Prolog

43 10 0
                                    

Bu acı fazla gerçek

Mutsuzluğun tanımı o yaşıma kadar izlediğim yabancı dizilerin yeni sezon aralarının uzun olmasıydı. Bu kadar basitti. Bir çocuk için bu kadar basit. Hoşlandığım çocuğu başka bir kızla gördüğümde her şeyin sonunun geldiğini sanırdım. Nereden bilecektim ruhumun derin enkazların dibinde sürüneceğini? Dedim ya çocuktum.

Elimdeki kitabı hayranlıkla inceliyordum. Kütüphaneler kesinlikle olmak istediğim ilk yerdi. Sabahtan akşama kadar ayakta olmama rağmen tek bir şikayetim yoktu. Hatta bundan zevk alıyordum.

Kütüphaneye gelen kişi sayısı azdı. Yine de rafların arasında dolanıyor, kitapları incelemekte çekinmiyordum. Fuat abi bazen gelip ne yaptığıma bakıyordu. Beni şakalarıyla güldürmesini seviyordum. Kitaplara aşık bir adamdı; benim kahramanım olmayı hak ediyordu böylelikle. Kesinlikle kahraman listemde dördüncü sırada o vardı.

İlk üç isim. Tabi ki ilk isim babamdı. Klişe olabilir ama her kız çocuğu gibi babama aşıktım. İkinci sıradaysa Özgür vardı. Bunu ona söylemiyordum çünkü o yıkılmaz egosunu daha da kabartmak istemiyordum. Özgür o zamanlar ergenliğinin zirvesini yaşıyordu. Her hafta değişen kız arkadaşlar, sivilceler, kalınlıkla incelik arasında kalmış ses tonu... Sanırım ne demek istediğimi anlamıştınız.

Üç numara. O kesinlikle harikaydı. Genç kızlığa yeni yeni adım atan bir kızı biraz ilgi ve yakışıklılıkla cezbedebilirdiniz. Ben de bu büyüye kapılmıştım. Okulun tüm kızları gibi.

Lise birin yaz tatilindeydik. Üst sınıflardan Melih. Aynı zamanda patronumun oğlu. On birinci sınıfa geçmişti. Tam bir serseriydi. Kızları etkilemesinde bu serseriliği de büyük etkendi. O zamanlar saf olan kalbim onun saçma ilgisine kapılmıştı. Bu ilgisinin sadece bana özel olmadığını öğrenmek biraz zamanımı almıştı.

Yaz tatilinin ortalarındaydık. Bir ayı aşkın süredir orada çalışıyordum ve kendimi oldukça tecrübeli hissediyordum. Fuat abi arada gelmezdi. Anahtar bende de vardı ve bazı günler kütüphaneyi ben açardım. Yine öyle bir gündü.

Kütüphaneden kendim için aldığım kitabı bilgisayar masasının önünde okurken gelen giden yoktu. Kapının açılma sesini duyduğumda kitabın ayracını koyarak kapattım.

Gelen kişi küçük kalbimi hızlandırmaya yetmişti.

Melih yırtık siyah kotunun üzerine her zamanki düz tişörtlerinden birini giymişti. Kulağındaki küçük küpeyi görebiliyordum. Sırtında gitarının kılıfını görünce gülümsedim. Çok güzel gitar çalıyordu.

"Selam." dedim heyecanlı çıkan sesimle.

Gülümseyerek yanıma kadar geldi. "Babam yok mu?"

Gitarını sırtından çıkararak kenardaki masalardan birine koydu. Kumral dağınık saçları gözlerinin üzerine düşmüştü. O kesinlikle etkileyici bir erkekti. Her zaman da öyle oldu.

"Hayır."

Sandalyeye oturdu ve ayaklarını önümdeki masaya uzattı. "Sen ne yapıyorsun?"

Kitabıma dokunarak "Kitap okuyordum." dedim. "Pek kimse gelmiyor."

Tekrar gülümseyince belli belirsiz karşılık verdim emin değilim. Yüzümü incelemesi beni daha da heyecanlandırıyordu.

