Tuğkan Ayaz

11 5 1
                                    

İptal edilen kırk seferin ardından Trabzon'da kalmak zorundaydım. Ayça'yı daha fazla göreceğim için ben mutluydum. Ayça ise gergin. Aynı evin çatısı altında sevgili değildik tam. Flört etme şansımız kısıtlı. Annesi sobayı yaktı.

Oturma odasından yayılan sıcaklık ile salonda kahvaltı ediyordum. Ayça ayağıma ev terliği vermişti.
- Tuğkan, şimdi alışkın değilsindir. İnat etme giyin. Ayakların üşümesin.
- Gönlüm üşüyor cincime. Onu nasıl çözeceğiz diye düşündüm.
Ayça hafif eğildiğinde aklıma göğüslerinin bembeyaz görüntüsü düştü.
- Ben giyinebilirim.
Telefonum çalıyor ve arayan kişinin Mert olduğunu görüyorum. Sonra onu ararım diye meşgule atıyorum.
Ardı sıra rahat otuz mesaj geldi telefonuma.
Tuş kilidini açıyorum.
- Acil.
- Ağabeyin gözünü seveyim.
- Görmedin mi ?

Ayça'nın odasına giderken düşündüğüm şey Mert'in mesajları. Ama söylediğim şey bambaşka.
- İşimle ilgili bir sorun çıktı.
Oturma odasında bilgisayar görmüştüm. Onu kullanmak istiyordum ama Mert'in sözlerinden dolayı bana laptop lazımdı.
Ayça ve annesi devamını bekliyordu.
- Bilgisayarım İstanbul'da.
Ayça gözlemesini ısırmayı bıraktı.
- Yatağımın altında üç laptop var. Mavi bez poşette olan işine yarar. Açtığın gibi internette olacaksın.
- Şifresi yok mu ?
- Hayır.
Tüm gece boyunca yatağın altında hazineler ile mi uyudum ? Cidden inanamıyorum.
Ayça, odasına yürüdü. Yatağın altını açtığında pembe bir oyuncak bebek dikkatimi çekti. Poşetinde duruyordu. Çöp poşetleri vardı.
- Dolabım olmadığı için kışın giysilerimi katlayıp buraya koyuyorum. Biraz karışık.
Hiç karışık değildi. Poşetler yan yana nizamı şekilde duruyordu.
Dört tane çanta vardı. Çantanın hemen kıyısında ise metal kutular.
Ayça bana bilgisayarı verdi.
- Şarjı yoktur muhtemelen Tuğkan.
- Neden ?
- Laptop kullanmıyorum.
- Yani; sen bilmiyor musun ?
Ayça yanımdan geçerken elini omzuma koydu.
- Bilgisayar ekranına sürekli bakmayı üniversite yıllarında bıraktım. Bağımlı olmadan yaşıyorum hayatı.

Fişi prize taktım. Laptopta aranılan kelime gruplarının hepsi sınavlara dair bilgiler içeriyordu. Kaymakamlık sınavı ne zaman diye sormuştu Ayça.
Mert'in araması ile konuma döndüm.
- Laptop buldum şimdi. Mail adresim gözüküyor telefonda.
- Ağabey sana gelmedi mi ? Her yerde yattığın kızla sen versin.
- Sikerim. Mert şaka mı yapıyorsun ?
- Ağabey tüm siteler, sosyal ağlar,magazin haberleri ve daha kötüsü popüler taglarda yer alıyorsun.
Bakmaktan korktuğum noktaya tıkladım. Ayça'ya bakan her gözün kör olmasını diledim. Gözlerimi kapatıp baktım.
- Siktir amına koyduğum. Ayça değil.
- Ağabey, yenge görür ise bittin sen.
- Sağol Mert. Çok yardımcı oluyorsun bana. Kapat ben bu işin takipçisi olacağım.

Telefonu Mert kapatıyor. Ekibin avukatını Engin'i arıyorum. Durumu izah ediyorum.
- Sevdiğim kız ,görmeden yayın yasağı getirin. Her kim yaptı ise yakalanmasını sağlayın.
- Anladım Tuğkan bey.
Kahvaltı masasına dönmeden önce sekmeyi kapatıyorum. Geçmişi siliyorum. Ayça kahvaltı masasında değil. Sobanın başında. Ellerini ısıtıyor. Asıl onun görmesinden korktum. Fakat zil üst üste dört defa çalınca paniklemek isterdim. Ama aklıma video gelmedi.Öfkeyle kapıya vuran adamın sesi tanıdık. Ayça'nın babası.
- Evimden defolup gideceksin.

Ayça kaşları çatık şekilde oturma odasından çıkıyor.
- Baba, Tuğkan sana ne yaptı ? Bin kez bağırma dedim.
- Bu adam. Adam lafı fazla. Limanda herkesin telefonunda resmi var. Söylettirme beni kızım.
Ayça bana dönüyor.
- Fenomen, ünlü veya mavi tık sahibi misin ? Tıklanmaya değer video mu paylaştın ? Bizim küçük mahalle, Tuğkan seni nasıl tanıyor ?
- Montaj resimleri bilirsin Ayça hızla yayılır.
Ayça telefonunu alıyor. Adımı yazıyor.
Elleri titriyor. Gördüğü şeyden hoşlanmıyor.
- Evimizden çıkıp gider misin ?
- Ayça açıklayabilirim.
- Sana git dedim. Açıklama istemiş olsaydım söylerdim. Dilim var.

Eşyalarımı toplarken fotoğraf ve videoları internet ortamında erişime açan kişiyi düşündüm. Telefondan mesaj gönderdim avukat Engin'e.
- Hala video ve resimleri herkes niye görüyor ?
- Uğraşıyorum efendim. Bilirsiniz resmi makamlara başvuru yapıyoruz şuan. Ekipten arkadaşlar gerisini çözmek için zamanla yarışıyor.
Çökertme benim için başladı oysa. Odadan çıkınca Ayça ile konuşmak istiyorum. Ağzını değil gözünü dahi bana değdirmedi. Babasının öfkesi geçmişti sanki.
- Yolu bulup gidebilecek misin ?
- Evet. Kızınız bana tarif etmişti. Üst geçitten geçeceğim.
Babasının verdiği emir Ayça'nın sağ kulağından girdiği şekilde smaç ile dışarıya fırlıyor.
- Arkadaşını ister isen dolmuşa bindir kızım.
- Hangi arkadaşımdan söz ediyorsun baba ? Ben, ortada arkadaş göremiyorum. Arkadaşlar, geçmişini yad ederken güzel anılarının tozunu hatırlar. Gördüğüm 33 dakika boyunca bir adamın senden başkası siktir yalan olur sözleri. Yalan oluyor ise gerçeğin tarifini merak ediyorum. Yok gerçek  böyle ise  bazılarının yalan demek kurduğu cümleleri.

Anasını sikerim böyle işin.
- Amca, kızınız bana büyük çaplı hakaret ediyor. Onunla iki dakika yalnız konuşmak istiyorum.
Gider isem bensiz pişman olacaksın  konuşuyor gözlerim.
- Ayça kim yapar ise yapsın. Kalbim benim doğru istikamette. Hakkımda herkes yanlış fikirlere kapılmış olabilir. Seks, iki insanın ortak iradesine bakar.
- Siktir et Tuğkan. Sikine takma. Olay bu kadar işte. Ne güzel. Kapıdan çıkınca siktirip gideceksin.
Başımı sallamaktan başka çare bulamadım.
- Havaalanına yakın bir otel biliyor musunuz ?
Anne ve babası hayır anlamında başını salladı.
Ayça ise gözlerini doğrudan bana dikti. Cidden çok sert bakmasını geçtim. Yüzü beni aşağılamak üzere şekil almıştı.
- Çömlekçi'ye gidebilirsin. Otel var orada.
Çömlekçi ismini sosyal medyada duymuştum. Beni oraya niye gönderdiğini artık biliyordum. Aynı tonla konuştum.
- Günün birinde pişman olup karadan denize yüzeceksin. Deniz çekilmiş olacaktır.
- Bir erkeğin gözlerini severim. Niçin biliyor musun ? Gözlerine bakınca kişinin kalbini görürüm. Şuan seni ne görmek ne sevmek istiyorum.
- Yapan kişinin amacı bana zarar vermekti. Sen ona şuan Ayça sadece yardımcı oluyorsun.
- Sen onu yatağına aldığın günü düşündün mü ? Hayır. Şimdi düşüncesiz davranışların hortlamaya başladığında destek arama. Yanlış insanı seçtin. Seni çiziyor. Doğru insanı bulmuş olmak kanamayı durdurmak için asla yeterli değildir. Yanında bulunan insan o sırada senden iki kat kanar. Sen kendi silahın ile önce bana ateş ettin Tuğkan.

Şimdi tüm konuyu kapatmak hiç yaşanmamış saymak ve çayımı yudumlayarak Ayça'nın zihninde neler olduğuna bakmak isterdim. Onu kendime çekmek isterdim. Dudağına yapışınca mutluluğu ona vereceğime inandım. Balayında onun istediği bir hayali uyanık kaldığında tabloya dönüştürmek isterdim. Zihninden alıp bire bir aynısını yapardım.
Dolmuşa biniyorum. Hiç ağlamayan beni Ayça koltukta ağlattı. Yaşlı bir nine bana seslendi.
- Oğlum bir yakınını mı kaybettin ?
- Canımı teyze bıraktım Trabzon'da.
- Yar edindin. Sıçtı mı ağzına ? Ha bu kadar yakışuklu uşak hiç salınır mı bu devirde ?
- İstanbul'dan ona koştum. Özledim dedim.
Yaşlı teyze pamuk elleriyle yanağımın akan yaşları sildi.
- Niyetun ciddi ise baş göz ederum seni. Bizim Emine'nin üç kızı var. Sen önce bana yaşunu söyle.
Ayça'yı düşündüm ve teyzenin ellerini tuttum.
- Sevdiğum nazlıdur. Gönlü saman alevudur. Eğer ondan ayrı düşer isem İstanbul bana harumdur.
- Atma türkü atarsın. Ah oğlum sen yanaysun. Dere gider aşağıya. Trabzon kızı bakmaz öyle her yaşa.
Gülümsedim ve dolmuştan inmeden önce elini öptüm.

Havaalanında bir gece kaldım. Fırtına yüzünden seferler aksadı. Uçağa binmeden önce Engin bana görüntülere erişim yasağı geldiğini söylemişti. Mert havaalanında beni bekliyordu. Ayça ve başıma gelenlerden sonra araba kullanmak istemiyordum.
Mert direksiyon başında gülüyor.
- Ağabey yorumları okudum. La kadınlar seni çok beğendi. Seksi adamım yazıyor çoğu.
- Fotoğraflar ve videolar kaldırıldı. Engin haber verdi.
- Konu başlığı açıldı hakkında ağabey.
- Sikerim Mert konu başlığını. Ayça, beni kapının önüne koydu. Cidden evinden gönderdi. Elinde imkan olsa şehirler arası yolculuk etmeme izin vermez.
Mert yola değil bana bakıyor.
- Ağabey iki güne unutur.
- Ayça unutmaz. Kıçıma tekme attığı saati onun hafızası yazar.
Mert ise cevap vermiyor ve eve gelince doğrudan merdivenleri çıkıyorum.
Mert sesleniyor.
- Hindistan cevizli pasta yapacağım ağabey sana. Ya da mandalina aldım. Taze sıkılmış.
- Hayat beni sıktı Mert. Pasta istemiyorum. Ayça'nın bana tekrar gülmesini istiyorum.
Mert ıslık çalıyor.
- O şarkı artık eskidi ağabey. Oyun havası açalım. Kurtlarını dökersin. Olmaz mı ?
Odamın kapısını çarpınca duvardan çimento fırlıyor zemine. Kurtlarını değil evi dökeceğim yere.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin