Merhabaaaa,iyi okumalarr!!Bu arada diğer bölümün devamı bu bölüm, aynı günden devam ediyorlar.
***
"Minho'nun telefon numarasını verir misin?" Jisung cebinden telefonu çıkartıp, Changbin'e bakmaya başlayınca ondan sadece aldığı yanıt ne olduğunu sormasıydı.
"Changbin şu an sorunun hiç ama hiç sırası değil,numarayı verir misin?"
Changbin kendisine acele ve nefretle bakan bedene yüzünü buruşturup, önüne telefonu bıraktı.
"Al."
Jisung hızla Minho'nun numarasını kaydedip, sınıftan çıktı. Bir yandan okuldan uzaklaşıyor bir yandan da Minho'yu arıyordu. Bu sırada da Minho hala orada oturmaya devam ediyor, gök yüzünde ki yıldızları izleyip duruyordu.
Çalan telefonuyla irkilerek yanında öylece duran cisme uzattı elini Minho. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu, açmadı. Şuan kimseyle konuşacak hali yoktu ve konuşmakta istemiyordu.
Sonra tekrar aradı bu numara,tekrar ve tekrar. Hiç birinde açmadı Minho,Jisung olduğunu bilseydi de açamazdı ki. Şuan Jisung bile olsa,hatta Woonho bile bir mucize ile yanına gelse konuşmak istese kabul etmeyecek durumdaydı.
Acınası biriydi Minho.
Küçük yaşlarda ailesini kaybeden bir zavallı ve sevdiği çocuk tarafından terk edilen bir insan.
Çoğu insanın bu hikayeye bakış açısı değişir, değil mi?
Minho'nun bakış açısı tamamen komik olduğu tarafındaydı. Komikti, oldukça komikti.
Uzun uzun izledi gök yüzünü Minho,derin bir nefes çekti ciğerlerine. Sonra tekrar çalan telefonuna baktı. Changbin idi arayan. Onu açmak istemezdi fakat açmazsa yiyeceği azarı bildiği için açtı.
Konuşmadı ilk başta sonra kısık sesle bir kaç konuşma geldi kulağına Minho'nun.
"Açtı mı?" Dedi,Jisung Changbin'e sessizce.
"Bilmiyorum, konuşurdu açsaydı oğlum." Diye aynı şekilde sessizce yanıt verdi Changbin.
Minho gözlerini kapattı ve yüksek bir sesle "Ne var Changbin!?" diye söylendi. Yanında ki kişinin Jisung olduğuna adı kadar emindi.
"Ay, açmış lan!" Changbin sessiz olduğunu düşündüğü bir sesle konuşunca,Jisung'da ona söylenmeye başlamıştı.
"Ver.." diyerek almıştı telefonu bu sefer Jisung.
"Minho!" Dedi,Jisung umutla.
Yorgun beden gözlerini açmadan 'hm' diyerek mırıldandı.
"Neredesin güzelim,hadi söyle geleyim de konuşalım."
Minho açmıştı bu sefer gözlerini. Nerede olduğunu söylemek istedi,kendini açmak istedi ona. Fakat daha bir saat önce çatı katında sen bana acıyorsun dediği kişiye kendini açmak ne kadar mantıklıydı. Oh,bir dakika! Minho'nun hayatında mantık yoktu ki?
"Okulun iki sokak aşağısındayım,uzun binanın hemen karşısında."
"Geliyorum, ayrılma bir yere!"
***
"Dinliyorum seni." Jisung elinde ki muzlu sütü Minho'ya uzattı ve küçücük görünen insanları izlemeye başladı. Minho Jisung'un kendisine uzattığı muzlu sütü alıp pipetini açtı ve içmeye başladı.
Aynı bir kaç sene önce ki gibiydi şuan ortam,tek farkı Woonho değilde Jisung vardı şuan Minho'nun yanında.
"Küçükken kaybettim her şeyimi." Diye başladı Minho söze,Jisung hızla kafasını ona çevirmişti bu sefer. Anlatmasını beklemiyordu ama şuan anlatıyordu.
Tek bir kelime etmedi Jisung,devam etsin içini döksün diye.
"Annem ve babamı kaybettim bir trafik kazasında, planlanmış bir trafik kazasında."
"Ne?" Jisung tam anlamıyla Minho'ta dönmüştü şimdi. Jisung sütünü kenara bırakmış Minho'ya bakıyorken,Minho elinde ki süt kutusuyla uğraşıyordu.
"Evet,ama kimin ne için planlandığı senelerdir bulunamadı."
"O gün mutluydum çünkü annem ve babam ile başbaşa uzun zaman sonra bir etkinlik yapacaktık, birlikte vakit geçirecektik. Kavgasız, gürültüsüz..en azından ben öyle sanıyordum tabii."
"Ne oldu o gün?"
Minho derin bir nefes aldı ve saniyelik olarak gözlerini Jisung ile buluşturdu. Hemen geri eğmişti tabii kafasını.
"Birlikte ilk başta hayvanat bahçesine gidecektik, çok iyi hatırlıyorum. Çok ısrar etmiştim ve babam sonunda bıkmış tamam demişti. Çok fazla şaşırmıştım ama, çünkü kabul etmesi imkansız gibi bir şeydi. Hani bilirsin ya,herkesin babası aynı olmaz."
Güven vermek ister gibi gülümsedi Jisung, biliyordu ki bunları anlatmak o kadar da basit değildi.
"Sonra hayvanat bahçesine gidemeden bunların ikisi yolda kavga etmeye başladı,nedenini bilmiyorum. Hep ederlerdi zaten ama bu daha şiddetliydi sanırım. Babam öyle hırslı anneme kızıyor ve bağırıyordu ki titremeye başlamıştım korkuyla."
(Seneler önce..)
(Minho'nun anlatımıyla!)
Daha da sindim geriye,koltuk ile bütünleşmiştim adeta. Annem şiddetle ağlarken,babam yola bakmıyor ve anneme bağırıyordu.
"Baba, önüne bak lütfen!" Dedim, çekinerek.
Tabii ki beni duymadı,kendi sesi o kadar yüksekti ki duymuyordu kimseyi.
Sonra annem bağırmaya başladı,hem ağlıyor hem içini döküyordu. Bende onunla ağlamaya başladım,o ağlarsa bende ağlardım çünkü o benim annemdi değil mi?
"Anne,neden ağlıyorsun? Ağlama!"
Bana baktı bir süre annem,o duyuyordu beni fakat babam..o neden duymuyordu? Onun için yoktum,hiç de var olmamıştım zaten.
Beni duymadığı gibi bize son hızla gelen tırıda duymadı,orada can verdi ikiside. Onlar olay yerinde can vermişken,ben ağır yaralıydım.
Kurtulmam bile mucizeydi anlaşılan.
***
Jisung duyduklarını sindirmeye çalışırken,Minho geriye doğru yaslandı ve betona uzandı. Büyük binanın çatısında oldukları için rüzgar da kuvvetliydi.
Jisung biraz yeri izlemiş ve Minho'ya geri dönmüştü.
"Üşüteceksin."
Omuz silkti Minho, şuan Woonho olayını ona anlatmak istemiyordu. Bu bile fazla gelmişti kendisine. Onu anlatırken daha da zorlanırdı kesinlikle.
Pes edip Jisung'da aynı Minho gibi uzandı.
"İyi geceler Minho." Dedi,Jisung. Minho tatlı tatlı kafa sallayıp yanıtladı; "Sanada iyi geceler Hanji!"
İkilinin geçmişi ve en önemlisi kendileri artık bir olmuştu, araları da eskisinden daha iyi olacak ve kader ağlarını örmeye başlayacaktı!
____________
Bu bolumde bitti💃🏻
Arkadaslr fic angst degil ve Jisung kotu biri degil endise etmeyin bazen yorumlarda okurlari kandiriyom ama kanmayin yani QKSKWGSKSBKSBE
MUZLU SUT ENAYİLİGİM SAKA MİDİR UF??
bu arada yorum ve vote istiyorum,lutfen sinir koymak zorunda kalmayayim 🤭
(Okumadan atiyorum yanlisim varsa affedin)
Opuyorum,iyi geceler!!
-Ruby.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmpossible smile,Minsung✓
Fanfiction"Tatlı bir tebessüm hiç bu kadar zor gelmemişti bana."