Az sonra kitap iade etmek için birisi geldi. Ben onunla ilgilenirken ayaklarını masadan çekmemişti. Gelen adam kesinlikle onun kaba olduğunu düşünüyordu. Ama dedim ya, aptaldım. Ve onun bu serseri halleri beni ondan uzaklaştırmak yerine, etkilenmeme sebep oluyordu. Okulumuzun bir müzik grubu vardı. Orada elektro gitar çalıyordu. Fakat onun dışında normal gitar çalıyordu. Mesela az önce sırtında olan gitar da normal gitardı. Daha çok sevdiğini söylemişti bir keresinde.

Gelen adam gittiğinde kitabı ait olduğu rafa koymak için kitaplıkların arasında yürümeye başladım. Kütüphanenin son kısmına geldiğimde kitabı en üst rafa koymaya çalıştım lakin boyum kısa olduğu için beceremedim. Tam tabure almak için dönecektimki belimdeki elle kaskatı kesildim. Elimden kitabı aldı ve hiç zorlanmadan yerine yerleştirdi.

İçimden kendimi telkin ediyordum. Belindeki elini düşünme. Sakin ol.

"Çok kısasın." Gülerek söylediği cümleye ben de güldüm.

"Bence normalim."

Tek kaşını kaldırdı. "Biraz daha kısa olabilirsin." Yüzümün asıldığını görünce "Ama bu daha tatlı." diyerek göz kırptı. Eridiğimi hissetmiştim.

Arkasını dönüp gittiğinde ben de elimle yüzümü yelpazeliyordum.

"Baksana, sen yan fülüt çalıyordun değil mi?"

Hemen "Evet." diye cevap verdim. Melih müziğe aşık bir çocuktu. Onu etkilemenin en iyi yolu müzikti. Müzikle ilgili, herkesle sohbet edebilirdi. "İki sene önce çok heveslenmiştim. Annemler özel ders almamı sağlamıştı."

Gitarını kutusundan çıkarırken tekrar güldü. "Bence harika bir kızsın."

O zamanlar saflıkta mastır yaptığım içim bu basit yalanına bile inanmıştım. Hatta heyecandan ölecektim; o cümleden sonra.

"Güzelsin, tatlısın, kitaplara aşıksın, müzikle ilgileniyorsun ve eğlencelisin. Bence bir erkeğin isteyebileceği tüm özellikler var."

Yüzüme imalı bakınca yanaklarımın kızarmasıma engel olamamıştım. Benimle ilgileniyor ve beni beğeniyor, diye bağıran yanımı görmezden gelmek zordu.

"Bir şeyler çalmamı ister misin?" Utanmam gözümden kaçmamış gibi gülümsedi. Kafamı salladım.

Kütüphanede gitar çalmak ne kadar doğru bilmiyordum ama zaten kimse gelmiyordu.

Yanıma yaklaştı ve bileğimden tutarak beni karşısına oturttu. Dokunduğu yerler alev almış gibiydi. Kafasını gitara eğerek akorunu ayarlarken büyülenmiştim.

Parmağını narince telde gezdirince notalar geniş binada biraz eko yaparak daha da sarmalıyordu insanı. Adeta gitarla dans ediyordu, Melih.

Notalar tanıdıktı. Hafifçe mırıldandığı ingilizce şarkı tanıdıktı. Normalde ingilzcem iyiydi ama şarkıyı dinleyerek çokta iyi anlamazdım. Bu şarkıyı bildiğim için önceden sözlerine bakmıştım.

Büyüleyicisin, gözlerin derin bakıyor

Bebeğim sen her zaman derinsin

Yüzüne bakarak söylemek isterdim

Bebeğim sen benimsin

Bu saçma sözlerin anlamı o an için ölmeme sebep olmuştu. O sözleri bana söylemiş gibi hissetmiştim. Aptaldım.

O akşam rüyamda bile onu görmüştüm. Bana gitar çalışını. İki gün boyunca hiç durmadan sırıttığıma yemin edebilirdim. Ne kadar inkar etmek istesem de, Melih benim çocukluk aşkımdı.

Bana olan ilgisinin, acı bir şekilde sadece bana özel olmadığını öğrenmiştim.

Bir erkek ilk kez kalbimi kırmıştı. Ve o kişi Melih'ti;Şu an canımı isteyen adam.


İlerideki soru işaretlerini biraz yok etmek için arada böyle prologlar paylaşarak geçmişten kısa anılar paylaşacağım. Şu an daha çok soru işareti oluşturmuş olabilir ama ileriki bölümlerde bu sahnelere ihtiyacınız olacak. Sizi seviyorum.

KÜLLERLE DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin