iki buçuk ay sonra
Çalan telefon sesi ile kolumu zar zor uzatıp komidiyenin üzerindeki telefonumu alıp arayana baktım.
Arayan Beren'di.
Geçen iki ay içinde onula karışmıştık.
Ali'yi rahatsız etmemek için Telefonu sesise alıp Yataktan çıktım. Ona baktığımda hâlâ mışıl mışıl uyuyan onu görünce pikeyi üzerine iyice örtüp odadan yavaşça çıktım.
Mutfağa geçtiğimde Beren'in geri aradım "alo." Diyen ses ile "Beren."
"Nova nasılsın?" Diye sordu.
"İyiyim iyiyim de sen hayırdır bu saate hiç aramızdın?" Saat sabahın dokusuydu.
Mahçup bir ses tonuyla "Rahatsız ettiysem özür dilerim."
"Ne rahatsız etmesi Beren. sadece bu bu saate arama Nedenini merak ettim." Deyip sustum.
"Nova belki bilmiyorsun yada takip etmiyorsun ama bir hafta önce üniversiteler açıldı." Dediğinde şaşırarak telefondaki takvime baktım.
26 Eylül'dü. gerçekten de bir haftadır açılmıştı. Benim aklım başımdan değildi ki bu ayrıntıyı takip edeyim.
"Nova?" Diyen sesi ile telefonu geri kulağıma yaşlandım "efendim? Takvime baktım da" diyerek kendimi açıklamaya çalıştım.
İçine çektiği nefes ile "yani gelip gelmeyeceğini bilmiyorum ama yine de bilgilendirmek istedim."
Saçma bir şey demiş gibi"Tabiki gelicem Beren haber verdiğini için teşekkür ederim."
"Rica ederim Benim şimdi derse yetişmem gerek sonra yine konuşuruz." Dedikten sonra Telefonu kapatı.
Elimdeki telefonu masaya bırakıp bir sandalye çekip oturdum.
Tam iki buçuk ay olmşutu rezmi nikahımızı kıyıp kendi evimze taşınalı.
Onunla aynı evde yaşamak tarif edilemeyecek kadar güzel bir duyguydu. Bir birimize de alışmıştım.
Güzel giden hata mükemmel giden bir evliliğimiz varken ondan uzağa gidecek olmam huzursuz olmamı sağlamıştı.
Ama gitmem gerekiyordu ne kadar okulu unutacak kadar aklımı başımdan alsa bile okul önemliydi.
Hemde bunca yıl okuyup mezun olmana iki yıl kalmışsa.
Oturduğum sandalyeden kalkıp o uyanmadan kahvaltı için bir şeyler hazırlamaya başladım. İlk önce çaydanlığı çay suyu koydum.
İki tene yumurtayı dolaptan alıp tezgahın üzerine bıraktım.
Saçlarımı elim ile toplayıp bileğimde ki tokayı çıkarıp bağladığımda, belime dolan el beni kendine çekince olduğum yerden şıçradım.
"Korkma benim." Diyen sesi ile başımı göğsüne yaşlayarak derin nefesler aldım. "Senin benim kalbime kastın mı var?" Derken kendime gelmeye çalışarak kafamı göğsünden çekip, tezgaha yaklaşacaktım ki izin vermedi.
"Ali." Diye uyarıp belimi elinden kurtarmaya çalıştım ama nafile o istemediği sürece elinden kurtulmak mucize gibi bir şeydi.
Bıkın bir nefes bıraktım "senin benim belim ile alıp veremediğin ne?" Sorduğum soru ile gülmeye başladı "hoşuma gidiyor." Dediğinde ondan kurtulamayacağımı anlayarak ona doğru dönüp kalçamı tezgaha yaşlayarak ona baktım.
Yeni uyandığı için saçları bir birine girmişti. elimi saçlarına doğru uzatıp düzeltim. Uslu bir çocuk gibi durmuş saçlarını düzetmemi bekleyen hali ile fazla sevimli duruyordu. ona yanaşıp yanağını öperek geri çekildim "günaydın."