Kül 19: "Kaçak"

62 10 1
                                    

Kafamın içi çok gürültülü.
Söylemem gereken kelimelerle
Ve pişmanlıklarım ile boğulurken
Asla söyleyemediğim sözcükleri geri alamam.

Bölüm 19 "Kaçak"

Korku fütursuzca bedenimde keşfe çıkalı bir saat oluyordu. Dizlerimi kendime çekmiş karanlıkta kalan odamı izliyordum, tam bir saattir. Eve nasıl gittiğimi, üzerimi nasıl değiştirip yatağa uzandığımı bilmiyordum. Uyuşmuştum. Hayal meyal annemin bana kızdığını hatırlıyordum.

Bu saate kadar neredeydin?

Sadece bu cümleyi anımsıyordum. Aklımın tamamı Savaş'ta idi. Yaşananları yeni yeni kabulleniyordum ve bu durumun ne kadar mühim olduğu yeni çark etmişti. Katil olduğumu bilen birisi vardı. Ve ben güvenemezdim. Kimseye güvenemezdim. Yine de güvensizliğin içinde en fazla bu kadar güven duygusunu tadabilirdim.

Çenemi dizime dayayarak yatakta oturur vaziyete geldim. Kollarımı da bacaklarımın etrafına sarmıştım. Pişman değildim. Üzgün değildim. Mutlu hiç değildim. Sadece biraz korku vardı. Geleceğin belirsizliğinin getirdiği korku. Neler olabileceğini bilmek bir yana, tahmin bile edemiyordum. Bundan sonra neler olur, iyi ya da kötü en ufak tahminim yoktu.

Onu seviyordum. Artık bunu kabullenebilmek güzeldi. En azından bu konuda emindim. Onun ela gözlerine bakarken bedenime elektrik akımı geçiyordu.

Uykuya dalmadan önce de gözümün önünde iki adet ela göz vardı.

Ertesi sabah her şey normaldi. Ve bir o kadar tuhaf. Dışarıdan gözüken kısım değildi tuhaf olan. Ben ve beynimdekilerdi. Söylemek istediklerim ve beynimdeki kalabalık. Bunlar altında eziliyor gibiydim.

"Krem peynir bitti mi?"

Özgür ağzı doluyken anneme umutla bakıyordu. Çocuk gibi gözükünce gözüme, gülümsedim.

Önümdeki kabı önüne ittim. Sofraya bakmak tabiki aklına gelmezdi. Kabı görünce sevinerek ekmeğine sürmeye başladı. Mutluluk basitti. Zor olan mutsuz olmamaktı. Fakat acı da bir müddet sonra bağışıklık yapardı.

"İyi dersler, yavruşlarım." Annem önce Özgür'ü sonra beni sulu bir şekilde öpüp işe gitmek üzere evden çıktı. Babam bugün nöbetçi olduğu için daha erken gitmişti. Annem bir şağlık ocağında aile hekimiydi; babamsa diş doktoruydu. Üniversitede tanışmışlardı.

Özgür anneme "Kolay gelsin." derken ben tepkisiz durmuştum. Beni öpmesi bile rahatsız ederken farklı davranamazdım. Onu yeterince üzüyordum. Bu yüzden kısa zaman önce beni öpmesine ses çıkarmamaya karar vermiştim. En azından bunu hak ediyordu. Bilirsiniz, o benim annemdi ve beni koşulsuz seven tek insan. Ona istediğini veremesem de bazı durumlara katlanabilirdim. Sorunum annem değildi. Sadece annem değil tüm insanlarla olan iletişimim böyleydi. Anneme istisnalar yapabilirdim.

"Çok sessizsin."

Omuz silktim. "Sanırım uykumu alamadım."

Kahvemden yudum alırken bakışlarına karşılık vermek yerine karşımda kalan buzdolbının kapağındaki resimlerimizi inceliyordum. Buradan belli değildi. Sadece, o benimkilere benzeyen gözlerinden kaçmam gerekliydi.

"Kabus görüyor musun?"

"Hayır."

Güldü. Alaycı bir gülüştü. Elindeki çatalı masaya bırakıp elini saçından geçirdi. Gözlerim bu kez ona dönmüştü.

KÜLLERLE DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin