Ayça'nın Günlüğünden

9 5 2
                                    

Aşkın, bir seks performansı olmadığını öğrendim. Seksten daha çok kalbimin sevmesinin her koşulda yeteceğini söylemiştim. Fakat bazı kıyılarda sırf bu yüzden sörf yapmak benimle istemedi.

Binlerce beğeni istememiştim sevgilimden. Bana aldığı gül için 10 TL verdiğini söylemişti eski sevgilim. Hafızama geldikçe gülü koparıp ona attığım sahneye değil kendime üzülüyorum. Bazı erkekler ne güle layıktır ne sevilmeye. Ve parasının adını yapan kişiyi Allah tutmaz bir şekilde. Kurtulmuş olduğum şeylerden sonra videolarını izliyorum. İnsanlar, diğerlerine sevildiğini göstermek istiyor. Oysa ne kadar yorucu fazla ilgi görmek. Kimse bu durumun farkında değil. Sürekli insanların beni gözetlemesini istemiyorum. Ondan dolayı sevgilimi paylaşmam. Mahremiyetin perdesi ikimiz arasında kalmalı günlük.

Erkekler bana çok çabuk aşık olunca kibirli olmadım. Eşimi aradım. Ondan dolayı otuz sevgilim olmadı. Fakat önyargı yağmurunda ıslandım. Çok güzelsin ve hayatta inanmam cümleleri yordu beni. Geri planda kaldıkça öğrendim. En son sevgilim yüzünden ayağım bataklığa battı. Bana yazdığı mesajları düşünüyorum. Canımı sıkma ve siktir git.
Kaba erkek modeli değildi. Doyumsuzluk trafiğinde çıtasını yüksek standartlarda tutuyordu. Tüm kavimler çöktü. En zenginler öldü. Beni suçladı. İşsizliğim, mükemmel. Ben onun tarzında zengin kadın avcısı olmayacağım.
Ormanda aşkı arıyorum. Aşk, ham bir kalptir. Kalbinizi görmeyenler sizin güzel yüzünüze bakar. Bir defa daha bakar. Gülümser. Dayanamaz. Maşallah diye cümle kurar. Yüzünüzün herkesin cebini boşaltma kapasitesi vardır.

El ele dolaşmak istediğim adamı buldum mu ? Mavi gözleri şimdilik benim dikkatimi çekiyor. Gerçekten samimi miyim ? Ona aşık olamadım. Ama biz yattık. Ben sarılmaktan hoşlanmam. Ona ise sarılınca mışıl mışıl bir yatakta hissediyorum. İstanbul'a veda ettiğim için yolda ağlamadım. Beni üzen Tuğkan olmadan sıkıcı günlerime dönmek olacaktı. Feda edilmelidir mesafe. Seven ve sevilen kilometreyi kapatır.
İstanbul'dan, Trabzon'a geldiğim günlerde ona yazamadım. Beni unutur diye korktum. Bir erkek az hoşuma gidince ona karşı mesaj konusunda ketum oluyorum. Sevgilim olunca ise bolca mesaj yazarım. Pek aramam.
Birbirimizin yanında ömür boyu olmak için söz vermedik. Yalan henüz aramıza girmedi.

Ona günlükten söz etmedim. Ailem bilmiyor defterimi. Bu sayfayı yırtıp atmalıyım. Tuğkan ile anılarım ortaya çıkınca kutlama olmayacak. Gerçek hayat, filmin sahnesi değildir. Film boyunca senaryoyu toplama şansınız vardır. Benim yanımda cidden olmak ister miydi Tuğkan ? Bir karavan alırdık. Herkesten uzağa giderdik. Dilini bilmediğimiz insanların arasına karışıp telefonsuz sadece onunla yaşlanmak isterdim.
Konu sadece Türkiye değil. Ben, az insan seviyorum. Bitmemiş hayallerim var. Sevdiğim adamın dürtüsü ile kıvılcım almalıyım.

Sabah gözümü açınca Tuğkan bana öpücük verince göstermeli sabahın tüm renklerini. Gidip kuyumcudan bilezik almayı düşünür ise beni sıkar. Evlilik yıldönümünü var diye araba almasın bana. Onun yerine bir gece yabancı bir şehirde sokakların ortasından geçerken sevdiğimin elini sıkıca tutmalıyım. Beni mutlu etmesi için cidden her zaman dilimi içinde maddi şeyleri bizden uzak tutmalı. Şimdiki zaman içinde Tuğkan'da teknolojiye meraklı. Evinde tam iki tane kulaklığı vardı. Salonun kenarında oyun bilgisayarı.

Aşk, oyun temalı.
Aşkımız biraz bize bağımlı.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin