Kül 1: "Savaş"

190 26 4
                                    

Bölüm 1 "Savaş"

Sevgili Günlük, Ekim-Perşembe

Sana günlük demek ne kadar doğru bilmiyorum. Zirâ, günlük yaşadıklarımdan çok hislerimi döküyorum bu satırlara.

Ölüm.

Beynime altın harflerle kazınan bu kelime, ruhumun çığlıklarını yansıtıyor. Çünkü içimdeki ruh yalvarıyor bana: Ölmem için. Dayanamıyorum.

Tek çıkışım, aynı zamanda tek korkum. Ölürsem biter mi her şey? Yoksa denildiği gibi varsa tanrı, azap çeker miyim girdiğim yerde?

Ailem için yaşamalıyım. Sadece onlar için.

Bununla yaşamayı öğrenmek zorundayım.

Elimdeki kalemi çevirirken, sıkıntıdan patlamak üzereydim. Matematikten daha kötü bir ders varsa o da fizikti.

Masamın üstündeki defteri kimsenin görmediğine emin olduktan sonra çantama attım ve kafamı kaldırarak sınıfa göz gezdirdim.Bu defteri neden yanımda taşıdığımı da bilmiyordum ama çantama koyuyordum işte.

Herkes benimle aynı düşünüyor olacak ki, ilk sırada oturan ikizler hariç, dersi dinlemiyorlardı. Kimisi sıranın altından telefonla uğraşıyor, kimisi uyukluyordu. Arka taraftaki erkekler de Banu'yla uğraşıyorlardı. Her zamanki halleri diye düşündüm. Bu kızdan ne istediklerini bilmiyordum. Tek suçu erkek gibi davranmasıydı.

Kafamı onaylamazca sallayarak önüme döndüm. Normal bir devlet lisesiydik işte.

Fizik hocası, sınıfın onu dinlememesini takmadan ders anlatmaya devam ediyordu. Ve bu yaklaşık yirmi dakika daha sürdü.

Teneffüste İrem'i bulmak için sınıftan çıktım. En yakın arkadaşınla aynı sınıfta olmamak çok kötüydü. Bunun nedeni bölüm seçmemizdi. O eşit ağırlık öğrencisiydi; bense sayısal öğrencisiydim. Sayısal seçerken ne düşündüğümü cidden merak ediyordum. Sanırım, annemler falan aklımı çelmişti.

İrem'in kaloriferlerin orada oturduğunu görünce yanına ilerledim. Yan tarafında gördüğüm Seçil'le kaşlarım çatıldı. En yakın arkadaşımı kıskanmam doğaldı. Ayrıca bu kızda hoşuma gitmeyen şeyler vardı. Sinsi bakışları desek daha doğru.

"Selam." dedim.

İrem ve Seçil'de aynı anda "Selam." dediler.

Ben de onlar gibi kalorifere yaslandım, eteğimi düzeltip kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Bizde maçtan bahsediyorduk."

Anlamazca İrem'e baktım. "Ne maçı?"

Gözlerini devirdi. Seçil'de şaşkınca bana baktı. Anlaşılan yine bir şeyler kaçırmıştım. Asosyal gibi takılmam benim suçum değildi.

"Basket maçından bahsediyoruz. Turnuvalar başladı ve bitmek üzere. Final maçına kaldık. Şampiyon olma olasılığımız yarı yarıya."

Omuz silktim. Ben de önemli birşey var sanmıştım. Alt üstü bir basket maçıydı. Bilmemem gayette doğaldı bence.

Beynim kendince gerekli bahaneler bulurken İrem tekrar konuştu. "Bence bunu ilk senin bilmen gerekiyordu."

"Neden?" der gibi ona baktım.

"Rakibimizin kim olduğunu biliyor musun?"

Kafamı iki yana sallayarak bilmediğimi gösterdim. Kaşlarım çatıldı. Neden ilk benim bilmem gerekiyorduki?

KÜLLERLE DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin