Tuğkan Ayaz

13 4 7
                                    

- Emin misin ? Fevri davranıyor olabilir misin ?

Ayça hiçbir zaman verdiği kararları ölçüp tartmadan almadığını söyledi. Ona inanmak istiyordum ama ağlıyordu telefonda.
- Cincime. Hadi ama sen herkese karşı koyarsın.
- Ailem sürekli tavuk misali kafama guduk yapıyor. Kendimi ormanda hissediyorum. Bir kafes var. Yeme, içme, gezme sınırlı. Yetişkin olduğum kavranmıyor. Sana böyle hayatı iki ay sunacağım. Siktir darlık kalp hastası etti beni diye çekip gidersin. Ben gitmiyor isem kadınlara ülkemizde saygı gösterilmiyor. Evden daha tehlikeli sokaklar. Sadece 21 gün içinde kaç kadın öldürüldü ? Biliyor musun ?
- Haberleri senin kadar fazla takip etmiyorum.
- Gözün daima takılır. Bulduğum ne varsa okurum.
- Bana şiir okur musun ?
- Hayır. Şarjım bitiyor yüzde dört.

Benimle yaptığı konuşmayı bitirmek istediğini düşündüm.
- Tuğkan. Yalan konuşur isem sana söylerim. Ekran görüntüsü atıyorum sana artık kapak mı olursun yoksa göt mü oldun ?
Bakıyorum gönderdiği resme doğruyu söylediğini görüyorum.
- Göt oldum. Hadi ne olacak ?
- Hiç. Aradığınız kişiye ulaşılamıyor sesi seni teselli eder iki hafta.
Kapandı telefonu. İki hafta boyunca açılmadı. Elime matkap aldım. Odamın duvarını deldim. Köşeye bana gönderdiği resmini asmadım.
Yatak odamıza gelecekti. Köşe niye delindi diye soracaktı.
Eserinle gurur duy diye ben onu göt edecektim.
- Pekala ağabey.
Odamın kapısının açıldığı duyunca Mert'e bakıyorum.
- Senin bir rakı sofrasında ihtiyacın var ağabey.

Matkap odada kalıyor. Mert ile rakı içmeye balıkçı lokantasına gidiyoruz.
- İçmek onu unutmanı sağlayacak ağabey.
- Eve taksi ile mi döneceğiz ?
Saçma soruma güldük. Lan Ayça kalbime akıyordu gözyaşın bu gece.
- Ağabey sen ister isen gider alırız yengeyi çıkarız.
- Ayça önce senin burnunu kırar. Beni belki pas geçer. Telefonu kapalı. Penceresine taş mı atacağız ?
- Apartmanın ziline basarız. Koşmaya başlarız.
Ekibe haber verir isem onu evinden alırdım. Kişisel işlemlerim için ekibi sevk edemezdim.
Mert ile kalktık rakı masasından. Taksiye bindik. Trabzon'a gece uçakla indik. Otele geçtik. Sabah dokuz olduğunda Mert bana bakıyordu.
- Ayça'yı kaçırmak için söylediğin planı düşündüm ağabey.
- Lan. Mutlaka Ayça akşam saatlerinde  leblebi almaya gidecektir. Onun konuma attığı resimleri gördüm.
Mert ile Meydan'da kahvaltı yapıyoruz. Ayça'nın evine giden sokağın sonunda bulunan butik otele yerleşiyoruz. Çok ballı günümüz. Mert pencereden story atarken küfür ediyor.
- Amına koyduğum. Ağabey. Siktir. Gözlerim uzağı tam net seçmiyor ama karşıdan bize doğru gelen yenge.
Kalktım koltuktan.
- Oğlum Mert. Aferin lan.
Kafasına vurdum bir tane. Ayça ve annesi yürüyordu kaldırımın kenarından.
- Düğüne geleceksin Ayça.
- Salonun önünden geçiyoruz. Asla sevmiyorum düğün. Gelmeyeceğim. Çok meraklı isen yarın olmadan gidersin bugünden salona.
İkisinin tartışmasını dinledik.
- Yarın ağabey herkes düğünde olacaktır mutlaka.
Butik otel çalışanı iki kadın bize düğüne dair ufak detayları vermişti çoktan.
Ertesi sabah saatin yedi olmasını bekledim. Mert, düğün salonunun önünde bekleyecekti. Ayça'nın annesini görünce otelden ben çıkacaktım.
Aslında pürüzsüz planımız sorunsuz geçti. Kaldırımı takip ettikten sonra Ayça'nın evine giden sokağın başına gelmiştim. Ayça'nın elinde çay bardağı vardı. Dışarıya bakıyordu. Beni görmemişti muhtemelen. Sayısız operasyona girmiştim. Apartmanın giriş kapısı açıktı. Merdivenleri üçer üçer çıktım.
Zile bastım. Cevap veren yoktu. Kapıya hafifçe vurdum. Yine kim o diye sormadı Ayça.
- Ayça benim aç.
Kapı pat diye açıldı. Gözleri beni gördüğüne mutlu olmaktan ziyade sanki ne işin var diye bakıyordu.
- Gidiyoruz.
- İki hafta beni beklettin. Seninle gelmeyi düşünmüyorum.
Tabancayı çıkardım. Ayça kocaman çığlık attı. Kocaman dediğim tüm merdiven boşluğundan mahalleye yayılan türden. Ayakkabı ile salona girdim.
- Niye çığlık atıyorsun ?
- Tuğkan. Ben tabanca sevmem. Sen mafya mısın ? Eğer böyle tabanca kullanıyor isen seninle evlenmem.
Açıkçası operasyon sırasında rehine alacak isek ikinci bir yöntem daha vardı.
Tabancayı masanın üzerine bıraktım.
- Sarıl bana özledim.
- Tabancayı kafama vuracaksın. Sen film izlediğimi bilmiyor musun ?
Siktir.
- Seni incitmem hiç. Diz çöküyorum.
Yanımdan geçti ve evin kapısını kapattı.
- Merdivenden içeriye fare atlar. Ayrıca halıları mahvettin. Varsayalım kaçtık. Ayakkabı izinden senin bot giydiğini polisten önce ben bulurdum.
Balkona gitti ve toz kovası aldı. İçinden çıkardığı iki bezi sıktı.
- Bezin üstüne basar mısın ?
- Baban bizi basacak.
- Korkak olma Tuğkan.
- Lan evine girdim. Daha ne yapacağım ?
Bastığım yerleri siliyordu. Merdivenden ayak seslerini duydum. Yaşlı bir kadın Ayça diye bağırdı.
Kapıyı açan cincime sağ eli ile bana git işareti yaptı. Amına koyduğum nereye gidecektim ?
Kapının sağ tarafına yaşlanmıştı. Gelen el işaretini görmüyordu.
- Babaanne. Neler oluyor ?
- Bağırdığını söyledi amcam. Herkes düğüne gitti. Geldim iyi misin diye sana.
- Fare görmüştüm babaanne. Düğüne herkes gidince duşa girecektim. Sobaya odun atacaktım tam. Kocaman bir fare çıktı önüme.
Babaannesi torununun yalanını ciddiyetle dinledi.
- Yarın zehir koyarım merdivene.
Babaannesi kapıyı kilitleyip kimseye açmaması söyledi. Öyle gitti. Ayça kapıyı kapattı ve toz kovası ile tekrar balkona yol aldı. Geldiğinde elinde çay vardı.
- Sallama ama idare et.
Tabancanın yanına bıraktı.
- Botları çıkart ve kapının önüne bırak. Toz bezini kaldıracağım.
Rahatlığı beni güldürdü.
- Baban bizi görünce ne söyleyeceksin ?
- Babam kızına inanır. Beni kaçırmaya geldiğini anlatacağım.

Çayımı içtim. Mert otelden yolu tarif ettim geldi. Mert'e yine sallama çay döktü Ayça. Zil çaldığında rahat değildi.
- Şimdi babamın biraz gök gürültülü olduğunu duymanız gerekiyor.
Gülümseyip kapıyı neşeli açtı.
- Babacığım.
- Kim geldi kızım ?
- Hiç sorma görücü. Şaka. Tuğkan ve arkadaşı Mert burada.
Babasının ses tonu değişti.
- Evimden kovmuştum.
- Bacadan yılbaşı öncesi düştü ikisi. Sen kovdun. Ben affettim. Olay bitmiştir.
Babası masanın tabancayı görünce Ayça kahkaha attı.
- Tabanca hangi model baba ? Hiç anlamam. Tuğkan beni kaçırmaya geldi. Seni terk etmedim.
Babası oturma odasına geldi. Doğrudan bana baktı.
- Kızımı öldürmeyi mi düşündün ?
- Hayır.
- Sen kızımı hiç tanımıyorsun. Tabanca sevmez. Kullanmak istemez.
Ayça'nın babasına çay getirdi.
- Baba, çay soğumadan içer misin ? Şekerini koydum. Dikilip çocukluk etmeyi kes. Geç kanepeye.
Babası bu iş yanına kalmaz bakışı atmadı.
- Çayı sallama mı yaptın ? Dem senin için.
- Biliyorum babacığım. Aslında kahve gider ortama. Biz Tuğkan ile yarın evleniyoruz.
Babası ağzına çayı götürmüştü. Püskürttü.
- Ne evliliği ?
- Resmi nikah. Medeni kanundan yararlanmak istiyorum. 
Babası kaşlarını çattı.
- Misafirlerimiz evine gidecek. Tuğkan değil mi adın ?
Sonunda onay vereceğini düşündüm.
- Evet.
- Sana kızımı vermiyorum.
Ayça araya girdi.
- Veriyorum demek istediğini babacığım biliyorum. Eğer Tuğkan beni almadan gider ise hepiniz uyuyunca ruhunuz duymaz evden kaçarım.

Karım iyi tepkilerin uzmanı olmuştu. Mert ile gitmeden bana baktı.
- Maganda kurşunu düğün sırasında istemiyorum.
Mert gülümseyip Ayça'nın babasına baktı.
- Ailece cidden tabancaya karşı mısınız ?
- Evet. Kızım korkuyor. Kendini savunması için ben ona atış eğitimi vermek istemiştim. Kabaca buluyor kendisi.
Ayça, babasının koluna girdi.
- Yumruklarım mermi benim Mert. Bir kişinin fiziksel saldırısına karşı koyarım. Tabanca çekip onu yaralamak istemiyorum. Hayat, her sabah yaşamı neşelendirmek için çalınan bir şarkıdır.
Mert butik otele dönüş yolunda şarkı yazmıştı.
- Tabancamı takacağum. Kız seni alacağum. Eğer baban vermez ise seni bana kaçırmaya çalışacağum.
- Mermi attım havaya. Sevdiğim gönül koydu bana. Maganda sevmediği söyledi geçen mektubunda. Tabancayı sattım demirciye. Erittim güzelce. Sevdiğim ne söyler ise fermandır gönlüme.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin