Kül 18: "Sırdaş"

67 9 2
                                    

Bölüm 18 "Sırdaş"

Bazı anlar vardır. Kelimelerin yetersiz kaldığı, açlık ile susuzluk arasındaki derin çizgi kadar net olan anlar. Susarsın. İnanmak istemezsin. O kadar sahtedirki gerçekliği ayırt edemeyip kabusta olduğunu düşünürsün. Şaşkınlık ruhuna yansır ve kalbin inanamazca atar. İmkansız, diye mırıldanırsın. Bu imkansız. Ve en çok da hissizlik. Bir şey hissetmemek hissetmekten beterdi. Çarpan kalbin damarlarına nüfuz eden kanın hızını dengelerken verdiğin nefes geniş alanda tek bir etki yaratmıyordu.

Boşluk. Derin, koca bir boşluk.

Arkamı döndüğüm saniye, en heyecanlı gerilim sahnelerine bile taş çıkartacak boyuttaydı.

Benliğimdeki Öykü derin kapılarını süngülemiş karanlık odada duvar kenarına sızarak kendi kendine sayıklıyordu. Elleri saçlarına giderken mırıldanmaya devam ediyordu. Nasıl? diyordu. Bu nasıl mümkün olur? Nereden öğrenebilir?

İçimdeki ölü ruhun aksine kendi dudaklarımdan tek bir kelam dökülmüyordu. Dökülemiyordu. Karanlık sokak olduğumuz durumu daha da trajik ve gizemli hâle getirirken uzun bacaklarından birini hareket ettirdi. Ve diğerini.

Ben bir katildim.

Ve o bunu biliyordu. Sevdiğim adam bir katil olduğumu biliyordu. Kanın içine işlediği ellerimi soğuktan titremesini umursamadan saçlarıma koydum.

"Nasıl?" Kelime dudaklarımdan boğularak çıkıyormuş gibiydi. Kulaklarım çınlıyordu ve kendi sesimi boğuk işitiyordum.  "Nasıl öğrendin?"

Sesim net çıkarken şaşırdım. Aslında bu cümleyi kurabildiğime bile şaşırmıştım.

Her zamanki gibi deri ceket giymişti. Siyah botları taşlı zeminde tok sesler çıkarırken bana doğru yürüdü. Gözlerindeki ifadeyi çözemiyordum. Zaten bu loş ortamda elalarının içindeki yeşil hâleleri yok olmuştu, siyah gözbebeği daha yoğun gözüküyordu.

Yutkundum. Ortam o kadar sessizdiki bunu duyduğuna emindim.

"Nasıl öğrendin?" diye bağırdım. "Kim söylediyse yalan söyledi. Ben katil değilim." Söylediğim yalana kendim bile inanmazken onun inanmasını beklemek aptallık olurdu.

Tam dibimde durdu. Rahatsız olarak geri geri gidiyordum ama o da bıkmadan üzerime gelmeye devam ediyordu. Sanki katil ben değilde oymuş gibi hissettiriyordu. Korkusuz, gizemli bakışlar. Donuk bir ifade. Sanki katil oydu ve ben onun acınası kurbanıydım.

Sırtım soğuk ve pürüzlü duvara değdiğinde kaçacak bir yerim kalmamıştı. Tıpkı geçmişimden kaçamadığım gibi karşımdaki adamdan da kaçamıyordum.

Bedeni ile duvarı arasında kafeslendiğimde gözlerimi yumdum. Avcının geldiğini hisseden av gibiydim. Ölüm yakındı. Kaçamazdın.

"Her şey biliyorum." Sözcükleri tane tane vurgulayarak söylemişti. "Bir katil olduğunu."

"Kim söyledi?" Zihnimdeki torbadan kelime seçip birleştirebildiğim için alkışı hak ediyordum.

Güldü. Erkeksi, kısa bir gülmeydi bu. Tek elini duvara, tam başımın hizasına dayadı. Bedeninden gelen koku soğuğun kokusuna karışıyordu.

"Unuttun mu?"

"Neyi?"

Titreyen bedenime söz geçirmeye çalışıyordum ama yetersizdi. Yapamıyordum.

"Dün geceyi."

Kaşlarımı çattım. Dün gece mi? Dün gece ne olmuştu ki?

"Aslında sabah konuşacaktım ama öylece sinirlenip gittin." Hatırlamadığımı anlamış olacak "Arka bahçede." diye ekledi.

KÜLLERLE DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin