"al bakalım?" Diyen Beren ile ona doğru döndüm. elinde iki simit ile bankta yanıma oturmuştu. Elindeki simitlerden bir tanesini alarak önümdeki manzarayı izlemeye geri döndüm.
Rüzgarda savrulan bir kaç tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp önümdeki maş mavi olan boğaz manzarasına bakarak iç çektim.
"Allah Allah ne oldu yine sana?" Diyen Beren ile simiten kücük bir parça alarak ağzıma atım.
"Manzara ne kadar da güzel." Bir gözümü kısarak Beren'e baktığımda bir kolunu bankın köşesine yaslamış elindeki simiten bir ısırık alıyordu.
Başını salladı "gerçekten de çok güzel." Derken benim gibi bakışlarını boğaza dikmişti.
Boğazın maviliğine dalıp dalıp gidiyordum beni daldığım yerden önümüzden geçip giden insanlar çekiyordu. "Herşey ne kadar da intizam içinde yaratılmış," derken kendi kendime konuşuyordum. Sanki bir şeyleri arar gibi, çözmeye çalışır gibi...
"Aslında hepimize yetecek kadar yaratılmış her şey. Ama insan oğlu işte gözü bir türlü doymuyor. Öyle bir doymuyor ki kendi elindekini bile bitirmeden başkalarının elindekine göz dikiyor." Elimdeki simite bakarak "oysa kendi önündekini bile bitiremeden öleceğini bilmiyor muydu? ki insan oğlu başkalarının önündekini almak için savaşlara giriyordu." Dediğimde,
"Aslında insan olan çoğu zaman her şeyin farkında oluyordu ama bir türlü o gerçeği kabullenmek istemiyor." Diyen Beren'e hak vermiştim.
Elimdeki simite küçük bir ısırık aldım. "Ne oluyor sana Nova hastaneden çıktığımızdan beri bir dalgınsın." Diyen Ona doğru döndüm "hastanede Osman'ı gördüm." Dediğimde ne dediğimi algılama çalışan bir hal ile "Osman mı? Bizim Osman diye bir tanıdığımız yok ki." Dediğinde, "doğru Türkiye'de yoktu. ama Filistin'de tanıdığımız bir Osman vardı sanki."
Kaşları havaya kalkmış bütün bedeni ile bana dönmüş yüzüme ciddi olup olmadığımı anlamak ister gibi bakıyordu "ciddi misin sen?" Başımı evet analmında salladım.
Hadi canım derecesine "Ne işi olur ki onun Türkiye'de?" Dedi.
"Bir kaç tane tanıdığı doktor arkadaşı varmış burda. Onlarla birlikte Yemen'e gideceklermis." Ağzı düz bir çizgi halini almış düşünüyordu.
Kısık bir ses ile "Yemen'e mi?"
"Evet." Dediğimde cidi olduğumu anlamış gibi "Peki ne zaman gidecekmis? Ne kadar türkiyede kalacakmış hiç sordun mu?" Dediğinde "hayır." Dedim.
Omuzları çöktü "bu kadarcık mı konuştu seninle?"
Konuyu çekmek istediğim yere sonunda çekebilmiştim "bir şey daha söyeldi."
Merakla "Ne dedi?" Diye sordu.
"o'na meil yoladığını söyledi." Dediğimde yutkunarak bana baktı "ya." Diyerek gözlerini benden kaçırarak elindeki simiten ısırmya başladı.
Başımı sağ omzuma doğru eğip "ya ne hikmetse benim Türkiye'ye dönmemle alakalı bir şeylerde yer alıyormuş o meil de."
Bana döndüğünde Gözlerini kocaman açmış ağzını simit ile doldurmuştu ki söylediklerim ile bir anda öksürmeye başladı "helal helal." Diyerek çantama uzanıp içindeki suyu çıkarıp kapağını açıp ona dogry uzatım. Bir hışım ile elimdeki suyu alıp kana kana içtikten sonra derin bir nefes alarak bana baktı. "Çok mu kızdın bana." Küçük savunmasız kendi bakışlarını atarak.
Bu kızla başım beladaydı.
Sesli bir nefes çektim ciğerlerime "iyiliğimi düşünerek yaptığını anlaıyorum." Dediğimde rahat bir nefes çekti içine. "Bunu anladığına sevindim." Derken gülümsedi.