18. bölüm: acının rengi

69 41 28
                                    

Güneşin doğuşuyla her sabah, hayat da insan da yeniden kurgulanır o güne. Biz hiç farkında olmadan mutlu bir güne gözlerimizi açtığımızı düşleriz fakat hayatın bizim için o gün kurduğu kurgu oyunu hiç bir zaman bizim tasarladığımız gibi ilerlemez.

İnsan bir bilinmezligin içinde yaşar. Ama biz o bilinmezliğe sahip olacağımızı sanarız.

Ne büyük yanılgıya düsüyorduk.

Biz bu hayatın sahibi değildik.

Biz bu hayatta misafirdik.

Titreyen elerime baktım.

Kan... Çokça kan...

Kan kötüydü, kan bana ölümü hatırlatıyordu.

Ameliyathane kapısının önünde ki Soğuk zemine oturmuştum.

Aklım başımdan uçmuştu sanki. Kalbim göğüs kafesimi delicesine dövüyordu. ona bir şey olacak olması ihtimali aklımın ucundan geçtiğinde bile soluk borum tıkanıyordu.

Ona bir şey olur muydu?

Gidermiydi o da annem ve babam gibi?

Bırakırmıydı beni?

Hayır, öyle bir şey olmayacaktı
Kötü düşünmeyecektim.

"Nova lütfen, kalk ordan hasta olacaksın." Kolumdan tutan Beren'i itirdim.

Umrumda değildi hasta olmak yada başka şey Sadece onun iyi olduğunu öğrenmek istiyordum.

"Nova lütfen kalk gidip elini yüzünü yıkayalım bi."

"İstemiyor Beren."

"Nova uzatma lütfen kalk. " Diyen Beren ile, "ne var Beren! ne var! rahat bırak beni!" Diye konuştum.

Sabahtan beri iki de bir başımda dikilip duruyordu. Beni rahat bıraksa olmaz mıydı?

Sinirle kurduğum cümleler ile tam karşıma geçip önümde diz çöktü.

"Bu çocuk kim? Neden onun için böyle maf oldun sen?" Diyen Beren ile kafamı diğer tarafa çevirdim. uzun beyaz koidora.

"Nova!" Diye çenemden tutarak beni kendisine bakmaya zorladı.

"Sen yoksa bu çocuğa karşı bir şeyler mi hissediyorsun?" Dediğinde çenemi elinden kurtardım.

"Rahat bırak beni Beren!" Dedim.

"İnanamıyorum sana Nova! Sen kaç gündür tanıyorsun ki bu çocuğu ki aşık oldun?" Dediğinde oturduğum yerden ayağı hızlıca kalktım.

"Rahat bırak beni Beren dedim!" Diye bir kez daha uyardım onu.

Ameliyathanenin kapısının önünde ayakta dikildim.

Kaç saatir içerdeydi . Ne zaman çıkacaktı? İyimiydi? Ne haldeydi? Niye kimse dışarı çıkıp bilgi vermiyordu?

"İnkar bile edemiyorsun Nova." Diyen Beren ile ona döndüm.

"Ne var Beren ne var ne duymak istiyorsun ?" Diye sordum ona.

Sıkılmıştım sabahtan beri sorduğu sorulardan.

Eli ile beni gözderdi "Gerçeği Nova gerçeği. seni bu hale getiren şeyi." Dediğinde bıkmış bir şekilde konuştu.

"Gerçeği duymak istiyorsun öyle mi?"

"Evet!"

"Seviyorum!" Diye ona bağırdım.

"Seviyorum tamam mı seviyorum!" Diyerek hızlıca arkama döndüm bir elimi anlıma götürdüm.

Kendime bile itiraf edemediğim şeyi sesli söylememe neden olmuştu.

Ona baktığımda şaşkın bir surat ifadesi ile bana bakıyordu. Tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki, Ameliyathane kapısının açılması ile Hızlıca kendime gelip çıkan doktora doğru gitim.

"İyi mi? Ali'nin durumu nasıl?" Diye sordum doktora.

Gözlüklerini düzelten doktora merakla gözlerle baktım. "İyi değil mi o?" Diye sordum.

Neden konuşmuyordu bu doktor beni burda delirtmeyi mi düşünüyordu?

"Cevap verecekmişin?" Dediğimde.

"İyi." Dediğinde bir elimi göğsüme götürdüm.

Çok şükür çok şükür.

İyiydi, iyiydi, iyiydi.

"Ama." Dediğinde ona baktım.

Ama mı?

"Ama?" Diye sordum ona beren de yanıma gelmişti.

"Ama sol kolunu Ampüte etmek sorunda kaldık."

"Ne!" Ne diye hayretle konuştum.

Ne diyordu bu doktor? ne söylediğini kulakları duyuyor muydu?

"Ne diyorsunuz siz? ne Ampüte etmesinden bahsediyorsunuz?"

Beren'e baktım "şaka mı yapıyor bu doktor? neyden bahsediyor?"

Beren kolarımı tutu "Nova sakin ol." Diyerek doktora baktı.

"Kolunu ampüte mi ettiniz?" Diye sordu.

"Malesef koluna aldığı kurşun yaralarına bağlı, doku ezilmesi yüzünden kankıran olmuştu. eğer acil müdahale etmeseydik daha da kötü sonuçlar ortaya çıka bilirdi."

Kolarımı Beren' den kurtararak Güldüm "şaka," kıkırdadım "çok kötü bir şaka!" Diye doktora baktığımda umutsuzca yüzüme baktı. "Malesef şaka yapıyorum." Dediğinde kahkaha atım.

"Hayır şaka yapıyorsunuz!" Derken
Kahkaham öyle bir artı ki sonunda ağlayışlara dönüştü bu. Bedenimdeki güc sanki bir anda çekilmişti yere düştüm.

"Kolunu ampüte etiyseniz bir daha nasıl doktorluk yapacak o?" Dedikten sonra Sustum. Bu kez sadece sustum. Ve sadece ağladım. Sessizce de değil içim dışıma çıkana dek hıçkıra hıçkıra orda yere diz çökerek ağladım.

Dünya kararmıştı sanki kalbim sıkışmıştı.

Birileri beni türtüyordu. Sesleniyordu. Ama sanki dünyayla olan iletişimim kopmustu.

Kolunu mu almıslardı ondan?

Bir daha mesleğini icra edemiyecek miydi?

Gözlerimin önü karardığında Bedenim yere yığıldı.

Bulutlar Kime Ağlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin