When tears flow, even if it's hard to breathe
Sometimes it's okay for you to hide inside and cry.
Don't worry because it will pass. Sleep like this in my arms, don't wake up.
The morning will come again so you can dream comfortably, at the end of this loneliness._________________________________
Felix
Bir şey seçebilseydim, unutmayı seçerdim! Her şeyi; tüm geçmişi, tüm acılarımı, tüm gözyaşlarımı, tüm çaresizliğimi, tüm korkularımı...
Ve tam da şu an öğrendiğim tüm gerçekleri unutmak isterdim.
Hiçbir şey duymamış olmayı ve bir saat öncesine, Hyunjin'in kolları arasına, geri dönmek istiyordum. Bir saat önce Hyunjin odadan çıkıp diğerlerinin yanına inmeyi teklif etmişti bana, onların da çok merak ettiklerini ve en azından uzaktan da olsa beni görmelerini istemişti. Kabul etmiştim ben de, onu nasıl geri çevirebilirdim ki. Tedirgin olsam bile o benim yanımdaydı, sürekli bunu döndürüyordum zihnimde.
Ne zaman ki odadan çıkıp merdivenleri inmeye başladık, işte ilk o zaman duydum salondakilerin hararetli konuşmalarını. İki tane tekli koltuklardan birine Baekhyun hyung diğerine ise annesi oturmuş, tekli koltukların karşısında bulunan ikili koltuklardan birine de çocuklardan birkaçı otururken, Minho hyung ve Changbin hyung salonda bir ileri bir geri adımlıyorlardı. Ortamın gergin olduğu her şekilde belli olurken, yüz ifadeleri de bunu destekliyordu.
Bu gerginlikten etkilenmek istemesem de, konunun ana odağı olduğumu öğrendikten sonra mecburen Hyunjin ile salona geçmiştik. Salona ilk girdiğimde oturacak yer aramıştı gözlerim diğerleriyle temas etmeyeceğim, her yerin dolu olmasıyla tekli koltukta oturan Baekhyun hyung yerinden kalkmış ve oturmam için yer vermişti bana. Ona minnettarlığımı hissettirebildiğimi düşündüğüm bir bakış atarken ilerleyip kalktığı koltuğa oturmuştum.
Salona girdiğimden beri Bayan Byun'un bakışlarını sürekli üzerimde hissetsem de pek takılmamaya çalışmıştım fakat bir zamandan sonra beni rahatsız etmeye başladığında başımı ona çevirip baktığımda, gözlerindeki duyguları çözemiyordum. Öfke de vardı sanki, hüzün de. Daha fazla bakmak istemedim, ikili koltukların arkasında duran büyük yemek masasının etrafındaki sandalyelerden birini alıp, karşılıklı duran koltukların arasına yerleştirip oturan Baekhyun hyunga çevirdim bakışlarımı.
"Neler oluyor burada? Herkes o kadar gergin ki. Lütfen beni daha fazla gergin bir ortama maruz bırakmayın, daha fazla kaldırabileceğimi sanmıyorum artık."
Biz geldikten sonra herkesin sustuğu fakat gerginliklerinin dinmediği sessiz ortamda benim sesim duyulmuştu şimdi, aralarında geçen bakışmalar sonrasında beklemediğim kişi, Bayan Byun, sözü alırken bende dahil herkesin bakışları ona dönmüştü. "Uzun süredir, çok uzun süredir saklanan gerçekler vardı Felix." Ne demek istiyordu anlayamıyordum, onun sözlerinden sonra Baekhyun hyungun ilk tanıştığımız zamanki sözleri aklıma gelmişti fakat bu ikilinin kurdukları bu şifreli cümleleri anlamak için fazladan çaba harcamalıydım sanırım.
"Ne demek istiyorsunuz? Anlayamıyorum ben, sizi tanımıyorum bile saklanan bir gerçek varsa bile siz bunu nasıl bilebilirsiniz ki?"
Derin bir nefes aldıktan sonra odada bir süre göz gezdirdi ve anlatmaya başladı. "Sana en başından anlatayım. Çok önceden baban ile birbirimizi severdik, ya da sadece ben severdim emin değilim. Sunwoo ile liseden beri tanışırdık fakat o zamanlar çok yakın arkadaşlardık. Daha sonrasında benim hislerim değişmeye başlamıştı."
Tanrım, bu kadın neler diyordu böyle. Altından nasıl bir şey çıkacağını merak ediyordum ve anlattıkları şimdiden bile beni büyük bir şoka uğratmıştı. Babamın birini sevebileceğine imkân vermiyordum ama bu kadının anlattıklarına bakılırsa bir zamanlar insani duygulara sahip olabileceğini düşünmüştüm. Tabi anlatmaya devam ettiğinde bu düşüncemin imkânsız olduğunu bir kere daha tescillemiştim. O adam insani duygulardan yoksundu, nasıl birini sevebilirdi ki? Derin bir nefesi içine çekip yutkunduktan sonra anlatmaya kaldığı yerden devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia, Hyunlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] Evrendeki tüm yıldızları barındıran gözleri tüm yüzümü turlarken, gözleri nereye dokunsa aynı zamanda dudaklarından da fısıltıları dökülüyordu. Saçlarımı taradı ilk önce gözleri, "ipek saçlarını seviyorum." Ardından gözlerime indi ve s...