Tuğkan Ayaz

8 5 1
                                    

Gözlerimi yatağın sol tarafında açtım. Az daha düşecektim yere. Uykulu gözlerimle telefonuma baktım. Burak aramıştı tam üç defa. Mert ise spor salonuna gittiğini ve geç döneceğini söylemişti. Ayça uyuyor diye düşünmedim. Güne erken başladığını bana anlatmıştı. Tuğkan eğer geceyi sabah yapar isem bedenim bir saatte maksimum uyur cümlesi ona aitti. Yoksa on dakika uyuma ile güne  başladığını bilmezdim. Ondan dolayı uzaklık değil geceyi uzatmak gerekir ise uykusuz kalırdı Ayça. Sinirli olurdu. Uykusunu alınca pamuk huyları volta atardı. Kendini böyle hanım hanım tarif ederdi bana.

Duşa girmeden önce ona mesaj attım.
- Cincime, günaydın mı yoksa uyuyor musun ?
- Uyumayı denedim. Olmadı. Başım ağrıyor ponçik yanaklım.
- Duş alacağım. Sonra yazarım.
- Sıhhatler olsun.
- Gel birlikte sıhhat olalım birbirimize.
- Köstebek pasta yapacağım Tuğkan. Uçağa atla ve kahve alıp gelirsin artık.
- Gelmeyeceğim. Ondan bu davet.
- Babam seni affetmez. Aslında konuşuyoruz ama sonu sanki üç noktalı bir ilişki.
- Cincime. Sen köstebek pasta yapmaya devam eder misin ? Kafanı zorlama çok bebeğim. Toka tak saçına. Gül bana. Sıçtık ifadesini düşünme.
- Düşünmem. Sıçan temizler.
Kurutma modu Ayça'nın garanti belgesinde yok. Sapla geç. Ağzına sıçarım yazacağım. Beni, lime lime yatırıp kalçama okvalı elleriyle vurur. Amına koyduğum el kızların hiç ağır olur muydu ? Ona bakınca süper şirin kız. Aslında hiç bozmuyor ifadesini. Sadece ayıklama süzgeci belalı birisi. 
Duştan çıkınca Burak ile konuşuyorum.
- Mert spor salonunda bayıldı moruk.
- Siktir şimdi mi söylenir ?
- İshal oldu.
- İshal mi ? Mert, beslenme konusunda çok hassastır.
- Yulaf lapası yediğini söyledi. Son kullanma tarihi geçti.
- Hastanede mi ?
Mert'in gülüşünü duyuyorum.
- Ağabey duyar kasıyor üstümden. Biz sana sürpriz bir parti düşünüyoruz. Bugün doğum gününe tam 32 gün kaldı.
- Tura mı katılacağım amına koyduğum.
- Yok. Kendi aramızda eş dost ayarladık bir ortam. Mangal partisi yapacağız. Konumu atıyorum.

Konuma bakıyorum. Eve sadece bir buçuk saat uzaklıkta bir kamp alanı.
- Lan, dağ başına çıkmıyoruz değil mi ?
- Yok. Zirveye gitmeden mangal yakacağız.
- Tamam. Kahvaltıyı yapınca çıkarım.
Kahvaltı için yulaflı yumurta yapacaktım. Yulafı döktüm. İki tane yumurta kırdım.
Telefonum tekrar çaldı.
- Holmes.
- Moruk. Kusura bakma Can'ın karısı doğuma gidecek. Orhan'ın patronu vefat etti. Bu yüzden diğerleri ile başka güne mangal kalsın dedik.
- Sorun yok oğlum. Relax olun.
Holmes ile konuştuğum sırada Ayça'dan gelen çağrıyı gördüm. Büyük ihtimalle annesi veya babası evde değildi. Görüntülü arıyordu beni.
- Oğlum çok acıktım. Kapatıyorum.
Hemen cevaplıyorum.
- Cincime.
Ayça'nın kulağında beyaz kulaklık. Bana mini parmağı ile sus işareti yapıyor. Oldukça kalın bir spor tunik giyiyor.
- Tuğkan. Müzik dinliyorum.
Göz kırpma hareketini yaptıktan sonra el sallıyor.
- Kapatma.
Oysa kamerayı çevirdiği noktaya bakıyorum.
- Kar mı o ?
Kar olmadığını biliyorum. Cincime, sağanak yağmurun sesini duyman için aradı beni. Allah'tan yağmur yağıyor. Ona huzur veren ses.
- Yağmur yağıyor. Ses gelmiyor mu ?
Geliyordu ama Ayça ile eğlenmek daha huzurlu geliyordu gönlüme.
- Kamerayı döndür kendine. Benim yağmurun, damlası sensin.
- Sıfır romantizm.
- Yağmur diye bir kız arkadaşım vardı Ayça. Onu marinanın önünde bekliyordum.

Ayça'nın kıskanç yüzü nedeniyle gülmeye başladım.
- Cevabın yok mu ?
- Var. Olmaz olur mu ? Nasıl ayrıldınız ?
Dalıp giden yeşil gözlerine inat parmağımı dudağıma götürdüm.
- Dudakları yüzünden. Alt dudağını sevişme sırasında fazla emdim.
Sol kulağının kenarından saçı çıkarıp parmağıyla oynamaya başladı.
- Vermiş olduğun zararı karşılamak adına ne yaptın ?
- Bir zarar vermedim. O memnundu benden.
- Hiç sanmıyorum. Memnun olan seninle kalırdı. Bir daha olmayan palavra şeyleri yutmam için kendini zorlama.
- Palavra olmadığını ispat edeceğim. Numarası var. Üçümüz konuşalım mı ?
- Eski sevgilimi,seninle tanıştırma gereği duymam Tuğkan. Bitmedi ise Yağmur hasretin evine gidebilirsin. Mektup yazarsın. Video çekersin. Ama bana kabalık edemezsin Tuğkan Ayaz.
- Sen anlatınca eski sevgililerini hiç  çıt etmedim. Amına koyduğum gece boyunca kafamı siktin.
Ayça saçına dokunmayı bırakıp parmağını salladı.
- Eski sevgilini dinlerim. Hiç sorun etmem. Bitmiş ilişkiler sonuçta. Yağmur'un telefon numarasını saklıyorsun. Nişanlandı veya evlendi. Hayatından çıkanlar balıklara benzer. Oltaya önceki gün takılan balıkla bugün tuttuğun aynı değildir. Cins olarak bakamazsın. Görüntüsü diğerinin solmuştur. Balık bu. Bekleyince bozulur.
- Cincime.
- Sadece ponçik.
- Niye yanaklarım yerli yerinde ?
Odasına annesinin girdiğini duyuyorum.
- Kiminle konuşuyorsun ?
- Alt kattan geldi ses anne. Elalemin kiminle konuştuğunun ses kaydını almıyorum.
- Hava soğuk. Sobayı yaktım.
- Çorap giyinip geleceğim.

Annesi gidince yüzünün tüm vitamini çekiliyor.
- Annem. Duydun.
- Soba odasına gitmelisin. Hasta olmanı istemem.
- Kabak çorbası istiyorum.
- Beni istemez misin ?
- Hayatın denizanası kadar saydam parlaklığa sahip. Her insanın isteği olmuyor. Mavinin içinden bazen siyah boyalı bir balon çıkıyor.
- Muck muck diye öpücük at bari.
Elini dudağına götürüp öpücük veriyor. Öpücüğü bana üflüyor.

