4. Castle in the snow

59 12 1
                                    

The light is fading now
My soul is running on a path
______________________________________

Felix

Bir günüme daha yabancılık çekmediğim ağrılarla uyanırken, saate göz attığımda kurduğum alarmdan önce uyandığımı fark etmiştim.

Bunu fırsata çevirip odamdaki banyoya ilerleyip küvetin tıkacını takıp, suyla dolmasını beklerken, bir yandan da aynanın karşısına geçip elimi yüzümü yıkadım.

Böyle zamanlarda aynaya bakmak benim için iç açıcı olmasa da, yüzümü kapatıcı ile ikinci bir deri gibi sararken mahvolmuş, çökmüş yansımamla fazlasıyla göz göze geliyorduk.

Tekrardan küvete yönelip musluğu kapattıktan sonra, suyun köpürmesi için köpük bombalarından birkaç tane suya bıraktım.

Tekrar odaya dönüp telefonum ile birlikte banyoya ilerledim. Bir yandan da üzerimdeki kolsuz tişörtten kurtulmuştum. Tekrar banyoya vardığımda bu sefer de pantolonum ve iç çamaşırımdan kurtulup, suyun içine yavaşça oturdum. Telefonumdan kısık sesli bir şarkı açıp, küvetin baş kısmındaki geniş boşluğa bıraktım.

my brain is spinning
Beynim dönüyor

And my head is hurtin
Ve başım ağrıyor

A little more each day
Her gün biraz daha

The light is fading slowly
Işık yavaş yavaş soluyor

My strength is being drained by a damn leech
Gücüm lanet olası bir sülük tarafından tüketiliyor

My fear is smiling
Korkum gülümsüyor

And my anxiety is singing
Ve endişem şarkı söylüyor

A little more every night
Her gece biraz daha

Yüzümde bütün hayatımın hüznünü, acısını, yenilmişliğini taşıyan bir tebessüm belirdi. Ben tam da buydum işte. Güçlü birisi değildim ama güçlü olmaya zorlanmıştım. Hep olamadıklarım için zorlanmıştım. İstemediğim her şey şimdi hayatımın bir parçasıydı.

Parmaklarım nasır tutana kadar piyona çalmak istemezdim, ama zorundaydım. Burnum kanayana dek ders çalışmak istemezdim, ama zorundaydım. Okulumda diğerleri tarafından dışlanıp zorbalığa uğramak istemezdim, ama yaşadığım hayat bunu da zorunda kılmıştı sanki.

O kadar alışmıştım ki herkes tarafından görülmeyen birisi olmaya, dışlanan ve zorbalığa uğrayan birisi olmaya o kadar alışmıştım ki, birisinin bana tebessüm etmesini bile sorgular duruma gelmiştim. Kimseye güvenemiyordum. Kimsem yoktu ki benim.

Herkesin tanıdığı, özenip imrendiği çekirdek ailemiz, hiç de gözüktüğü gibi değildi. Bu koca evde yapayalnız büyümüştüm ben. Suratsız bakıcılar, küçük yaşımda beni eğitmek için gelen sözde eğitmenler... Bunlarla büyümüştüm ben.

Benim kendimden başka kimsem yoktu.

Şarkının sonlanması, beni derin düşüncelerimden ayırırken hızlıca durulanıp çıktım küvetin içinden. Bornozuma sıkıca sarınıp odama dönüp dolabımın karşısına geçtim.

Kollarım ile fazla temas etmeyecek bol, beyaz renk bir sweet alıp, yavaşça geçirdim üzerime. Altıma da hafif bol, bej rengi bir pantolon geçirip, bornozumu alıp tekrar banyoya gidip kirli sepetine attım. Banyo dolabından saç kurutma makinesini alıp tekrar odama dönüp fişe taktım ve hafif nemli kalacak şekilde kuruttum.

Kurutma makinesini yerine yerleştirip tekrar aynanın karşısına geçtiğimde, elimde kapatıcı da vardı bu sefer. Kapatıcıyla dudağımın kenarındaki yarayı kapatıp incelediğimde, dikkatli bakılmadığı sürece anlaşılmazdı.

Basorexia, Hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin