10. Bölüm

85 11 11
                                    

Kontrol edemedim. Yazım hataları varsa kusura bakmayın.

Mutluluk, tıpkı güzellik gibi göreceli bir kavramdı.

Yoksul ve evsiz bir adamı sıcak ekmekle mutlu edebilirdin. Ama aynı ekmeği normal gelirli bir insana verdiğinde bir şey hissetmezdi.

Annesiz babasız büyümüş bir çocuğu saçlarını okşayarak mutlu edebilirdin. Çünkü o gerçek şefkat nedir hiç tatmamıştı ama el bebek gül bebek büyüyen bir çocuğun saçlarını okşadığında sana ne yaptığını sorardı. Mutluluk mu? Asla. Sadece umursamazlık.

Mutsuzluk, hayatımın temeliydi. Mutluluğum, mutsuzluğum üzerine inşaa edilmişti. Gülümsediğim her an aklımın bir köşesinden, bir hayalet fısıldıyordu. Ölmüş ruhumun hayaleti... Sen katilsin, diyordu. Asla masum olmayacaksın.

Asla masum değildim. Yaşadıklarımın yanı sıra düşüncelerimi de masum bulmuyordum. İntihar kavramı masum değildi. Katil kavramı masum değildi. Düşüncelerime kirli çamur bulaşmıştı ve onu hiçbir şey temizleyemezdi. Ölmüş ruhumun yerini hiçbir şey dolduramazdı. Bedenen yaşıyordum ben.

Aynanın karşısında karanlıkta öylece kendime bakıyordum. Haftasonuna girmiştik. Günlerdir Savaş'la bir kere bile göz göze gelmedik. İrem'le iki kere buluştuk. İkisinde de ben demiştimle başlayan konulardan bahsetmişti. Özgür uyuyordu. Annemle babam evde değildi. Ölen yengemin cenaze törenine gitmişlerdi dün akşam. Kaybı o kadar da etkilemedi beni. Başka şehirde kalıyordu ve ben yıllardır görmemiştim. Bu yüzden etkilenmedim o kadar.

Aynaya gülümsedim. Üstümde siyah askılı bluz ve altımda da  kırmızı ince pijamam vardı. Gözlerim çökmüş gibi bakıyordu. Ruhumu, hislerimi yansıtıyordu.

Maçtan önce her şey iyi gidiyordu. Ben... İdare ediyordum işte. Birazcıkta olsa bir şeyleri kabullenmeyi reddederek mutlu olabiliyordum. Hiç olmamış gibi davranmak daha kolaydı. Ama sonra o geldi. Biliyordum. Geleceğini biliyordum. İstediği oluyordu. O yakıcı anlar zihnime doluşmuştu haftalardır. Tekrar tekrar yaşıyordum.

Kanın kokusu burnumu acıtıyordu. Koku çok gerçekçiydi. Hatta kusacak gibi hissediyordum, koku yüzünden. Kollarımdaki sıcak sıvı, boğuyordu beni. Kırmızılıklar kalbimi çevrelemişti ve sıcaklığı kalbimi kavuruyordu.

Ellerim uzun soluk sarı saçlarıma gitti. Ne zamandır kestirmiyordum. Sonra, saçlarımdaki dokunuşları hissettim.

Saçların çok güzel, diyordu. Güzel değillerdi. Olmamalıydılar.

Okşadı. Elleri saç tellerime dokundukça ölecek gibi oldum. Şimdi kulağımın yanında iğrenç nefesini hissediyordum. Çok güzeller. Saçların en sevdiğim şeyin.

Sinirlendim. Aynadan uzaklaştım. "Güzel değiller. Dokunma." Sesim sessizliğe fırlatılmış cam bardak etkisi yarattı bende.

Sanki elleri gidecekmiş gibi saçlarımı tuttum ve çektim. "Dokunma onlara."

Onlar benim babamın şefkatle okşadığı saçlarımdı. Kirli elleri hak etmiyordu.

Yere çökerek ağladım. Gitmiyordu elleri. Her yerdeydi. Koku, kan kokusu saçlarıma bulaşmıştı bu sefer. Bir tutam saçı burnuma götürdüm. Midem çalkalanmaya başlayınca koşarak kapımı açtım ve lavobaya girdim. Klozetin kapağını açmamla kusmam bir oldu. Bir şeyler yemediğim için saf su kusmuştum. İğrençti.

Ağladım. Göz yaşlarım sıcak sıvıya bulaşıyor gibiydi. Sonra saçımda bir dokunuş daha hissettim. Kendimi geri çektim. "Git buradan."

Çık beynimden.

KÜLLERLE DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin