Kül 2: "Hayal Kırıklığı"

127 22 3
                                    


Bölüm şarkısı: Broken Iris- A New Hope

Bölüm 2 "Hayal Kırıklığı"

Sevgili günlük, Ekim-Cumartesi

Şu dünyada en çok korktuğum şey ailemi hayal kırıklığına uğratmaktı. Onlar, benim için en iyisini çabalarken ben onlar için en iyisi olamıyordum.

Yaşadıklarımı kimse bilmiyordu. Ailem de dahil. Yaşadıklarım yüzünden eskisi gibi değildim.

Annem ne zaman bana yaklaşmaya çalışsa onu kendimden uzaklaştırıyordum. Beni öptüğünde, benimle konuşmak istediğinde tersliyordum.

Tek bildiğim kendimden nefret ettiğimdi.

Okulda İrem anlamasın diye, eskisi gibi davranmaya çalışıyordum. Bazen rolümü o kadar iyi oynuyordum ki, ben bile iyi olduğuma inandırıyordum kendimi. Unutuyordum. Evet, doğru kelime buydu. İrem'in yanında unutuyordum. Ama şimdi ne olacaktı? Kim unutturacaktı bana?

Neden böyle düşündüğümü sorduğunu duyar gibiyim, günlük.

Okuldan atıldım.

Evet okuldan atıldım. Suçsuz yere hem de. Ve hayatta en çok korktuğum şey başıma geldi.

Ailem hayal kırıklığına uğradı.

Kalemi ders çalışma masamın üstüne koydum ve duvardaki saatime baktım. Bu sabah maç vardı ve uyuyakalıp kaçırmak istemiyordum.

01.26

Geceyarısını geçmişti.

Gözüm bilgisayar ekranından Savaş'ın resmine kayarken, dün yaşadıklarım gözümün önünde bir filmin tekrar tuşuna basar gibi tekrar canlandı.

*

Dün sabah,

Kırmızı-siyah kareli okul eteğimi giydikten sonra siyah lakosum yerine; düz, yine siyah olan, desensiz kazağımı giydim. Kılık kıyafete pek karışmıyorlardı zaten.

Aynanın karşısına geçtim ve hızla saçımı tarayıp tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptım. Tek kulplu yandan çantamı da alıp hızla odamdan çıktım.

Karşı kapıdan çıkan uykulu bir adet Özgür görünce kahkaha attım. Gömleğinin yarısı pantalonunun içindeydi, kıravatını bağlayamamıştı ve çok uykulu gözüküyordu.

Sarı saçını düzeltmeye çalışırken konuştu. "Neye gülüyorsun Öykü?"

"Öncelikle abla diyeceksin. Ve dün gece dışarılarda sürteceğine uyusaydın bu halde olmazdın."

Omuz atarak yanımdan geçti. "Kes sesini."

Arkasından giderken homurdandım. "Bana emir verme. Almayım ayağımın altına, bücür."

Mutfağa girdiğimizde sandalyeye giden eli havada kaldı. "Benden sadece birkaç dakika büyüksün. Şimdi kapa çeneni."

Yanındaki sandalyeyi çekerken dudaklarımı birbirine bastırdım. Bu kadar sinirlendirdiğim yeterdi. Yoksa sonuçları benim için kötü olurdu.

"Günaydın."

Annem elindeki omlet tavasını masanın ortasına koyarken oldukça neşeli görünüyordu.

"Günaydın da, babam nerede?" Özgür ekmekten büyük bir parça kopardı.

"İş için erken çıktı."

KÜLLERLE DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin