1

726 28 4
                                    

"Her şey ânını bekler..." Dedi bir yazar. Kimi bir durakta beklerdi, kimi bir havaalanında. Kimi bir terminalde, kimisi ise bir boş hayalde.

Ben bekliyordum ama beklemenin en zorunu. Evet, telefon başında bir bildirim bekliyordum ve bunun bir zamanı yoktu.

Jungkook bakışlarını ekrandan alarak sırtını yatak başlığına yasladı. Dört saat geçmişti ama hâlâ yazmamıştı.

"Ben böyle aşkın!" Jungkook sinir ile hızla yataktan kalkarak odasını terk etti.

Amerika'nın en güzel şehirlerinden birisinde yaşıyordu ama son iki yıldır Instagram denen lânet uygulama ona zehir gibi gelmişti. Hayır hayır, uygulama güzeldi ama iki yıl öncesine kadar...

Jungkook son kere ekrana kısa bir bakış atarak evi terk etti. Jimin ile iki senedir konuşuyorlardı ve biliyordu oda kendisini seviyordu ama dört saat geçmesine rağmen mesaj yazmaması ile telaşa kapıldı.

"Tamam belkide işi vardır çok düşünme." Jungkook elinde sıkıca kavradığı telefonu ile caddede ilerlerken, aklına gelen onca düşünceye cevap arıyordu.

Küçük yaşından beri hayalperest bir insandı ve hayatına Jimin'in girmesi ile bu hâyal dünyası epey bir gelişmişti.

Bakışlarını telefonuna çevirerek ekrana kısa bir bakış attı. Kilit ekranı, ana sayfa ekranı hatta klavyesi bile Jimin'in resimleriydi. Tanrıdan isteği onu bir kere görmekti.

...

Jimin sırt üstü uzandığı yerden doğrularak uykulu gözlerini telefon ekranına çevirdi. Arkadaşları tarafından uykucu şirin lakabını almasına rağmen onları hiçbir zaman tınlamamıştı.

Jungkook'dan gelen onlarca mesaja gülümseyerek baktı. Jungkook'u seviyordu ama ikisinin arasında iki fark vardı. Jimin, gerçektende Jungkook'un bildiği gibi iyi birisi değildi, şimdiye kadar Jungkook'a gerçek yüzünü asla göstermemişti. Kendisi güney Kore'nin 'Daegu' şehrinde yaşıyordu. Jungkook ise Amerika'nın 'San Francisco' denen bir şehrinde yaşıyordu.

Jimin dirseklerinden destek alarak doğrulduğunda, Jungkook'un mesajlarının bir kısmını yana kaydırarak cevap verdi.

Jimin: Uyuyordum ve biliyorsun Jungkook Kore ile Amerika'nın bir kaç saat farkı var. Ben iyiyim.

Jimin mesajı gönderir göndermez yatağa kendisini atarak gözlerini kapattığında, anında gelen mesaj ile gülümsedi.

Jungkook: Jimin'im saat kaç olduğunun farkında mısın?

Jimin ekrana gülerek bakarken, bir anda yüzü ciddileşti. Saat epey bir geçdi ama bu Jimin için çok erken bir saat olarak geliyordu çünkü Jimin gece uyumayan birisiydi.

Jimin: Pekâlâ artık dikkat edeceğim sevgilim.

Jungkook ekrana gülümseyerek bakıyordu. Telefonu kapatarak bakışlarını caddeden geçen insanlara çevirdi ve hâyal etti. En yakın zamanda Jimin'in yanında olmayı hâyal etti.

...

Jimin apartaman merdivenlerini ikişer üçer inerek mahalleye indiğinde, karşında çıkan en yakın arkadaşı ile yüzünü buruşturdu. Tamam tamam çokta en yakın arkadaş falan değillerdi. Hayır, yani eskiden öylelerdi.

"Uykucu şirin hazır mısın?"

"Neye hazır mısın?" Jimin kaşlarını çatarak önündeki tae denen adama bakarken, bir anda kolunda hissettiği cimdik ile yüzünü buruşturdu.

"Cristiano Ronaldonun maçını izlemeye gidiyorum Real Madrid'e." Jimin elini alnına götürerek sokağı terk ettiğinde ardından gelen adım sesleri ile sıkıntılı bir nefes aldı.

"Tamam sarı kafa şaka yaptım sadece." Jimin başını tae'ye çevirdiği sırada telefonuna gelen bildirim ile elini kaldırdı.

"Sonra konuşuruz ben kaçar."

Jimin markete doğru ilerlerken Jungkook'dan gelen mesajı okumaya başladı.

Jungkook: Özledim seni sevgilim.

Jimin gülümseyerek ekrana bakıyordu. Bazen Jungkook'a karşı çok yetersiz hissediyordu kendisini çünkü Jungkook, Jimin'e delice bağlı ve o gayet iyi birisiydi.

Jimin: Bende seni çok özledim.

Jimin bir süre duraksayarak çevrimiçi yazısına baktı ve ardından bir cümle daha yazdı.

Jimin: Markete gidiyorum istediğin bir şey varsa alayım sanada. :)

Jimin ekrana karşı koca bir kahkaha atarken, hissettiğine göre Jungkook'da gülüyordu.

Jungkook: Yok ama sanırım burada gülmekten öldüm.

Jungkook telefonunun ekranına hüzün ile bakarak derin bir nefes aldı.

Jimin: Eve geçince yazacağım sevgilim ama şimdi kapatmam gerekiyor.

Jungkook: Tamam, seni seviyorum ve daha çok yolumuz var biliyorsun değil mi?

Jimin adımlarını asfaltın üzerinde durdurarak Jungkook'un yazdığı son cümleyi defalarca kez okudu.

Çevrimiçi...

Çevrimiçi...

Çevrimiçi...

Yazıyor...

Jungkook: Biliyorsun değil mi?

Jungkook tereddüt ile ekrana bakarken, içinden bir şeylerin yerli yersiz kopup gittiğini hissetti. Neden bu kadar bekletmişti? Ya hayır her şeyi bitirelim derse? Hayır, sanırım buna dayanamazdı.

Çevrimiçi...

Yazıyor...

Jimin: Daha çok yolumuz var sevgilim.

Jungkook derin bir nefes alarak telefonu kapattı ve sırtını duran arabaya yaslayarak derin bir nefes aldı.

Bir girdabın içine savrulmak gibi yaşadım.

Elimi uzattım sevdiğime dokunduğum tek şey bir cam oldu. O öyle bir camdı ki, kalbimi imkansız aşka doğru sürükledi. Ben o camı sevdim... Ben o camda mutlu oldum. Karanlık bir gecede yüzüme vuran o ekranın ışığı beni gülümsetti.

Mesafe...

...

Bölüm sonu.

Mesafe-JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin