Tuğkan Ayaz

22 7 13
                                    

Mert, Limon ile odasına gidiyor. Bizi yalnız bırakıyor. Ayça'yı neden kediler böyle korkutuyor ? Soruma cevap istiyorum. Ve almadan ona taksi çağırmayı düşünmüyorum.
- Kucağımdan inebilirsin. Mert, Limon ile gitti yukarıya.
Beni bırakıp oturuyor hemen. Elleri titriyor ve rol yapmıyor.
- Kedi mi sana saldırdı ?
- Hayır. Çocuktum kedi bıldırcınımı yedi. O görüntü sonrası kedileri beynim saldırgan tanımladı. Onlara su, ekmek, mama veriyorum. Ama dokunmalarını bana istemiyorum. Bir kez bacağıma dokundu kedi diye merdivende çığlık atıp babamın kucağına atladım.
Yutkundu ve bakışlarından korku akıyordu.
- Su alabilir miyim? Korkuyorum.

Kalkıp ona bir bardak su getirdim. Konuyu detaylı öğrenmiştim ama Ayça tedirginlik hissinden çıkmış değildi. Yukarıya doğru bakıyordu.
- Limon daha gelmez. Ayrıca çok uysal bir kedidir.
-Taksi çağırır isen memnun olacağım Tuğkan. Gitmeliyim.
Elinde bulunan bardaktan sadece bir yudum almıştı. Hemen gitsin istemediğim için İstanbul'da nerede yaşadığını öğrenmeye çalışacaktım.
- Seni daha önce gördüğümde İstanbul'da yaşadığını düşünmüştüm.
Ayça su bardağını sıkıyordu. Anlatmak istemediği şeyler vardı.
- Taşındık. Trabzon'da zaten evimiz vardı. Buraya babam benim için geldi.
Herkesin kaçmak istediği insanlar olur. Kurtulmak adına bazen şehir değişikliği şarttır.

Ayça kimden kurtulmak istiyordu ? Onu konuşturmak istiyorum. Ama sadece bana boş boş bakıyor. Gözlerinde hissiz bir durum var.
- Biliyor musun ? Yağmur Trabzon'da sertçe iner zemine. Sesini sanki kulakların daha iyi duyar. Komşularımızın bazıları selden daha tehlikelidir. Aile işlerine karışır. İnsana zararı en çok çevresi verir. Bir erkeğe yok dedi ise kadın asla aşkını erkek kazanmaya çalışmamalı Tuğkan.
Birisinin ona zarar verdiğini düşünmek istemiyorum. Otel yerine bize güvenip ondan mı geldi ?
Ayça ise gömleğimin yakasına bakıyor.
- İyi bir ütü gömlekte belli eder. Sen biraz özensiz ütü yaptın. Jilet tarzı durmuyor yakası.

Evin loş ışıkları altında Ayça fena çekici duruyordu. Ayağa kalkıyor ve benim getirdiğim bardağı mutfak tezgahına bırakıyor.
- Sünger ve bulaşık deterjanı nerede ?
- Makineye atacaktım. Sorun değil.
- Olmaz öyle. Gece gece tezgah üstünde bulaşık bırakılmaz. Evin bereketi kaçar diye büyükler konuşur. Batıl inançlar kısmını geçtim. Uykulu kalkarsın. Bardağı görmezsin.
Yürüyüp arkası dönük Ayça'ya bakıyorum. Kalçaları cidden belirgin. Beli ince ama hafif göbeği var. Fiziksel olarak arkadan çekici. Yüzünü dönünce gülümsüyor.
- İkinci kez korkmak istemiyorum.
Mert yukarıda ve ben burada Ayça'ya kur yapıyorum. Gerilim filminde hissettim kendimi.
Mert'in merdivenlerden inen ayak sesini duyuyorum. Çoktan Ayça'ya istediklerini veriyorum.
Mert bana bakıyor.
- Ağabey, arkadaşım Selin beni tavla oynamaya çağırdı. Ben iki saat sonra dönerim. Limon odamda.
Ayça mutfak tezgahında bulunan bardak yıkama işini erteliyor.
- Hazır gidiyor isen taksi ile size yakın otelde beni bırakır mısın ?
- Üzgünüm. Selin ve bizim çocuklarla gideceğim.

Mert'in omzuna dokunuyorum.
- Sen keyfine bak kardeşim. Ayça'yı ben bırakırım otele birazdan. Seni ararım.
Mert gidince Ayça'ya kahve yapmayı teklif ediyorum. Bardağı yıkayınca teklifimi kabul ettiğini söylüyor.
- Filtre mi ?
- Her türlü kahve var cincime.
- Çükütay. Atma Ziya diye seslenmek istiyorum sana.
Yanımda durmuyor. Kahveleri ben hazırlarken hiç bakmıyor. Bana çabuk güveniyor. Ya da korkusu sakinliğe dönmedi.
Kahve bardağını uzatıyorum ona.
- Kahve içer isem gece boyunca uyuyamam. Yine de sağol Tuğkan.
- İki kahve bardağını bitirir isem Mert ile herhalde sabaha kadar oyun oynarız.
Ayça verdiğim kahve bardağının önce resmini çekiyor. Sonra dönüp bana soruyor. 
- Kupa bardağın sorun olur mu ? Daha doğrusu evinden kare atıyorum. Canına mı susadın muhabbeti olmasın. Sevmem böyle olayları. İznin yoksa silerim.
- Hayır. At gitsin.
Resmi bana gösteriyor. Saniyeler içinde kahve keyfim yazdığını görüyorum. Telefonu ile resmen kız aşk yaşıyor.

- Sevgilin var mı ?
Ayça nasılsa dobra dobra bende onun kurallarına geçiş yapıyorum.
- Vardı. Sosyal medyadan tanıştık. Bana mesaj atmayı bıraktı. Sekiz ay geçti. Artık onu sevmiyorum. Unuttum. Bitti kısacası.
Kahveden bir yudum alıyorum. Bana özel hayatımı soracak mı ?
Onun yerine ayağa kalkıyor. Elime dokuyor.
Siktir öpecek sanıyorum beni. Ama bardağı alıyor.
- Ayranımı içtin. Aynı hareketin karşılığı olacaktı.
Kahve bardağımı alıyor ve içmeye başlıyor.
- İğreniyorum ama misilleme olmaz ise gece rahat uyumam.
- Psikopat mısın cincime ?
- Kahveyi sevdim Tuğkan. Ellerine sağlık.
Kendi kahve bardağını gösteriyor.
- Hiç içmedim. Soğumadan içmelisin.
Dilini çıkartıyor.
- Sevgiline böyle mi davrandın ?
Ayça bardağı bırakıyor ve yüzüme odaklanıyor.
- Sevmek, gönlünde kocaman yer açmaktır. Hafıza kartı beyinde saklıdır. Fazla fedakar oldum. Çirkin erkek sevdim. Benim kadar güzel kızın bakma olasılığının olmadığı erkeklerdi ikisi. Hep prenses olduğumu duydum. Ben kurbağaya şans verdim eğilip. Hatamı artık tekrar etmeyeceğim.

Al işte. Bir kazmanın kırdığı kalp küstü aşka.Diğer adayların silinme hızına geçmişti. Ciğerini yakan şeyler düzelir miydi ?
- Bir erkeğin yaptığı hata herkesi bağlamaz.
- Tuğkan. Samimi olalım. Seninle sevgili olmayacağım. Ondan dolayı beni salla. Sen anlat. Yenge nerede ?
İyi yerden yakaladı beni.
- Leş gibi sigara koktun. Seni sevmiyorum Tuğkan dedi bana. Yanaklarımı şişman buldu.
- Şişmanlık normal. Hazır gıda tüketimi ülkede arttı. Kırmızı elma 30 TL'den kışın masaya geldi.
Ayça'nın patır patır konuşması Karadeniz'e özgü. Orman kadar ciğeri sağlam duruyordu.
- Ayça açlık sınırından ve yetersiz beslenmeden söz etmek istemiyorum.
Ayça elinde bulunan kupa bardağını bıraktı.
- Kahvenin tadında bir kış kendimi aradım. Kapalı Trabzon havasında gri düşlerimin olumlu yönlerini düşünüp bolca aynı fincan ile resimler çekildim. Demir depolarım boşalmıştı.
Sanki masalsı bir olayı anlatıyordu Ayça. Kelimelere dokunuşu kızın ses çıkartıyordu.

Kalbime dokunur ise ne olurdu ? İflas ederdim. Pek hazır aşka değilim. Aslında lan benim arkadaşlarım evlendi. Üniversiteden tanıdığım dostlarım ikinci çocuğu düşünüyor. Evlilik onları mutlu etti. Bekar hayatım rutin olarak başka bir kadını evin içinde görünce sanki düzenim bozulacak.
Amına koyduğum ben ne söylüyorum böyle ? Sikerim belasını. Romantizm akıyor bana akşam akşam.
- İyi ki yazar olmadın. Edebiyat yapıyorsun.
Ayça, kafasını kapıya çevirdi.
- Siz erkekler böyle yapınca sanıyorsunuz büyük laf. Edebiyat dersinden doksan ve yüz alırdım. Edebiyat yapmak ise kendimi anlatmak isterim. Biyografi örneğimi bizzat sen yazarsın. Parlayan yazarlar ödülü verilsin sana.

Dilimi arı soksun lan dedim. Elektrik kablosu kadar sağlam laflar basıyordu bana. Onun kalkıp gideceğini düşününce koyu sohbetimiz bitecekti.
- Nah çekmek istemiyorum sana. Kusura bakma sıçtım biraz.
Ayça çantasını aldı eline. Kapının girişine yöneldi.
- Seni tanımak için evine gelmiştim. Erkekler şansı hak etmez. Onlara layık olmayan gölde yosun tutar ancak. Üzülme fazla çükütay. Su kovanın içinde bekleyince uzun süre yine yosun tutar dibi. Büyür yemyeşil yosunlar. Ne ürpertici manzara. Gözlerimin yeşiline su olmayan bir mavi gözlü erkek.
- Cincime. Benim mavi gözlerim denizdir. Yosunda denizin içinde görülür.
Ayça topuklu ayakkabısının tekini elinde tutuyordu.
- Kayanın dibinde tutan yosuna basar isen ayağın kayar. Belini incitirsin Tuğkan.
- İki günlük çocuk yok karşında Ayça. Gelmiş, görmüş ve geçirmiş insanım. Senden daha önce gözlerim açıldı.
Eğildiğinde bana cevap vermesini istedim. Yapmadı. Ayakkabılarını kontrol etti.
- Misafirperver olduğunuz için Tuğkan Ayaz beyefendi size teşekkür etmeyi bir borç bilirim. Rica etsem taksi çağırır mısın ?
- Siktir git. Nereye gider isen git Ayça. Rica etme. Önce kır kır kalbimi. Sonra dön sağa. Oldu zaten. Hep kadınlar hakkı. Biz erkekler haksız.
Ayça telefonunu çıkartıp video çekmeye başladı.
- Ben, Ayça Yeniakça. Yeni kitabımın ismini sizinle paylaşıyorum. Çükütay. Telif hakkı ise bana ait olmayacak. Üzgünüm ama böyle işte. Herkese iyi geceler.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin