Kül 23: "Kaos"

56 11 3
                                    

ne istersen görürsün gökyüzüne bakarsan
ve istersen ölürsün gözlerini kaparsan

Bölüm 23 "Kaos"

Güven duygusu uzun zamandır kendini ilk kez sunmuştu kalbime. Her an benimle gezen huzursuzluk hissini sonunda bastıran bir seyler vardı. Güven. Birilerine tekrar güveniyordum. Belki çılgıncaydı ama Savaş, sanki o beni koruyabilirmiş gibiydi. Herkesten, her şeyden, kendimden bile. Öyle aşılamıştı ki hem de, ilk kez rahat bir uyku çekmiştim bu gece.

Melih'ten gelecek darbeler için her an hazırlıklıydım. Artık arkama bakmıyordum yürürken. Korksam da bunu bastıracak şeyler düşünmeye çalışıyordum. Bu düşündüğüm şeylerin başı şüphesiz Savaş'tı. Onunla aramızda bir şeyler vardı. Benim açımdan böyleydi en azından. Aptal değildim. Her türlü seçeneği elbette düşünüyordum ama işte... Kalbime söz geçirmek bu noktada mümkün olmuyordu. Daha fazla beni önemsiyormuş gibi davranırsa işler benim tarafımdan zorlanacaktı. Çünkü umutlanacaktım. Bu elimde değildi. Her şeye hazır olsam da elimde değildi. Kırılacağımı bile bile bunu sürdürüyordum. Öleceğimi bile bile uçurumdan atlamak gibiydi bu. O adrenalini tatmak uğruna ölümü göze alırdın. Bense onun tarafından önemli biri gibi hissetmek için bana yakınlaşmasına ses etmiyordum. Edemiyordum. Belki aptallıktı, belki acizlikti. Bunlar zerre umrumda değildi.

Uzun zamandır gelmediğimi fark ettiğim yolları tırmanırken yeni yeni ısınmaya başlayan hava yüzümü okşuyor, bahar kendi kokusunu şimdiden belli ediyordu. O kadar özlemiştim ki. Güneşin içimi ısıtmasını, dondurma yemeyi, kısa şeyler giymeyi. Bunlar mutlu olmam için yeterdi. Çok büyük acılar çekmem, çok küçük sebeplerden mutlu olmamda en büyük etkendi.

Kendime tekrar acıdım.

Aslında insanların bana acımasından ölesiye korkan ben en çok kendime acıyan kişiydim. Ama bunu reddetmiştim. Her şeyi reddettiğim gibi.

Uçuruma özlemle baktım. Manzara, uzaklaşmam için birebirdi. Burası özeldi. Buraya sığınmayı seviyordum. Sadece iki kere gelmeme rağmen seviyordum. O kız oturuyordu. Uçurumun yanında. Ailesinin olup olmadığını düşündüm. Çünkü ne zaman gelsem buradaydı, aynı kıyafetlerle hem de. Tuhaftı. Hep buraya geldiğini kendi söylemişti, fakat bu kadarını ben de tahmin etmiyordum.

Yanına oturduğumda bana dönerek gülümsedi.

"Ben de ne zamandır seni bekliyordum." Sesi, oldukça inceydi fakat kulağı rahatsız edecek kadar değildi.

"Neden?" dedim.

"Sıkılıyorum. Burada hiç arkadaşım yok."

Kaşlarımı çattım. Kendi gibi bu da tuhaftı. Cidden, hiç arkadaşı yok muydu?

"Anlıyorum." diye mırıldandım. "Son zamanlarda garip şeyler yaşadım, zamanım olmadı. Beni beklediğini bilseydim gelirdim."

Kızıl saçlarını eliyle geri atarak kahkaha attı. Neden bilmiyorum, beni rahatsız eden bir şey vardı. "Sorun değil, sadece takılıyorum, Öykü."

Ben de gülümsemeye çalıştım. Beynimde susmayan sesler vardı ve ben artık onları duymak istemiyordum. Birden gülüşüm soldu. "Sana adımı söylediğimi hatırlamıyorum."

Yüzündeki ifade hiç bozulmamıştı ama mavi gözleri kısılmıştı. "Evet, söylemedin. Bu bilmediğim anlamına gelmez."

Tereddütte kalsamda sesimi çıkarmadım. Paranoyak olmam olağandı. Adımı bilebilirdi. İstendiği sürece kolayca bulunabilecek bir insandım. Aslında, beni merak edip adımı araştırması da biraz saçma olsa da bir şey demedim.

KÜLLERLE DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin