Yorumlarınız için teşekkürlerrr ❤
️
Önümdeki araba aniden durduğunda ona çarpmamak için ben de sert bir şekilde frene yüklendim.Son anda ikimizi de kazadan kurtardım, ama adam kornaya basarak karşılık verdi.
"Dua et yalnız değilim, sikerdim belanı" diye mırıldanırken yan koltukta Canın hareketlendiğini gördüm. Gözlerini açarak kendine gelmeye çalışıyordu. Yavaş yavaş bana doğru döndü.
"Neredeyiz?"
Uykulu sesini duyduğumda istemsizce sakinleşmiştim.
"Günaydın uyuyan güzel. İzmir'e giriyoruz"
"O kadar uyudum mu ya?"
Arka koltuğa dönerek Geceyi kontrol etti. Evet, kediyi de başıma bela etmişti.
Dün ona bir müşteriyle ilgili problem çıktığını, acilen 3 günlük İzmir'e dönmem gerektiğini, isterse benle gelebileceğini söylemiştim. Önce teklifimi kabul etmemiş, bana yük olmak istemediğini demişti. Ama ona bunu sadece 3 günlük bir tatil olarak düşünmesini, bir az kafa toplaması gerektiğini falan anlatmıştım. Sonunda ikna etmeyi başarmıştım. Gece de gelebilir mi dediğinde mecbur kabul etmek zorunda kalmıştım.
"Yarım saate evime ulaşmış olacağız"
Can mahçup şekilde yüzüme baktı.
"Gerçekten teşekkür ederim."
"Daha ne kadar teşekkür edeceksin? Benim yerime kim olsa aynı şeyi yapardı" diyerek geçiştirmeye çalıştım.
"Hayır, yapmazdı. Bu yaptığın iyiliği asla unutmayacağım"
Cevap vermedim. Boğazımı temizleyerek önümdeki yola odaklanmaya çalıştım. Bir süre sessizce yolculuğumuza devam ettik.
Ama dikkatlice yüzümü incelediğini hissediyordum.
"Kaç yaşındasın?"
Aniden sorduğu soruya gülümsedim. Hiç beklemediğim yerden gelmişti.
"Neden? Gün ışığında kırışıklıklarımı mı gördün?"
O da sesli şekilde güldü. Keyfi gayet yerindeydi.
"Hayır, sadece merak ettim. Seninle ilgili merak ettiğim çok şey var"
"Hmm öyle mi?"
Çarpık gülümsemeyle ona doğru döndüm.
"40 yaşındayım"
Şaşırmıştı.
"Ne o? Çok mu yaşlıyım?"
Hemen kendini toparladı.
"Hayır, hayır. Sadece gördüğüm kadarıyla genç gösteriyorsun. O yüzden şaşırdım."
"Henüz görmediğin yanım da genç gösteriyor merak etme" diyerek göz kırptım.
Hemen yanakları kızarsa da gözlerini yüzümden çekmiyordu.
"Kendinden bu kadar eminsen gösterirsin bir ara?"
Benimle ayak uydurmaya çalışıyordu.
Bir elimi direksiyondan çekerek bacağının üzerine koydum.
"İstersen şimdi gösterebilirim"
Gözümü yoldan ayırmadan elimi bacağının iç kısmına doğru ilerlettim. Beklediğim reaksiyonu alamadığımda bir az daha yukarı doğru kaydırdım. Bu sefer nefes alışının hızlandığını hissetmiştim.
Elimi tutarak bacağından uzaklaştırdı.
"Görmek istediğini sanıyordum?" Gülümsememe engel olamadan sordum.
"Kaza mı yapmak istiyorsun?"
"Merak etme, aynı anda ikisini de yapabilirim. Ha çok korkuyorsan arabayı durdururum"
Meraklı gözleriyle beni izlediğinde onu bir az daha şaşırtmak için arabayı tanıdık evin karşısına çektim.
Kemerimi çıkarıp ona döndüm.
"Şimdi bahanen ne?"
Gözleri büyüdü.
"Sen ciddisin"
Elimi yüzüne yerleştirdim.
"Hiç olmadığım kadar"
Yutkunarak dışarıya göz gezdirdi.
Elimi önce boynuna, sonra göğsüne indirdim. Yavaş yavaş aşağı doğru ilerlediğimde nefesini tutmuştu.
"Dışarıda insanlar var. Görebilirler."
Sesinin bu kadar zayıf çıkması bana ekstra zevk veriyordu.
"Sence umrumda mı?"
"Değil mi?"
Gömleğinin bir düğmesini açtım.
"Değil"
Gözlerini kapatıp diğer hamlemi beklediğinde sırıtarak emniyet kemerini çözdüm.
"Geldik"
Bu bölüm bir az kısa oldu, ama geçiş bölümü gibi düşünün. Fırtına öncesi sessizlik 👀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
av mevsimi
Tiểu Thuyết ChungBu hikayedeki kişiler ve olaylar tamamen kurgudur. Gerçek kişi ve kurumlarla hiç bir bağlantısı yoktur.