. Sen beddua ettin diye ölecek değiliz. Umarım kınamaya kalktığınız ne varsa sizin torununuz yaşar teyze.
Sakin olmasını istemeden önce bana koşup sarılıyor.
- Tuğkan.
Sesi titrediği için tüm dünya izliyor olsa dahi Ayça'yı üzen herkesi düello etmeye davet ederdim.
- Önemli olan çok fazla yanlış yapmak değildir. Her yanlış sana doğruyu öğretir. Ama çok sevmekte gerekir. Çok sever isen kendini kaybedersin. Bilirsin o vardır tam olarak boynunda.
Onun boynunu biri mi öpmüştü ? Siktir git. Sus Ayça sus demek istedim.
Hissetmişti.
- Kimse boynumu öpmedi benim. Öpücüğümü ilk senden aldım.
Havai fişekler kalbimde patladı. Pat pat. Bir başkasının Ayça'nın ruhunda açtığı kazayı dinlerdim şimdi.
- Ayça, bir kişiyi tüm korkunla seversen ruhunu ele geçirirsin.
- Beni tüm ruhunla mı seviyorsun ?
Siktir git cincime. Jilet senden hızlı sakalımı kesmiyor amına koyduğum.
- Tamamen. Delicesine yanlış anlaşılmalı bir öpücük verdim sana.

Bir kişiyle bazen tanışma şansı elde ettiğinde onun çok doğru olduğuna ruhun inanır. İkiniz, diğerlerinden bir başka seviyenin ortasında olursunuz. Sevgili, kanka, suç ortağı veya seks partneri. Her neyse çalışırsınız onun gamzesine. Hayatınız boyunca öyle birisinin izinin kalıcılığı çok gerçektir. Gider ise yine parçasını bırakır size. Gariptir, tutku değildir artık bedenin tadı. Capcanlı olursunuz. Aynaya bakınca yüzünüzün şekli parlatıcıya atıfta bulunur. Şansım döndü mü ? Kesinlikle evet.
Bir şey var artık inandığım. Adı mı ? Cincime, fındık burun, gülen kız. Suç ortağım Ayça.
Boynumdan ellerini çekiyor.
- Özür dilerim seni fazla öptüm.
Tüm sorumluluğu üstüne almasına izin veremezdim.
- Sadece bir öpücüktü. Hem fıstık ezmesine dudakların benzemiyor.
- Sana, son kullanma tarihi geçmiş fıstık ezmesi dudaklarım ne yapmalıydı Tuğkan? Beğenmemiş olduğun dudakları öpme. Dudak siparişi ver. Canın sıkıldıkça ancak oyuncakları öpersin.
Arkasını dönmüş ve duran bir taksiye doğru koşmaya başlamıştı.
- Ayça.
Döndü ve ağlayan gözleriyle ters bir bakışı bırakıp bana taksiye bindi.
- Sadece bir öpücükten sonra dudaklarını anladım. Beni dudakların sararken açlık hissiyle mahvoldum. Duyuyor musun ?
Duymadı. Taksiyle gitmişti. Bitmiştim ben.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin