Düzenli ve oldukça temiz bir odanın içinde iki kişi vardı. Ve bu iki kişi parçalanmış duvar parçalarının arkasındaki kapsülün içindeki tanrıçaya bakıyorlardı. Sanki uyuyan bir melekti sarı saçları gökyüzünde yayılan ışınlar gibiydi. Teni aynı bir ay gibi bembeyazdı.
Luca uzun bir sessizliğin ardından iç çekti ve biraz tuhaf ve akıcı bir şekilde.
"Annemiz karşımızda değil değil mi? Bu bir ilizyon yada zehirli gaz falan mı soluduk? "
Luca durum karşısında bir çok bahane veya açıklama yapmaya çalışıyordu ama hepsi nafile idi.
"Luca saçmalamayı kes bu gördüğün şey gerçek "
Zetanın sözleri üzerine Luca artık bahaneleri ve yalanlarını kesti ve
"Haklısın! inanmak istemiyorum ama.... "
Luca yüksek sesle zeta ya bağırdı ama sonra bir kahkaha atmaya başladı.
"Hahahahha"Bu kahkaha onun acısını ve siniri atıyordu sonuçta Luca hayatı boyunca annesinin hasretini çekmiş bir çocuktu.
Hayat onun için hiç iyi değildi.
Belki onu zirvede başlatmasaydı işler bu şekilde gelişmezdi.Luca çok küçük yaşlarda sevgi eksikliği çekmeye başlamıştı.
Annesinin ölümünden sonra gelen bir kelebek etkisi gibi.İlk annesini kaybetmesi ve bunun yarattığı eksikliği, annesi gibi birini aramasına yol açmıştı.
Prenses.
Evet insan krallığının en yüksek ikinci konumuna sahip olan eternallight ailesi ve onun parlak dehasını herkes umut ve sevinçle karşılamadı.
Aksine kin ve nefret her geçen gün artı.
O parlak dehaya bir darbe indirmek için birbirlerine bile düşmüş, bir köpek sürüsü vardı.
Onların hiçbiri Luca gibi birini yenemedi hangi konuda olursa olsun o bir dahidi.Ama ilerleyen zamanlarda bu denge bozulmaya başladı.
Prenses windbreeze ailesinin varisine aşık olmuş ve onun için krallığı bile seve seve verebilirdi.
Bu bir saplantı veya aptalıktı.
Ama bu bir gerçekti.Ve prenses aşkı için lucayı düşürmeyecek olsada onda derin bir yara bırakacak bir şekilde saldırdı.
İhanet.
İhanet en sevdiğin insandan gelmişi her zaman acı verici olmuştur.
Sonraları oluşan beyaz odada iken yalnızlığı verdiği acı sadece bununla kalsa çok daha iyi olurdu ama Luca tüm bunlara rağmen hâlâ zirvede idi.
Ta ki o lanet güne kadar.
Kutsal kılıç seçimi
Artık son çivinin çaktığı an.
Luca eternallight böylece yıkılmıştı.Ve Luca tüm bunları düşünürken annesini görmesi hem acısını ve ona olan öfkesini yansıtıyordu.
Hepsi bir yana Luca annesini özlemişti sonunda onu görebiliyordu aynı tanıdığı ilk günde ki gibiydi.
Beyaz teni bir ay kadar saf ve parlak sarı saçları bir güneşi andırıyordu. Sanki yeryüzüne ait olmaması gereken bir varlıktı.
Bir tanrıça.
Luca artık bir karar vermesi gerekiyordu ve hemen zeta bakmadan annesini olduğu yere doğru ilerledi.
Bu sırada zeta dışarıdan oldukça sakın görünüyordu ve sanki bu gibi bir durum karşısında bile soğuk kanlılığını koruyan bir lider gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Zincirleri
FantasyKader, kader gerçekten var mıydı? Şahsen ben inanıyorum sonuçta bu dünya o zaman bu kadar sıkıcı olmazdı değil mi? Işığın , yıldırımın, canlıların yapısal büyümesi ve zaman içinde ölmesi buna binlerce örnek verebiliriz ama sonuçta herşey aynı yöne...