- Kıraç -

321 36 58
                                    

Bir önceki bölümde o kadar güzel yorumlarınız var ki. Teşekkür ederimmmm <3

Kıraç çocukluk arkadaşımdı.

Aynı mahallede büyümüştük. Babası vefat ettikten sonra babam onunla yakından ilgilenmiş, ailesinin her ihtiyacını karşılamıştı.

Bu sayede beraber daha çok vakit geçirmiş, birbirimize daha çok bağlanmıştık.

Her kes onu agresif biri gibi tanırdı, ama benim yanımda asla sesini yükseltmez, olay çıkarmazdı. Yaşıt olmamıza rağmen bana karşı hep korumacı davranırdı.

Çok cesurdu, gerekirse hakkını korumak için her kese kafa tutardı. Babam da onu çok severdi. Hatta sürekli ikimizi kıyaslar, keşke benim oğlum da onun gibi olsaydı derdi.

Ben üniversite için İzmir'e yerleştiğim zaman Kıraç Adana'da kalmıştı. Onunla buluşmak istesem de hep işi olduğunu söyler, asla İzmir'e gelmezdi. Tatil dönemleri memlekete gittiğimde de yine iş için başka şehirlerde olurdu.

Bu yüzden 4 sene sonra Adanaya geri döndüğümde onu babamın "sağ kolu" olarak görmem beklediğim en son şeydi.

Onunla konuşup babamın dünyasından uzak durmasını istediğimde bana vefa borcundan bahsetmiş, artık kendisinin de oraya ait olduğunu söylemişti.

Onu geri kazanmak için çok mücadele ettim, defalarca babamla tartıştım. Babam o senin gibi korkak değil, gerçek bir erkek diyerek beni aşağıladığında bile mücadelemi bırakmadım.

Çünkü içten içe onun asla o çirkin dünyaya ait olmadığını biliyordum.

En son konuştuğumuzda bu benim seçimim, lütfen fazla kurcalama demişti.

O babama, onun karanlık dünyasına yaklaştıkça benden uzaklaşmış ve ben çocukluğuma ait tek kıymetli şeyimi de kaybetmiştim.

Şimdi yıllar sonra neden burada olduğunu azçok anlaya biliyordum. Ne yapacaktı? Beni zorla Adana'ya götürecek miydi?

Aklımı kurcalayan sorularla sakince karşısına oturmuş, onu izliyordum.

"O adam kimdi?"

Aniden duyduğum soru beni şaşırtmıştı. Konuşacak onca şey varken bu da neydi şimdi.

"Kimden bahsediyorsun?"

Aslında kimi kastettiğini biliyordum, ama bilmiyormuş gibi yapıyordum.

"Evinden çıktığın o yaşlı adamı diyorum"

Hiç alışık olmadığım sert bir tonla cevap vermişti.

"Yaşlı mı? Neresi yaşlı?"

Şimdi de şaşırmış ifadeyle yüzüme bakıyordu.

"Kaç yaşında?"

"Kıraç, anlamıyorum bunun ne önemi var?"

"İsmi ne? Ne iş yapıyor?"

Şaşırma sırası bendeydi.

"Konumuz bu mu gerçekten?"

"Konumuz şu ki hakkında hiç bir şey bilmediğin herifin tekinin evinden çıkıyorsun"

Tamamen sinirli görünüyordu.

"İsmi Thomas. İtalyan bir mimar. 10 sene önce buraya taşınmış. Ve sessiz sakin bir hayat yaşıyor. Daha da anlatmamı ister misin? Ha o zaman şöyle söyleyeyim 3 gün önce tanıdığı birine yardım eli uzatacak kadar da iyi kalpli biri. Her kesi çevrendekiler gibi sanmayı bırak"

Bu sefer ses yükseltme sırası bendeydi.

"En son Baran hakkında böyle savunma yapmıştın bana. Sonunu biliyoruz"

av mevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin