I am afraid, I am run-down, I'm so afraid.
That you will leave me again in the end,
I wear a mask again and go to see you._______________________________
Hyunjin
Yaz tamamen bitmiş, sonbaharın ilk günlerine girmiş iken havaların bir anda soğuması ve kötüleşmesi ile uyandığım sabah, üşüdüğümü hissederken üzerime aldığım örtüye biraz daha sarılmayı planlamıştım ama tepemde dikilen ve uyanmam için ısrar eden hayatımın tek kadınını daha fazla uğraştırmak istemediğimden yattığım yerden doğrulmuştum.
"Sonunda Hyunjin, bütün yiyecekler soğudu seni kaldırana kadar."
Onu kızdırdığımı anladığım zaman odadan tüymek için hızlıca yataktan kalkmış ve birkaç adım atmıştım ki tişörtümün ensesinden tutan annem ile bu planım da suya düşmüştü. "Nereye kaçıyorsun beyefendi? Yatağını toplamadan bu odadan çıkamazsın."
"Ya anne yüzümü yıkayıp gelecektim zaten. Hem sen neden sinirlisin bu sabah hayatım?"
Elleri tişörtümü bıraktıktan sonra kapıya doğru yürürken hem de benimle konuşmuştu. "Sinirli değilim, hadi oyalanmadan aşağıya gel, bekliyorum." Onu kafamla onaylayıp odamdaki ebeveyn banyoya girip elimi yüzümü yıkamıştım. Tekrar odaya dönüp yatağımı hızlıca toparlayıp hemen üzerimi değiştirmek için dolabın karşısına geçmiştim. Beyaz bir uzun kollu ve siyah kot pantolon giymiş yanıma da siyah deri ceketimi alırken bileğime birkaç bileklik ve yüzük geçirip saçlarımı da ellerimle tarayıp odadan çıkmıştım.
Aşağıya indiğim zaman masada tek başına oturan annem ile babamın erkenden şirkete geçtiğini fark ettiğimde annemi yalnız bırakmamak için evden çıkmayı biraz ertelemeye karar verdim. Sandalyeyi çekip otururken bu arada telefonumu da çıkarmış, Minho hyunga biraz gecikeceğimi ama kahvaltı için beni beklemesini istediğime dair mesajımı atmıştım.
Dün gece Felix'i eve bıraktıktan hemen sonra konuşmuştuk ve onun evinde kahvaltı için sözleşmiştik ikimiz. Evlerimiz arasında birkaç ev dışında mesafe yoktu. Diğerleri biraz daha uzak olduğundan ve bazıları da üşendiğinden teklifi kabul etmemişlerdi ama benim reddetmek için bir sebebim yoktu.
Annemin dikkati okuduğu dergiden bana kayarken az önceki sinirli hali gitmiş yerine her zamanki gülen yüzlü hali gelmişti. Bende ona gülümseyip sadece bardağıma meyve suyu koymuş yudumlarken bu sırada annemin sorusunu işitmiştim. "Neden bir şeyler yemiyorsun bebeğim?"
Elimdeki bardağı masaya bırakıp cevaplamıştım onu. "Aslında dün gece Minho hyungla kahvaltı için sözleşmiştik onun evinde, beni bekliyor ama seni yalnız bırakmak istemedim."
Lafımı bitirince yüzündeki gülümsemesini daha da büyütmüş ve bir elini yanağıma çıkarıp okşamıştı kısa bir süre. Annemle ve babamla her daim aramız iyi olmuştu. Birbirimizi severdik ve birbirimizin kırılmaması için uğraşır ve ona göre davranırdık. Böylesine iyi ve sevgi dolu bir ailem olduğu için tanrıya şükrediyordum ve bu mutluluğumuzun bozulmasını asla istemiyordum.
Düşüncelerimin sıyrılmasını sağlayan ise telefonumun bildirimi olmuştu. Minho hyung Felix'in onda olduğunu ve geldiğim zaman zile basmayıp mesaj atmamı söylüyordu. Bu hem kafamın karışmasına hem de endişelenmeme sebep olmuştu.
Dün onu eve bıraktıktan sonra bana mesaj atmamıştı ama onu aradığımda bana evde olduğunu söylemişti. Daha sonra telefonda konuşurken arkadan ona seslenen kişinin sesini duyup ona sorduğumda evdeki bir görevli olduğunu söylemişti ama şu an Minho hyungun evinde olması o kişinin hyungun sesi olduğunu düşündürmüştü bana. Kötü şeyler olduğunu hissederken masadan kalkıp biran önce gitmek istemiştim onun yanına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia, Hyunlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] Evrendeki tüm yıldızları barındıran gözleri tüm yüzümü turlarken, gözleri nereye dokunsa aynı zamanda dudaklarından da fısıltıları dökülüyordu. Saçlarımı taradı ilk önce gözleri, "ipek saçlarını seviyorum." Ardından gözlerime indi ve s...