17. Lost in the moment

42 5 0
                                    

I heard that pictures don't change
Just the people inside of' em do
Whoever told you that life would be easy
I promise that person was lying' to you
You got a problem with followin' you
You keep lookin' at me like this problem is new
But we've been here before, what you tryin'to do ?
Don't talk to me like I don't know what you're feeling
'Cause I was there with you back in the beggining
Quit looking away when I talk, let me finish
I'm tryna be honest, you're tryna forget me,
What's wrong with you ?

____________________________

Felix

Sessiz fakat karmakarışık düşüncelerin bir an bile zihnimi özgür bırakmadığı yolculuğumuzdan sonra Hyunjin bizi, kendilerine ait olduğunu söylediği klübeye benzeyen ancak klübeden biraz daha büyük ve dış görüntü olarak da daha kaliteli olduğunu belli eden tek odalı, mutfak, salon ve banyodan oluşan eve getirmişti. Bugüne kadar gördüğüm onca ihtişamlı ve gösterişli evlerden sonra, bu küçük ama her bir köşesinden samimiyet akan ev, binlerce kez tercih edebileceğim bir yerdi benim için zira en çok da Hyunjin'in kokusu sinmişti bu evin her bir köşesine. 

Arabayı kilitleyip adımlarını evden önce bana yönlendirmiş ve yanıma ulaştığı zaman, uzanıp elimi tutmuştu sıcak elleri ile. Buz kesmiş ellerim onun alev alan teni ile temasa girdiği an, sıcacık olmuştu sanki soğuk nedir bilmezmiş gibi. Sonra gülümsedi gözlerimin en derinlerine bakarken.

Ah güzel adam... Gözlerinden göğsüme sayısız yıldız akar, bir gülüşün içimde binlerce lâmba yakar.

Önüne dönüp benimle birlikte ilerlemeye başladığı zaman, boştaki elini de cebine götürüp küçük bir anahtar çıkarmıştı biz çoktan kapıya varmışken. Elimi bırakmadan kapıyı açıp önden girmiş ve beni de kendisinin hemen ardından içeri sokmuştu. Art arda içeriye girip ardımızdan kapıyı kapattıktan sonra üzerimizdeki kalın ceketlerimizi çıkartıp kapının biraz ilerisinde duran küçük vestiyere asmıştık yan yana.

 Bulunduğumuz durum, sadece kısa bir an için bilinmez geleceğimizi düşündürttü bana, yine böyle yan yana olur muyduk, yine gözlerinden yüreğime yıldızlarını akıtır mıydı, ya da tek bir gülüşü ile bana sadece bildiğim tek duygu sevgiymiş gibi hissettirir miydi?

"İçeriye gidelim de sıcak birer kahve içelim. Nasıl da üşümüşsün Lixie, burnun da yanakların da kızarmış, halbuki dışarıda da fazla durmadık."

"Şey, boşuna uğraşma. Uyusak olmaz mı? bu akşam öğrendiklerim, bana biraz fazla geldi sanırım. Uyanık durdukça sürekli zihnimde Bayan Byun'un söyledikleri dolanıp duruyor."

Sanırım onun hevesini kırdım, yüzündeki gülümseme bozulsa da bana belli etmemeye çalışmıştı fakat ben anlardım onun ne hissettiğini. Ancak hevesin kırılmasın bir kahve yüzünden, istemediğimi falan da düşünme sakın. Şimdi beni uçurumdan atsan, aklımdaki tek şey sırtıma değen ellerin olur.

"Olur tabi güzelim."

Ne de güzel yakışıyor ağzına bu kelimeler lakin hak etmiyorum ben bu kadar güzel sözlerini. Tekrar elini uzattığında bana tereddüt etmeden tutup takip ediyorum onu ve zaten tek göz olan bu evde, küçük çift kişilik olduğu belli olan yer yatağına ilerlemiştik. Küçük evde kısa sürede yatağın yanına ulaşırken, üzerindeki pekte kalın olmayan yorganı kaldırmıştı. "Hadi bakalım, sen yat burada ben de şuradaki koltuğa geçerim. Rahat olabilirsin Lix."

Onu onaylamamı bekliyor gözlerime bakarken ancak ben o kadar merak ediyorum ki onunla uyumak nasıl bir his diye, kelimelerin ne ara ben fark edemeden dudaklarımdan döküldüğünü anlayamamıştım bile. Davranışlarım beni şaşırtırken aynı zamanda onun yanında böylesine rahat olabilmem, tüm hayatımın merkezi olan sıkı dsiplinlerin öcünü alıyormuşum gibi de hissettiriyordu bana aynı zamanda.

Basorexia, Hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin