Sarayın bahçesinden ayrıldıktan sonra aşağıya atıldığım terasın altına geldim. Evet o manyak kız beni kırk metre yükseklikte hatta daha fazla olan bu yükseklikten kaçırdı.
Ah neden çevremde normal birileri yok.
Zeta desen o da ayrı bir manyak diğerlerini saymıyorum ama şuanda en manyak kişiyle biraz önce tanıştım.
Ne diyebilirim ki? Gerçekten etkileyici birisi ama enerjisi çok tanıdık geliyordu.
Neyse bunun düşünmenin zamanı değil bugün buraya gelecek olan saldırıya hazırlanman gerekiyor .
Kendimi biraz daha övmek isterdim veya özgüven konuşması ama gerçekten baloya bir an önce gitmeliyim tahminen balo biraz önce başladı.
Evet şuanda bu kadar yüksek bir binayı tırmammam gerekiyor.
Aslında vücüdumun şeklini değiştirip kanalı bir melek misali terasa uçabilirim ama burası ülkenin en iyi korunan yeri bu yüzden bunun sırası değil.
Eğer beni kanatlı gören olursa sıçarım.
Neyse
Ellerime mana aktardım ve hızla tırmanmaya başladım.
**
Büyük bir salonun içinde bir sürü yüksek mevkiye sahip insanlar vardı ve Carlos ve Starın dansından sonra birbirleri ile dans eden varislerin sayısı artmıştı.
Tüm salonun içinde bulunan insanlar bir biri ile dans ediyor ve eğleniyorlardı.
Sadece beyaz saçlı bir kız yuvarlak masanın kenarında duruyordu. Bir çok erkeğin davetini reddetti.
Evet birini bekliyordu ve şimdiye kadar gelmesi gereken birisiydi.
Gözleri her yeri aradı ama ondan hiç iz bulamadı.En yakın dostu olan Irene bile çoktan bir erkekle tanışmıştı ve bu erkeğin kim olduğunu çok iyi biliyordu.
Mavi saçları ve uyumlu gözleri vardı ve ıreneyi dansa davet etmişti.
Ve bu kişi lucanın piyonu olan Abelden başkası değildi.Evet abelde yüksek bir aileye sahipti
Day ailesi oldukça güçlü bir ailedi ve bu yüzden abelin büyük bir gururu vardı ama şu anda kadar en çok korktuğu kişi luca eternallight idi.
Evet onun anlayamıyordu gözlerinde tüm dünya sanki onun için oyun alanı gibiydi kimin ölmesi yada yaşamasının bir önemi yoktu ta ki karşısında yer almayıncaya kadar.Abel lucadan fiziksel olarak güçlüydü ama içgüdüsü ondan uzak durması gerektiğini söylüyordu.
Evet luca şu ana kadar tanıdığı en deli kişi oydu onu yenen Zeta veya kutsal kılıcın sahibi olan Hektor bile onu korkutmuyordu .
Abel bu odaya girdiğinde lucayı görmedi uzun zamandır ortalıkta yoktu ve bu abelin içini dahada korku yayıyordu.
O çocuk bildiğin felaket getiriyordu. Ve onun bu kadar uzun bir süre ortalıktan kaybolması tesadüf değildi ama eğer onu kızdırır ve karşı tarafına geçerse sıçmıştı.
İç güdüsü her yerde tehlike sinyali veriyoru.
Ve bakışlarını karşısındaki kıza çevirdi kızıl saçları o kadar güzeldi ki bu Abel büyülenmiş bir şekilde Irene ye baktı.
"Sanırım düşünceler içinde boğuluyorsun "
Abel sözleri üzerine yalnızca kafa sallamakla yetindi ona lucayı anlatamazdı.
Eğer yaparsa ölecek kişiler arasında ikisininde adı yazılırdı.
Ve bu kesin ölüm demekti.
Abelin sıkıntılı hâlini gören Irene biraz endişelenmişti. İlk kez bir çocuk onu dansa davet ediyordu evet genelde ondan yada abisinden korkarlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Zincirleri
FantasyKader, kader gerçekten var mıydı? Şahsen ben inanıyorum sonuçta bu dünya o zaman bu kadar sıkıcı olmazdı değil mi? Işığın , yıldırımın, canlıların yapısal büyümesi ve zaman içinde ölmesi buna binlerce örnek verebiliriz ama sonuçta herşey aynı yöne...