The sun is setting,
We are passing trough a foreign city.
It's weird, there's no one around.
I see you take off your clothes and show me your pantyhose,
One the swing in the old playground.
And when you're gone l still see you,
The sunshine on your face in my rearview mirror.
The sun is setting,
I want to hear your voice.
A love that no one can break.
I took lots of pictures of the book covers that we both love.🎶 Sunsetz | Cigarettes After Sex
⚠️ Yetişkin içerik !
________________________________
Felix
"Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı, begonviller ve bir mavi kapı, ve illa amansız bir avlu getirsem.
Dünya soğur, akşam serinlerken, benim sensiz sevinecek bir şeyim yok. Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim. Ve işte en gümüş cümlem:
İçimi açtım sana. İçini açmak için..."
Yüzümün önüne gelen saçlarım ile kendi çapımda bir savaş verirken bir yandan da üzerimdeki polarıma daha da sıkı sarınmaya çalışıyorum zira artık yaz tamamen bitmiş ve Eylül kendisini belli edercesine soğuk rüzgarlarını etrafımızda dönderiyor.
Tam da o zaman, terasın korkuluklarına yaslanmış gecenin güzelliğine ve artık pek gözükmeyen yıldızları izlemek isterken, terasın kapısı aralanmış ve her kelimesine binlerce kıymet katarak söylediği mısralarını işitmiş ve o ne zaman yanıma gelse şaha kalkan kalbim, yine kendine hakim olamadan hızlandırıyor atışlarını.
Sesi ile ondan tarafa dönerken yüzünde mayhoş gülümsemesi ve sırtına sardığı polar battaniye ile birlikte acelesiz adımlarıyla bana doğru geliyor.
Yavaş adımları yanıma iyice yaklaştığında tek elimi sarındığım polarımın altından çıkarıp uzatıyorum ona tutması için, o da vakit kaybetmeden kavrıyor elimi. Önümde durduğu zaman yüzündeki o mayhoş tebessümünü bana da bulaştırıyor ve dudaklarım iki yana kıvrılırken sarındığım poların sırtımdan düşecek olmasını kafama takmadan diğer kolumu da kaldırıp iki kolumu da boynunun etrafına sarıyorum.
Kendi sırtına doladığı battaniyeyi tutup kollarını belime sararken benim de battaniyenin içine girmemi sağlıyor ve aynı zamanda belimi de sıkıca kavrayıp sarılışıma karşılık veriyor.
Boynuna denk gelen başımı daha da yaklaştırıp daha fazla kokusunun beni mest etmesini istediğimden, burnumu tenine yaslayıp derin bir nefes alıyorum. "Kokunu çok seviyorum."
Saçlarımın arasına esen rüzgar ile karışan nefeslerini hissediyorum ve ardından da duymaktan hiçbir zaman bıkmayacağım sesi kutsuyor kulaklarımı.
"Seni seviyorum, Sardunya."
Derin bir nefes alıp kollarımı biraz daha sıkılaştırırken, duyduğum zaman hala alışmakta zorluk çektiğim iki kelimesini bahşediyor bana.
Birisini veya bir nesneyi sevmek nasıl bir his az çok bilebilirdim ama birisi tarafından sevilmek, hele de kalbinin en güzel köşesine koyulmak nedir, bu zamana kadar hiç tatmadığım bir duyguydu.
Ben sevmiştim; kitaplarımı sevmiştim, ara sıra bahçemize giren ve beni gördüğünde paçalarımdan ayrılmayan kediyi sevmiştim, çocukluğumdan beri evimizde çalışan ve çoğu zaman yaralarımı sarmama yardım eden Mina noonayı sevmiştim, bir abimin var olduğunu bilip benden sakladığı halde büyükannemi sevmiştim ve daha çocukken, hiçbir şeyin farkında değilken annemi de sevmiştim.
Ancak şimdi ne kitaplarım vardı ne de bahçemize girebilecek bir kedi zira artık orası benim evim değildi. Ne yaralarımı sarmak için gece herkesin uyumasını bekleyen Mina noona kalmıştı, ne de yüzüme bakabilecek bir büyükannem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Basorexia, Hyunlix ✓
Fanfiction[TAMAMLANDI] Evrendeki tüm yıldızları barındıran gözleri tüm yüzümü turlarken, gözleri nereye dokunsa aynı zamanda dudaklarından da fısıltıları dökülüyordu. Saçlarımı taradı ilk önce gözleri, "ipek saçlarını seviyorum." Ardından gözlerime indi ve s...