Remember me.
Keep me in your memories.
Let me be your favorite angel.
Just keep going, do not forget.
Life always gets better.
Cry for me, but promise darling.
You will stay strong.
Look at me, look into my eyes.
You give me a perfect life.
I promise, this is not goodbye.
Everything will be alright.* Şarkı ile birlikte okuyun ballar <3
____________________________________
Felix
Baş ağrısı, aldığım küf kokusu, açlığımdan dolayı midemde hissettiğim ağrı ve bedenime fazla gelen yorgunluk gözlerimi aralamamı sağlarken yarım görüşüm ile bulunduğum yeri seçebildiğim kadarıyla inceliyorum.
Yarım yamalak açık gözlerim ve odanın karanlığından dolayı nerede olduğumu tam olarak çözemesem de, bu zamana kadar böyle zamanlarda kapatıldığım tek bir yer vardı; evimizin bodrumunda olduğumu tahmin etmek, kafam pek yerinde olmasa da zor olmamıştı.
Yattığım soğuk zeminden dikleşmeye çalıştım fakat o kadar halsiz ve güçsüz hissediyordum ki bunu yapmak o an için dünyanın en zor eylemi olmuştu benim için.
Biraz daha zorlayıp kendimi kalkmak istedim, ellerimden destek almayı düşündüm fakat arkamda bağlanmış ellerim buna da engel olmuştu. Ne zamandır buradayım bilinmez ancak uzun bir süre olduğunu tahmin ediyordum.
Üzerimde hâlâ eve geldiğim zamanki kıyafetlerim duruyordu. Boğazımda hissettiğim yanma hissi, sanki babamın ellerinin hâlâ boğazımı sıkı sıkı kavrıyormuş gibi hissettiriyordu bana.
Ortamın tozlu havası boğazımı daha da zorlarken gelen öksürme hissi ile susuzluktan kurumuş boğazım daha da canımı yakarken gözlerimi doldurmuştu bu his. Bedenimin çeşitli yerlerinde hissettiğim yanmalar, nefessiz kalmaya dayanamayıp bayıldıktan sonra babamın durmayıp devam ettiğinin ıspatıydı.
Küçük havalandırma penceresinden odaya sızan ay ışığı ile görebildiğim kadar vücudumu incelediğimde tespitimde yanılmamış olduğumu anlamıştım. Kollarımdaki kurumuş kan lekelerinin yanında sırtımda ve bacaklarımda hissettiğim ağrı, sadece kollarımla yetinmediğini de gösteriyordu.
Zorlanarak, düşe kalka dikeldiğim yerde sırtımı fazla zorlamadan yaslandığım duvarda tam karşımdaki kapıya gözlerimi diktiğimde bir hareketlilik bekliyorum bir süre. Belki bu kadar ceza yeterli gelirdi ve artık buradan çıkardım.
Ne kadar bekledim o şekil, gözlerimle kapıyı delmek istercesine emin değildim ancak dikkatimi dağıtan şey; biraz sağımda yere öylece fırlatılmış ceketimin içinden yükselen kısık titreşim sesi olmuştu. Normal zamanda duyamayacağım bu ses ortamda sadece nefes seslerimden başka ses olmadığından kendisini duyurmayı başarmıştı bana.
Uzanıp almak istedim ceketin içindeki telefonu. En son elimde tuttuğumu hatırladığım telefon tekrar nasıl ceketimin cebine girip benimle birlikte buraya getirildiğini anlamasam da bu durumda sorgulamam gereken en son şey buydu.
Bileklerimdeki ipi çözebilmek adına zorlarken çektiğim acıyı hissetmiyordum neredeyse zira bu iplerden kurtulmam bir umut buradan da çıkmam demekti.
Kurtulmak için çabaladığım ipler, sanki her çırpınışımda daha da sıkılaşıyormuş gibi açılmak bilmezken, gözlerimin dolduğunu hissediyorum. Yenilmek istemiyorum fakat güçsüz bedenim daha ne kadar dayanır bilemezken çoktan titreşimi susmuş telefon ikinci sefer titrerken küçük bir sızlanma çıkıyor dudaklarımdan.
Çırpınışlarım yavaşlarken gözyaşlarım çoğalıyor ve büyük bir yumru yerleşiyor boğazıma beni daha da boğmak ister gibi.
Hıçkırıklarımı tutmaya çalışmazken sesleri yükseliyor yaşadıklarıma ettiğim isyanın çığlıkları. Yüzüm üzerime binen acılar ile buruşurken hıçkırıklarımı durduramadan ağlıyorum orada bir süre. Titremeye devam eden telefon bu süre içerisinde titremiyor bir daha. Tutunduğum ümit kırıntısı da yok oluyor böylece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia, Hyunlix ✓
Fanfic[TAMAMLANDI] Evrendeki tüm yıldızları barındıran gözleri tüm yüzümü turlarken, gözleri nereye dokunsa aynı zamanda dudaklarından da fısıltıları dökülüyordu. Saçlarımı taradı ilk önce gözleri, "ipek saçlarını seviyorum." Ardından gözlerime indi ve s...