Uçak piste iniş yaparken düşünceli bir şekilde etrafını izliyordu. Yeni şehir, yeni insanlar, yeni başlangıçlar. Bu kez her şey farklı olacak diye geçirdi içinden. Bitti artık, o karanlık günler o karanlık şehirde kaldı. Bu kez iyi olacak, iyi olmalı.
Henüz bir ev bulamamıştı, ama otelde kalmaya da risk edemezdi. Bir süreliğine üniversiteden tanıdığı bir arkadaşının evinde kalmaktan başka çaresi yoktu. O zamana kadar bir iş bulacak, kendi evini tutacak ve sonrasında en kısa zamanda ülkeyi terk edecekti. Telefonunun çalmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı.
"Alo, Can indin mi?"
"Evet Yaso, yarim saat önce. Şu an valizmi bekliyorum"
"Tamam, acele et. Senin için güzel sofra kurdum. Suşi. En sevdiğin"
"Oğlum ne gerek vardı? Sabah saat 10. Bu saatte ne suşisi."
Valizini alıp aceleyle çıkışa doğru ilerliyordu. Hemen şu kalabalıktan kurtulması gerekiyordu.
"Bunu bana sabahları ciğer gömen Can mı diyor? Hem sabah 8-den beri uğraşıyorum lan. Yiyeceksin. "
"Tamam, Yaso. Öyle olsun, hadi kapatmam lazım, görüşürüz"
Yasef deli-dolu ama iyi çocuktu. Can için her zaman kaça bileceği bir kapı olmuştu. Yıllardır görüşmüyorlardı, ama Can o gece onu aradığında tek bir cevap almıştı.
"Hemen ilk uçakla buraya geliyorsun"
Ve şu an Can buradaydı. İstanbul'da.
30 yaşında kendine yeni bir sayfa açmak, hatta belki yeni bir kimlik bulmak için.
Taksiye doğru ilerlerken önce cüzdanını kontrol etti. Sadec 900 tl parası kalmıştı. Son kez kartından nakit para çekmeye karar verdi.
Tanımadığı bir şehirde parasız kalmak isteyeceği en son şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
av mevsimi
General FictionBu hikayedeki kişiler ve olaylar tamamen kurgudur. Gerçek kişi ve kurumlarla hiç bir bağlantısı yoktur.