Kapatıyor telefonu. Kahvaltı sırasında aklıma bir detay düşüyor.
Bir ara sosyal medyayı çok severdim Tuğkan diye anlatmıştı  bana. Devamında ise kahvaltı masasını yer bildirim uygulamasına atardım. İki senedir uygulamayı indirmedim. Kullanmıyorum. Bu sözünü kaideye şimdi almak istedim
Hemen uygulama indirip giriş yapıyorum. Çikolata paketlerini saklamış ve onlara kalp çizdiğini görüyorum. Bir buket çiçek. Hepsi aslında sevgilisi olduğu dönemi ispatlıyor. Sözleriyle, fotoğraflar oldukça uyumlu. Sevgilisinden ayrıldığında cidden ortak arkadaşlarını çıkarıp bambaşka hesaptan devam ettiğini görüyorum. Fotoğraf paylaşımının yerini ince göndermeler aldığı için ayrılığı teyit ediyorum.
İkincisi sevgilisinin uzakta olduğunu söylemişti. Onu beklediğine dair yine fotoğraf karelerine cümleler yazdığını görüyorum.
Gökyüzü aynı ama biz ayrı. Geleceğini söylemiştin bayramda. Gelmedin. Mutlu sonu istedim bir seninle cümlesini gördüm.

İki sevgilisinin, mental yorgunluk verdiğini anlıyorum ona. Yumuşacık başı göğsümde yaslı olacaktı şimdi. Dizlerime uzanıp pıt pıt sorular sorardı. Onunla doğum günüm için kimsenin olmadığı orman yolunda yürümeyi diledim. Ateşböceği yolumuza çıkardı. Soğuk hava onu hasta ederdi. Amına koyduğum bünyesi için onu doktora götürmek gerekiyor. Telefonu elime alıyorum.
- Bugün köstebek pasta yeme.
- Bana emir verme.
- Un tüketme.
- Sabrımı bitirme.
- Lan.
- Ulan.
- Siktir lan.
- Konuşma ulan.
- Ayça, pekmez tüketiyor musun ?
- Tuğkan, beni yiyor musun ?
- Evet veya hayır yaz bana.
- Olumlu veya olumsuz cevap yaz bana.
- Belalı,sikerim bak.
- Doğduğuna pişman ederim bak.
- İnatçı keçi.
- İnatçı katır.
- Sevişelim mi ?
- Öpüşelim mi ?
- Sekiz çocuk istiyorum.
Mesajı okuyunca hemen yazmadı.
- Lan ne oldu sana cimcime ?
Sekiz çocuk duyunca korktu.
- Eşinden habersiz çocuk sayısına karar veren erkeği düşüncesiz buluyorum. Birlikte karar verilmelidir.
- Öyle ise tam dokuz tane yapar mıyız ?
- Hayır.
Devam etmedik. Ayça misafir geldiğini söyledi. Mert ve Burak'ın takıldığı cafeye doğru çıkmadan önce duruma baktım. Bir tepsi kahve yapmıştı. Notunu okudum.
- Görücü muhabbeti beni öldürüyor. İstemiyorum. İstemedim. İstemeyeceğim. İstemeyecektim. Zaman kipleri sizden özür dilerim.
Durumuna cevap yazdım.
- Asıl benden özür diliyorum. Seni kurtarmak için süper kahraman olamadım.
- Nasip eğer Yemen'de ise beni bulur Tuğkan. Ama değil ise seni başkasına yazar.Beni eş diye alnıma yazılan bulacaktır. Çok takamam.
Hiç takmıyor kurban olduğum cincime. Takmış olduğu şeyleri eğlenceli dönüşümler içine gizleyip gülen emoji ile kamufle ediyor.
- Seni seviyorum güçlü ay çöreğim.
- Ay çöreği çekti canım Tuğkan. Çayın yanında ne güzel yiyor olurduk değil mi ?
- İstanbul'a geldiğin gün sana yapacağım. Fındıkları sen getir evden.
- Annemin sana verdiği fındıklar bitti mi ?
- Uçağı beklerken onları ham yapmış olabilirim.

Limon Fidanı 🙋Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin