- gerçekler -

371 34 48
                                    

Selammmm.  Olanları bi de Can"dan okuyun. Yorumlarınızı bekliyorumm <3


Telefonda Kıraçın sesini duyduğumdan beri titriyordum. Hatta saklamaya çalışsam bile o da bunu farketmiş, soğuktan olduğunu zannederek ceketini vermişti.

"Babanın en azılı düşmanının tetikçisi"

"Gerçek ismi Thomas değil"

"Acımasız bir katil"

"10 senedir Mahmut'a çalışıyor"

Kıraçın tüm cümleleri beynimde yankılanıyordu.

"Seni Mahmut'a götürmekle görevlendirilmiş. Ama canlı olarak istendiğin için öldürmemiş. Henüz"

Bu akşam yemeğe çıkarken kurduğum hayalleri hatırlayınca kendimden iğreniyordum. Ne sanmıştım ki.

"Belli ki kendisinin planı da bir süre seninle takılmakmış"

En çok kendimi suçluyordum. Evet, iğrenç biriydi, ama aptal olan bendim. Bir haftalık tanıdığım birine nasıl bu kadar güvenebilmiştim?

Bu gece Kıraç aramasaydı olacakları düşündüm.

Muhtemelen eve girer girmez dudaklarına yapışır, kendimi teslim eder, istediğini verirdim.

Onunla konuştuğum anları hatırladım. Kaç kere gözümün içine bakarak "gerizekalı" diye düşünmüştü acaba?!

Aptal gibi ona Baranı anlatmıştım. Kaç kez kendi kendine dalga geçmişti benle?!

Evinin yerleştiği sokağa geldiğimizde Kıraçın dediğini yaparak düz devam etmesini istedim.

Plan arabayı ilerdeki kavşağa kadar götürmekti. Bizimkiler orada bekliyordu.

Takip edildiğimizi söylediğimde şaşırmış numarası yaptı. Çok iyi oynuyordu.

"Ne yapalım? Polise falan gidelim mi?"

Cümlesini duyduğumda yüzüne baktım. Endişeli gözüküyordu. Ve bir anlık gerçekten benim için endişelenmiş olmasını istedim.

O an hayatımda yaptığım sayısız aptallıklardan birini yaparak arabayı sağa çekmesini söyledim.

Aslında bu, ona verdiğim son şanstı. Acaba beni gerçekten teslim edecekmiydi? Kıraçın anlattıklarına rağmen içimden bir ses yapamaz diyordu. Ve ben bu sese inanmak istiyordum.  

Ama o arabayı sağa çekerek durmuştu.

Ne bekliyordum ki? İçimden bağırmak, çağırmak yakasına yapışıp neden diye sormak geliyordu. Hiç birini yapmadım. Sakince vedalaşıp arabadan indim.

Son bir kez ona doğru baktığımda hâlâ susuyordu. Hiç bir reaksiyon yoktu. Üzerime geldiklerinde, ellerimi bağladıklarında, korkup bağırdığımda, göz göze geldiğimizde, kafama darbe aldığımda, hiç birinde tepki vermedi. Ve muhtemelen ben bilinçimi kaybettikten sonra da tepkisiz kalmıştı.

Sabah uyandığımda çok rahat bir yatakta, Kıraç'ın kollarında bulmuştum kendimi. Yüzünü gördüğüm anda akşamdan beri en çok yapmak istediğim şeyi yapmıştım. Ağlamıştım. Kafamı göğsüne gömüp çocuk gibi ağlamıştım.

O da saçlarımı okşuyor, "geçti, artık buradasın" diye fısıldıyordu. Kaç saat öyle kaldık bilmiyorum. Ama kafamı kaldırmak istemiyordum. Utanıyordum. Beni asla yargılamayacağını biliyordum, ama yine de kendi aptallığım için utanıyordum.

av mevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin