Oh, angel sent from up above
You know you make my world light up
When I was down, when I was hurt
You came to lift me up
Life is a drink and love's a drug
Oh now I think I must be miles up
When I was a river dried up
You came to rain a flood
Now I'm feeling drunk and high
So high, so high
That I shoot across the sky______________________________
Felix
"Hyunnie."
Uykulu gözlerini zar zor aralayıp odağını bana çevirdiğinde, uykulu halinin dinç haline kıyasla bu kadar tatlı olması beni gülümsetirken bir elimi yanağına yerleştiriyorum ve başparmağım ile okşarken o tekrar gözlerini yumuyor bedenini biraz daha bana doğru kaydırıp başını boynuma gömerken.
Serbest kalan kolunu kaldırıp bedenime sararken bir bacağını da bana sarıyor ve tamamen onun bedeni altında kalıyorum bir nevi. Uyumaya devam etmek istediğini biliyorum ancak uzun süredir boşlamış olduğumuz okulumuza gitmeli ve en azından vizelerimizde aldığımız iyi notlardan sonra şimdi finallerimizden de iyi notlar almalıydık.
Bu kadar süre dersleri boşlamış olmanın cezasını konulara doğru düzgün hakim olamamakla birlikte çekerken, ben en azından Hyunjin'e göre kendimi biraz daha şanslı görüyordum çünkü; aynı bölümü okuduğumuz Minho hyung hala birinci sınıf notlarını sakladığını ve beni çalıştıracağını söyleyerek geçtiğimiz üç ay boyunca beni yanında tutsak etmişti.
Ancak aramızda psikoloji bölümünü okuyan tek kişi Hyunjin olduğu için onun için bu süreç benim kadar şanslı geçmiyordu. Arkadaşlarından aldığı notlarına gece yarılarına kadar çalışıyor ve sınavlarından kalmamak için uğraşıyordu.
Bu yoğun ders çalışma süremizde yalnızca gece uyurken bir araya gelebildiğimizden Hyunjin çoğu akşam benim evimde kalıyordu.
Şimdi ise son final sınavımız vermek için okula gidecektik ama geç saatlere kadar çalışan sevgilim, bu süre boyunca hep uyanmakta zorluk çıkartıyordu. Onun bedeni altında kalan kolumu zar zor çıkartıp elimi saçlarının arasına daldırırken tekrar seslendim ona.
"Sevgilim, uyan artık."
"Biraz daha Sardunya, lütfen."
Önce derince bir oflama bıraktı boynuma doğru, nefesi beni huylandırıp kıkırdatırken dirsekleri üzerinde doğrulup yüzüme baktı. "Ne güzel gülüyorsun sen öyle. Gül bakayım bir daha." Yüzüne tebessümünü yerleştirip konuşurken, kollarını biraz daha sıkılaştırdı ve tamamen ona hapsolmamı sağladı.
"Saçmalama da oyalanmadan kalk, geç kalmak istemiyorum. Zaten bugünden sonra rahatız, şu sınava kazasız belasız girelim lütfen Hyunjin."
"Olmaz! Gül bir kere daha haydi, beni mi kıracaksın bebeğim?"
Göz devirip ona yalancı bir gülümseme çalışıp kollarının arasından çıkmaya yeltendim. Hyunjin ile geçirdiğim zamanlarda onun hakkında öğrendiğim en belirgin şey; oldukça inatçı biri olması idi.
"Bu gerçek bir gülümseme değil güzelim. Senin her bir zerreni ezbere bildiğimi unuttun sanırım."
Yüzüme iyice yaklaşıp ardı ardına kelebek öpücüklerini dudaklarıma kondururken beni güldürme çabası başarı ile sonuçlanmış ve ben kıkırtılarımı serbest bırakmıştım çoktan. Gülmeye başladığım anda dudaklarımı serbest bırakmış ve yüzümü rahatça görebileceği kadar uzaklaşmıştı bende.
Şimdi o, ben gülerken beni izleyip gözleri ile tüm yüzümü talan ederken sesli kıkırtılarım durmuş ve yerini içten bir tebessüme bırakmıştı. Ellerimi kaldırıp yüzünü avuçlarım arasına alırken bende aynı şekilde onu izledim bir süre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia, Hyunlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] Evrendeki tüm yıldızları barındıran gözleri tüm yüzümü turlarken, gözleri nereye dokunsa aynı zamanda dudaklarından da fısıltıları dökülüyordu. Saçlarımı taradı ilk önce gözleri, "ipek saçlarını seviyorum." Ardından gözlerime indi ve s...