×××××
Kapı dedikleri bölgeye gelirken genç bir kızın hıçkırıklarını duydu iki heval. Sakallı ve daha yanık tenliydi biri. Sözde bilgiliydi. Eli tüfeğine gitti. Kısa bir an durup sorguladı sesin nereden geldiğini. Arkadaşını da durdurmuştu.
Zararsız bir ses olduğuna kanaat getirince hıçkırıklara doğru gitti eli hâlâ silahındayken. Yerlere kadar giden saçları yüzüne yapışmış bir kız...
En fazla 20-21 yaşındadır dedi kendi kendine sakallı olan.
Dizlerini kendine çekmişti ölü beyazı tenli kız. Anlındaki damarlar bile belli oluyordu sanki. İki hevalin de yüzünde güller açtı. Hızlı adımlarla kızın yanına gittiler.
"Neden ağlıyorsun?" Dedi hemen kısa boylu, sıska olan. Sessiz, sakin bir tipti.
"Dedemlerin bir evi varmış bu dağda. Bana kaldı miras." Dedi bir kez daha hıçkırırken. Dudakları ve burnu şişmişti ağlamaktan. "Arabam bozuldu. Bulamadım. Telefonum çekmiyor. Kayboldum."
Sesi oldukça çatallıydı kızın. İki adamın da yüzündeki gülüş daha da genişledi. Öyle bir yokluktalardı ki şu an bir kadın olması bile şart değildi ikisi için. Etraflarında bir köpek bile yoktu.
Böyle genç ve güzel bir kadın nefis bir nimetti çakal sofrasında.
Sadece gözleri ile anlaştılar sıra konusunda. Sakallı olan yanına diz çöktü kızın. Bileğini tuttu. "Gel göster bakalım arabanı ama önce yüzüne bir su tutalım."
Kız korku dolu gözlerle önce geniş mağara kapısına, sonra adamlara baktı. Güvenmediği belliydi ama "Başka çaresi de yok." diye düşündü sakallı heval.
Titreyen şişmiş dudakları ile kalktı ayağı kız. Adamın ilerlemesi ile girdi mağaraya.
Aradan 20 saniye ya geçti, ya geçmedi. Kız tekrar çıktı mağaradan. Daha da panik bir yüz ifadesi ile hemde.
"Kalp krizi geçirdi! Yardım et, lütfen."
Sıska hevalde yüzünde bir endişe ve birazda şaşkınlık ile girdi içeri. Girer girmez yere yapıştı. Kafasına yediği taşla bayılmıştı.
Gönül isterdi ki kız tek yumrukla ikisini de devirsin ya da boyunlarını tek hamlede kırsın. Ne yazık ki fiziksel güç konusunda o kadar da iyi değildi.
Gerçi göğüs göğüse muharebede iyiydi ama o da taktiklerle ilerlediği içindi.
Güçlü değildi belki ama zekiydi.
Eğilip, yerdeki baygın adamın boynunu kırdı. Ayağa kalktı yüzündeki ona has otuz iki diş gülümsemesi ile. İki adamın yüzüne baktı. Tövbe haşaydı. Midemi bulanmıştı.
Arkasını hızlıca döndü. Döner dönmez yüz üstü yere yapıştı. Biri tüfeğin arkası ile kafasına vurmuştu.
Bilinci kapanırken bir küfür savurdu deli kız. Ahanda şimdi naneyi yemişti.
O bir asker değildi. Bu dağda olması yasal değildi. Kimse yardıma gelmeyecekti. Neyse ki her halükarda kurtulmanın bir yolunu bulurdu.
O, şehit Albay Ahmet Oğuz'un kızıydı. Her zaman her şeyi başarabilirdi!
Yine de şimdi uyumayı tercih ederim dedi bilinci kapanırken.
Hava güzeldi, kuşlar uçuyordu ve Deli her zaman dört ayak üstüne düşerdi.
×××××
Tabii ki düşer benim aslanım!Merhabalar :)
DGKO zaten çoğu sahneleri aklımda olan bir kurguydu. Sadece cesaret edemiyordum. Şu an neyime güveniyorum hiçbir fikrim yok. Sadece sürekli kafamda gel gitler yaşayan erkek karakteri oturtturdum.
Karakteri oluşturmadan önce bir kağıda resmini çizerim, kimlik oluştururum. Bunu da yaptıysam artık dedim ki More, tamam yaz artık uzatma bir şeyleri.
Eğer diğer askeri kurgum olan TGT'den geliyorsanız -diğer adı ile İntihar Timi'nden- buradan hepinize ikinci bir merhaba ve hoşgeldiniz diyorum. Leyla'yı isim olarak biliyorsunuz.
Oradan gelmeyenler, burası oranın devam kitabı DEĞİLDİR. Bir eksiğiniz yoktur.
Her kitabın şiiri ya da beyiti olduğunu da biliyorsunuzdur siz yeni okuyucuların aksine.
DGKO (deli gelin kurtarma operasyonu) kitabınkininkini seçmedim daha ama gelecekte görürüz.
Son :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Gelin Kurtarma Operasyonu
ActionBabasının izinden gitmeye çalışırken tahmin ettiğinden de yalnız olmuştu Leyla. Kafası iyi çalışırdı ancak genellikle kullanmayı tercih etmezdi. DEHB'si de bu duruma tuz biberdi. Bir de Kıdemli Üsteğmen Yağız Türkmâni'si. Adam her şeyi zaten bin kı...