Tuğkan Ayaz

9 5 2
                                    

Burak ve Lena'yı beklemiyordum. Aslında amına koyduğum hayattan şuan tek beklentim Ayça'nın bana dönmesi. Mert onları muhtemelen aramıştı. Film gecesi yapmaya karar verdiğimizi öğreniyorum. Salondan aşağıya inince tabi. Böyle aniden gelişen olayların bana bir etkisi olsun istiyorum.

Mısırları patlatmak için ocağın başına gidiyorum. Burak telefonu ile yanıma geliyor.
- Ayça durum attı. Bakmak ister misin moruk ?
İtalya'da bulunan Marche bölgesini görüyorum. Buz mavisi ve pembe tonunda gökyüzü resimleri var. Hepsini gece atmış. Ve bir yazı paylaşmış oldukça ben içeriyor.
- Doğrudur. Aşk, karın doyurmadı hiç. Ama benim ruhum doyardı. Bugün dünden daha ruhsuz adamla tanıştım.
Hiç kimseden çekmedim ondan çektiğim kadar. Ayaz olan gökyüzü değil. Bazılarının hayalleri.
Lena'nın sesini duyan Burak mısırları kaseye dökmeme yardımcı olmadan fırlıyor.
- Holmes sana kurban olsun aşk gülüm.

Amına koyduğum, ben papatya dedim. Soldu. Holmes aşk gülüm dedi. Kızın yüzünde sanki lunapark kuruldu. Alacağın olsun Ayça diye gülümsedim ve kaselere yardımcı olmasını için Mert'i çağırdım.
- İşte ağabey. Biliyordum. Lena ve Burak geldi. Havamız ve modumuz sinema.
Sinema tadında ev dekorasyonu kurduk. Yere çömelip minderlere oturduk. Kaselerimizi aldık. Filmin yirminci dakikasında adamın geçmişi yine konuşuluyordu. Ayça'da beni geçmişim ile vurmuştu. Filmde Jane yine adama bağırdı.
- Anlat John. Benden gizlediğin şeyleri hiç bilmeyecek miydim ? Önce senden duymuş olmayı hak etmedim mi ?
Adam ellerini tutuyordu.
- Jane. Benim bilirsin toksik bir ilişkim vardı. Lora ile aslında ayrıldık. Hamile kalınca bilirsin. Aileler duydu. Evlenecektik. Nişanlım Lora, hamile olunca bir akşam basketbol maçına gittim. Lora evden çıkmadan önce iyiydi. Beni aramayınca eve döndüm. Ama geç kalmıştım.
Filmin oyuncuları rolün hakkını veriyordu. Jane dikkatli şekilde John ile göz teması kurmuştu. Ayça ise beni attı evden.
- Oğlumuz ne yazık ki anne karnında ölmüştü. Aslında Lora'ya doktor kontrol sırasında bebekle ilgili bir sorun olabilir diye söylemesine rağmen nişanlım test yaptırmayı kabul etmemişti. Oğlumuzun ölümünden sonra doktorla konuştum. Lora kendini suçlu buluyordu. İki hafta hastanede kaldı. Eve döndüğünde ilişkimiz bitmişti. Lora sürekli olarak ağlıyordu. Onunla iki seans terapiye katıldım. Sanki daha iyiydi.
Jane üzgün olduğunu söylüyordu.
- Oğlunun yaşamasını isterdim John. Ben kaybın adına üzgünüm. Lora şimdi mutludur umarım.
John ellerini Jane'den ellerini çekiyordu. Gözleri uzağa gidiyordu.
- Lora, oğlumuza kavuştu. Onun ölümünü kabullenmek istemediği için oğlumuzun doğduğu hastanenin çatısından atladı. Her yıl onları ziyaret etmeden önce pasta ve çiçek alıyorum. Başkası yok.

Filmden gerçeğe döndüm. Ayça ile bizim hikayemiz farklıydı. Sessizce oturup beni beklerdi. Ya da evlenir miydi ? Beni herkesle bir tutmuştu. Sinir bozucu Ayça yüzünden filmin kurgusundan tamamen uzaklaştım. Çünkü; mesaj attı.
Titredi telefonum.
- Tuğkan ben çok kötüyüm. Seninle konuşmaya ihtiyacım var.
Odama çıktım. Lena ile Burak gitmişti. Mert uyumuştu.
Ayça bana saat 19:00'dan sabah 04:55'e kadar yengesiyle başlayıp tüm hayatını anlattı. Titriyordu sesi. Hüzün kuşu olmuştu yüreği. Sanki Çin drama sahnesinde ikimiz vardık. Ayça ağladıkça bir demon kadar öfkeli ruhum siyah enerji saçtı.
- Yapma böyle bebeğim. Ben varım burada. Gel yumruk at göğsüme.
- Tuğkan sorun benim kaç tane yumruk yediğim hiç olmuyor. Ben sevdikçe düşmeyi ve kanlı kalbimi tamir etmeyi öğrendim.

Tam 500 asır sonra ruhum hala onu bulmaya çalışır mıydı ? Hiç böyle bir soruyu kızlardan duymadım. Ama Ayça bana sormuştu.
- Ben, senin ruhunun güzelliğine sadece takılan bir uçurtma olabilirim.
- Uçurtma cansız. Senin kalbin var. Niye ruhuma toprak olmuyorsun ki ? İnsanlar topraklardan yaratıldı.
- Felsefe dersinden kaç alırdın ?
- Genellikle sınavdan 98, 100 ve 95 alırdım. Öğretmen sınıfta hep bana 100 verirdi. Felsefe ile uğraşmak isterdim. Bilgiyi daima incelemeyi ve peşinden sürüklenmeyi tercih ederim. Türkiye'de filozof olamazdım. Üniversite yıllarında saatlerce bir ağacın altında düşündüm. Cidden uçsuz bucaksız dünyada bilinmedik daha ne kadar şey vardır diye.
Bilinmedik ne kadar şey varsa ona aşıktım. Bu bilinirdi. Onu öpücükle susturdum.
- Muck muck.
- Beni öpme ile susturur isen çocuklarımızı nasıl ikna edeceksin ?
Çocuklarımız annesinden aldığı inatçı, tripcan genleri ile  kavga sezonu yapardı.
- Ayça hiç çocuğunun ismini düşündün mü ?
- Ben mi ? Tuğkan, Onur ismini bir ara çok seviyordum.
Umarım Onur adlı bir adama aşık olduğu için değildir.
- Özel bir nedeni var mı ?
- Onur, Trabzonspor'un kalecisiydi. Çok iyi kurtarışlar yapıyordu. Özdemir Asaf'ı çok sevdiğim için oğlumun adı belliydi. Onur Asaf olacaktı. Rahman Asaf veya içerisinde Asaf olan bir erkek adı isterdim.
Anlaşılan sevgilisi ile ayrılınca fikri değişmişti.
- Sevgilin mi onay vermedi ?
- Hiç ilgisi yok. Erkek arkadaşım bir sözümü iki etmezdi. Beni aldattığını gözlerinden okuduğum gün ona bir erkek bebek değil ömrümü vermeyi istemedim. Rüzgar ismini sevdim ondan sonra. Galiba kalbim acımıştı. Rüzgar, acıyı silip götürecek kadar güçlü gelmişti. Ama tek başına Rüzgar hoşuma gitmedi. 
- Şimdi bir isim söylemeyecek misin ?
- Metehan olabilir. Çok havalı geliyor.
- Niye Metehan ?
- Tarihe damga vuran isimleri sevdiğim için Tuğkan. Aslında asla tam gönlüme göre isim bulamadım. Bana sorduğunda göre senin aklında bir isim vardır.
- Yok. Sadece senin görüşlerine önem veriyorum. Ondan merak ettim. Artık gün açtı. Biraz uyumak istiyorum.
- Zorla tutan yok seni. Yat aşağıya öyleyse.
- Senin o tatlı dilini yerim. Başka türlü ısırırım seni.
- Hangi türlü ısırma var Tuğkan ? Romantik Tuğkan ısırığı yanağa. Seksi Tuğkan ısırığı kalçaya. İştah verici Tuğkan ısırığı herhalde meme ucunu.
- Aferin benim cincimeye. Ama ben ısırınca tam ısırıyorum. Söylemesi ayıp Mert moralim bozuk diye tavuk haşladı bana.
- Trabzon'dan dönünce mi tavuk yaptı sana ?
- Öyle. Ne sandın kızım ? Biz erkekler düşünce birbirimizi tutarız.
- Nikah şahidimiz Mert olsun. Kedisini takım elbise içinde hayal ettim.
- Kedisinden korkuyorsun. Nikaha mı davet ediyorsun ?
- Kucağına alır. Kalabalık kediyi etkiler ise evde kalabilir. Hasta olsun istemem kedisi. Strese maruz kalınca bağışıklık sistemlerinin çöktüğü söylemişti kedi bakan arkadaşım.
- Nikah şahidimiz Burak ve Lena olmalı.
- Holmes dedektif olur. Nikah kıyılamaz diye itiraz eder. Düşün o sırada korkan kedi zıplayıp avizeye atlar. Avize çöker. Misafirler kaçarken nikah salonunu fareler basar. Biz bu kadar olmaz diye birbirimize bakarız. Nikah salonunun kapısı açılır. Keman ve gitar çalan ekip gelir.
- Amına koyduğum kızım sen ne güzel kafa yaşıyorsun ? Ben yattım. Seni almıyorum. Ayaz soyadını veremem öyle her kıza.
- Siktir git Tuğkan. Ben her kız mıyım ? Seni aradığım için kendimden özür dilerim. Cilvesiz adam.
- Cilvesiz miyim ? Eril enerjim ne kadar yüksek haberin var mı?
- Olmaz mı ? İfşa sırasında herkes seni konuştu.
- Onu unutmuş olman için sana İstanbul'a geldiğinde şov yapacağım.
- Kasım ayında denize girer isen senin şovu ancak unuturum.
- Siktir ben çabuk nezle oluyorum.
- İyi ki nezle oluyorsun. Başka hastalık Allah vermesin Tuğkan.
- Niye ince ince geçiriyorsun bana ?
- Seni seviyorum.
Ayça böyle söylediği sırada telefonumun şarjı aksi gibi bitti. Yüzüne kapandı. Amına koyduğum olacak iş miydi ? Şarja taktım. Açıldığında Ayça'dan gelen mesajı okudum.
- Telefonunun kapalı. Şarjın bitmiş olmalı. Ayaz dolu gecelerin olsun Tuğkan.
- Ayça dolu gecelerim olacak. Küçük bir bekletme payı sunuyorum.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin