Orta Çağ dönemine benzeyen bir kasabanın güzel bir evin balkonunda iki kişi vardı. Biri siyah saçları ve mor kristal gözleri ile bir tanrıçayı anımsatıyordu, beyaz ay teni ile sanki bir melekti üzerinde siyah bir tişört ve altında siyah bir kot pantolon vardı, diğer yanında siyah dağınık saçları ve kan kırmızısı gözleri ile bir canavarın görüntüsü arasındaki benzerlik görenleri şaşkına çeviriyordu.
Üzerinde yırtık pantolon üzerinde yırtık bir kıyafet sanki savaştan çıkmış bir savaşcıydı.
Tamam belki bu kadar kötü görünmüyorum değil mi? Kendi sözlerime kafamı salladım , hayır berbat görünüyorum ilk eve gidip bir duş alır sonra Noxla alışverişe gidecektim.
Ama davetsiz bir misafir yüzünden planlarım suya düştü.
Tüm bunlara rağmen ona sorduğum tüm soruların hiçbirini yanıtlamaya tenezzül bile etmedi.
"Bana söyleyecek sözün var mı peki? "
Evet evrenler arasında uzun bir seyahat etmiş olabileceğini düşünmeden edemiyorum ve ilk sorum buraya nasıl geldin? Diye sordum ama yanıtlamaya çalışmadı bile ve arkasından daha bir sürü soru sordum ama yanıtlamadı.
"Tamam ben bir duş alacağım sende ne istersen yap. "
Sonra yavaşca balkonda yürümeye başladım ama tam kapının içinden ilerlerken eli ile beni durdurdu evet tek eliyle bedenimi yere sabitledi.
Bir santim bile kıpırdayamaz hâle geldim ama sonra olan şey ile....
Dudaklarımda yumuşak bir his hissettiğim an gözlerimi karşımdaki siyah saçlı kıza çevirdim evet şuanda beni öpüyordu ama bir nedenden dolayı vücudumun eski sağlıklı hâle geldiğini hissediyorum ve kolumdaki yaralarda daha hızlı bir şekilde iyileşmeye başlamıştı.Daha sonra nazik bir ses bana .
"Artık gidebilirsin "
Kolu ile ağzını kapatıp söyledi ve yanaklarının kıpkırmızı olduğunu gördüğümde gülümsemeden edemedim evet o çok güzel ve sevimliydi.
Sonra balkondan ayrıldım ve duşa almaya geçtim.
Balkonda yalnızca tek bir kişi kalmıştı siyah saçları ve mor gözleri ile bir tanrıçayı anımsatıyordu ve.
'Aklımdan ne geçiyor benim! sadece onun durumunu kontrol etmeye gelmiştim onu öpmeye değil ahhh ........... Ama onu o halde görmüş olmam bana o zamanı hatırlattı o günde öyle bir halde bana gelmişti '
Gözlerinin önünde bir kaç anı belirdi ve arkasından bir ses duyunca düşünceleri bozuldu ve siyah saçları kan kırmızısı gözleri olan küçük bir kız çocuğunu görünce.
"İyi uyudun mu uykucu?"
Kırmızı gözlü kız gülümseyerek konuşmaya başladı.
"Evet çok güzel uyudum . "
Sonra lila küçük kız çocuğunu kucaklayıp onu yanaklarından öpmeye başladı.
Nox bu durumdan hiç rahatsız olmamış gibi itiraz etmedi aksine o da oldukça mutlu görünüyordu.
"Lila abla babam mı geldi?. "
Lila noxun sözleri üzerine biraz şaşkınlık geçirdi ve 'baba mı? Luca çocuğun babası olduğunu mu söyledi? Ama daha zaman vardı.'
Düşüncelerini bir kenara bırakıp.
"Evet baban geldi. "
Sözlerinde biraz endişe vardı ama Nox bunu fark etmedi ve hemen babasının olduğu yere doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Zincirleri
FantasyKader, kader gerçekten var mıydı? Şahsen ben inanıyorum sonuçta bu dünya o zaman bu kadar sıkıcı olmazdı değil mi? Işığın , yıldırımın, canlıların yapısal büyümesi ve zaman içinde ölmesi buna binlerce örnek verebiliriz ama sonuçta herşey aynı yöne...