10. Broken

51 9 0
                                    

Now I'm begging you
To come and pull me out the fire
Come and save me
Like you did when we were young
Oh please, come bring me up
From my lowest take me higher
Can you see me
Trough the ashes and the smoke ?

_______________________________

Felix

Kaç saat oturduğumu bilmediğim ağacın dibinde düşüncelerimle boğulurken en sonunda kabulleniyorum vazgeçtiğimi. Bu ilk vazgeçişim değildi hayata karşı ama en kötüsüydü. Vazgeçmiştim umut etmekten artık, kurtulacağımı ummaktan...

Meğer vazgeçmek tek başına yapılan bir eylem değilmiş, bunu anlamıştım oturduğum bunca zamanda. Vazgeçmek karşındakinin seni mecbur bırakmasıymış.

Bazı şeyler hiç geçmiyor. Bazı yaralar, bazı acılar, bazı yaşanmışlıklar. İçinde kalıyor, bir yerlerde duruyor yer ve mekân gözetmeksizin. Hep benimle ve canımı yakıyor. Bindikçe biniyor tepene acılar.

Geçmesi gereken o kadar çok şey var ki. Mesela zaman, mesela geçmiş, ama dönüp bakıyorum, ne zaman geçmiş ne de 'geçmiş'. Oysa nefes almaya ihtiyacım var.

Bütün akşam esen rüzgâr havanın kötüleşeceğine işaret ederken şuan çiselemeye başlayan yağmur daha da hızlanmadan bir yere gitmem gerektiğinin farkına varmamı sağlamıştı. Bu düşüncem ile birlikte telefonumu çıkarıp ekranını açarken saate bakıyorum bu sırada. Gece yarısını çoktan geçmiş, ikiye geliyordu neredeyse. Büyükannem çoktan uyumuştur, ki onu aramayı baştan elemiştim çünkü ailemle aramızın kötü olduğunu bilse de her şeyi detaylıca bilmiyordu.

Rehberime girip fazla kişi olmayan listede gezindim bir süre. Daha sonra ilk onunla tanışmamız ve diğerlerine oranla bir tık daha yakın olduğumuz Minho hyungu aramayı seçtim. Telefonu kulağıma yasladığımda bir süre çalmış ardından da hyungun sesi dolmuştu kulaklarıma. 

"Felix?"

Bu saatte onu aramamdan dolayı sorar bir şekilde çıkan sesi biraz çekinmeme neden olsa da başka seçeneğim olmadığından cevapladım onu. "Şey, hyung. Ben... beni bu geceliğine misafir olarak kabul eder misin?"

Birkaç hışırtı duyuluyor telefondan, daha sonra sesi dolduruyor kulaklarımı. "Bir sorun mu var Felix ? Neredesin sen?"

"Ben, bilmiyorum hyung. Dikkatimi vermeden yürümüştüm neredeyim bilmiyorum. Bir deniz var etrafı biraz ağaçlık orada oturuyordum. Gelebilir miyim hyung?"

"Konumunu at bana civciv tamam mı, gelip seni alacağım." Kafamı salladım görmeyeceğini bilerek, daha sonra mırıltımla onayladım onu. Telefonu kapatınca bulunduğum konumun adresini mesaj atmıştım ona. Onu beklerken hızını biraz daha arttırmış olan yağmur ve daha sert esmeye başlayan rüzgâr üşütmüştü bedenimi.

Oturduğum yerde bacaklarımı kendime çekip kollarımı da bacaklarıma sarmış otururken bu sefer çalan telefonumun sesi irkilmeme neden olmuştu. Karşımdaki denizden gözlerimi çekip hemen yanımda duran telefonuma çevirdiğimde, en fazla bir saat önce birlikte olduğumuz Hyunjin'in adını görmem ile oturuşumu dikleştirip telefonu elime almıştım. Beni eve bıraktığı zaman ona mesaj atmamı söylemişti ama olanlardan dolayı tamamen aklımdan uçup gitmişti bu dediği. Boğazımı temizleyip telefonu açtığım zaman anında sesi doldurmuştu kulaklarımı.

"Felix, haber vermedin bana merak ettim."

Yutkundum önce, ona ne cevap vereceğimi düşünürken. "Şey, ben unutmuşum hyung. Özür dilerim."

Cevabını duymadan önce derin bir nefes verdiğini işittim. "Beni endişelendirdin Lix, kötü bir şey oldu sandım. Hem sen neredesin bu uğultu sesi de ne?"

Basorexia, Hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin