Tamam konsolosluğa bu haldeyken gitmeye çalışmak mantıklı bir karar değildi. Hele de cebinde beş kuruş paran yoksa, hatta hiç bilmediğin bir ülkedeysen ve sıkı bir yönetim varsa bu karar hiç mantıklı olmaya bilirdi.
Otelden çıktıktan sonra konsolosluğa gitmek için yolu bir kaç kişiye sormuştum. ve edindiğim bilgiler ile bir arpa boy yol alamamıştım.
Elimde telefonum olsaydı şimdi her şey çözülmüştü de işte yoktu. Hiç bir şeyim yoktu. Ben bu hâle nasıl düşmüştüm?
Kaldırım kenarında yürüyordum. Ve Bu Yolun sonunda nereye varacaktım bende bilmiyordum.
Belki patlamanın olduğu yere gidersem çantamı bulurum umuduyla rotamı oraya çevirdim ama pek umudum yoktu.
Gözlerimi önümdeki Yolda gezdirirken bir şey yine fark ettim. Her sokak başında elinde silahlarla durmuş İsrail askerleri vardı. Bu durum garibime gidiyordu. Bu kadar önlem tedbir ne için di? İnsanları durdurup kimlik sormak garip. Silahlara nöbet tutmaları garip... Baya bir garibime gidiyordu bu durum ama sesimi çıkarmadan. Çıkarınca farklı şeyler oluyordu. önüme bakarak patlamanın olduğu yere doğru yürüyordum.
Sağdan gidiliyor du değil mi yoksa sol mu? Hangi yoldan gitmiştim ben o gün?
"Hey bekle?" Diyen sesle adımlarım duraksadı. Arkamdan biri bağırmıştı. Arkama dödüm bir asker koşarak yanıma geliyordu
Bismillahirrahmanirrahim.
"Ef-en-dimm." Diye kekeledim.
Niye durdurmuştu ki bu adam şimdi beni?
Önümde durup konuştu "kimlik göre bilirmiyim." Deyince, Derin bir nefes aldım. ama sonra acı gerceği hatırladım.
"Benim kimliğim yanımda değil şuan."
Kaşlarını çatı. "kimliğiniz neden yanınızda değil?"
Sizin yüzünüzden demek isterdim ama demedim.
Ben çok konuşunca sonu kötü bitiyordu.
"Dışarı hava almak için çıkmıştım. Kimliğim çantamda otel odasında bırakmıştım tabi isterseniz hemen gitip getire bilirim." Diye aklıma gelen ilk yalan uydurdum.
"Unuttunuz demek." Dedi şüpheyle.
yutkunarak "Hıhı." Dedim.
İnşallah beni kimlik için otele yolamaz.
"Peki." Bir yandan da yüzünü sıvazladı " bu seferlik sizi affediyorum." Dedi gülümseyerek.
Gülüşü midemi bulandırdı.
Yüzümde yalancı Bir gülümseme yerleştirerek, "çok teşekkür ederim size." Dedim.
Adam yüzüme bakarak iç çekti. "Ne demek iyi günler."
"size de İyi günler ." Diyerek arkamı dönüp yürümeye başladım. Sesli bir nefes çektim içime.
Kurtulmuştum.
Arkam bir bakış atığımda bana bakan askeri görmem ile Hızlıca diğer sokağa saptım.
Bu isin sonunda asker fobim oluşacaktı galiba.
"arkadaşım Ali önüne dönse." Diyen sesle yutkundum.
Ali mi demişti o?
Acele ile sesin geldiği sokağa girip Karşıya baktığımda İki üç çoçuk el ele tutuşmuş kutu kutu pense oynuyorlardı.