She was the one with the broken smile
Now that it's done, she was the one
She was the one that was worth my time
Now that she gone, I know that I' wrongOne more chance to give and that's all I have
All I have left in my heart
I've been through enough to know
When you're sad and we're far apart_____________________________
Felix
Bilincim bir kapanıp bir açılırken, hissettiğim hafif sarsıntılar durmuş ve kolumda bir elin varlığını hissetmem ile üzerimdeki uyku sersemliği bir anda uçuvermiş ve ben hissettiğin dokunuşla yerimden sıçramıştım.
Kendimi kapıya doğru iyice yaslarken kolumdaki el de anında kaybolmuş ve yumuşak ses doldurmuştu kulaklarımı. "Şşt korkma Felix, benim. Hadi inelim geldik." Kapattığım gözlerimi açıp bana bakan gözlerine çıkardım titreyen irislerimi. Sesimi çıkartmaya güç bulamayıp sadece kafamla onayladım onu.
Onu onayladıktan hemen sonra arabadan inmiş ve benim tarafıma gelip kapımı açmıştı inmem için, kapının önünden kenara çekilip aramıza belirli bir mesafe koyarak inmemi beklemişti. Aramıza koyduğu mesafe ile biraz daha rahat hissederek indim arabadan, biraz da kenara kayarak arabanın kapısını kapatmasını bekledim.
Kapıyı kapatıp anahtarla arabayı kilitledikten sonra bakışları beni buldu ve tek elini ileri doğru uzatıp önden yürümem için müsade etti. Kısaca ona bakıp kafamı tekrar önüme çevirip halsiz ve yorgunluktan bitap düşmüş bedenim ile yavaş yavaş ilerlemeye başladım.
Önümde duran bembeyaz ve kocaman eve bir bakış attım. Gösterişli olması kendi yaşadığım ev ile karşılaştırılabilirdi ama hissettirdiği 'ev' hissi asla karşılaştırılamazdı. Zaten sokaktan geçerken gördüğüm herhangi bir ev dahi yaşadığım zindandan daha çok ev hissi verirdi ya bana.
Kapısına yaklaştıkça iyice yavaşlayan adımlarım tamamen durdu onun kapıyı açmasını biraz geriden beklerken. Kapıyı açıp hızlıca içeri girmiş ve biraz daha kenara çekilip içeri girebileceğim mesafeyi oluşturduktan sonra beni beklemişti girmem için.
Beni o adamın elinden almıştı evet, fakat yine de birisiyle aynı evde tek başıma durabilmek için fazlaca tedirgindim. Onun bana zarar vermeyeceğini içten içe bilsem bile bir saat önce yaşadığım olay nedeni ile bir süre kimse ile ne yalnız kalabileceğimi ne de temas kurabileceğimi sanmıyordum.
İçeri girmekte kararsız kaldığımı anlamış olacak ki içimi rahatlatmak için konuşmuştu. "Merak etme annem de evde, tek başımıza değiliz. İstersen sadece annem seninle ilgilenir benimle de aynı ortamda bulunmazsın ama bu halde seni dışarıda bırakamam bu yüzden içeri girmelisin." Annesi mi evdeydi? Onun annesi de benimkisi gibi miydi acaba, yoksa hep kitaplarımda okuduğum gibi onu sevgiyle sarıp sarmalıyor muydu? Bunu düşünürken ağzımdan dökülen sözcüklerin farkında olmadan sormuştum karşımdaki adama.
"Hyung, senin annen de kitaplardaki gibi sevgi dolu mu? Gerçek hayatta da anneler öyle midir?"
Bir süre sessizlik bizi içine hapsederken onun boğazını temizlemesi ile yerdeki bakışlarımı yüzüne çıkardım. İrislerimiz kesiştiğinde gördüm gözlerindeki üzüntüyü. Üzülüyor muydu yoksa gördüklerinden sonra acıyor muydu bana, bunu düşünmek için o kadar yorgundum ki boş verdim.
"İstersen içeride konuşuruz olmaz mı Felix, hava da çok soğuk içeri gel lütfen."
Hâlâ kapıdan biraz geride beni beklerken sormuştu, bende daha fazla bekletmek istemedim, hem de hava cidden fazla rüzgârlı olduğundan ve üstümdeki incecik kıyafetlerden dolayı fazlaca üşüdüğümden ilk adımımı attım evin içine. Tamamen içeri girdiğimde ardımdan kapıyı kapatıp önüme geçerek onu takip etmemi istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia, Hyunlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] Evrendeki tüm yıldızları barındıran gözleri tüm yüzümü turlarken, gözleri nereye dokunsa aynı zamanda dudaklarından da fısıltıları dökülüyordu. Saçlarımı taradı ilk önce gözleri, "ipek saçlarını seviyorum." Ardından gözlerime indi ve s...